X

Gelmiş geçmiş en ölümcül moda akımları

Tarih boyunca insanlık birçok değişik ve tehlikeli moda akımı yaratmış olsa da, bazıları diğerlerinden sıyrılmayı başarıyor. Ölümcül diyebileceğimiz derecede tehlikeli olan bu akımlar, tüm zararlarına rağmen insanlar tarafından yıllarca takip edilmiş. Üstelik bu trendlerin sadece kadınlar için olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Erkeklerin de kendilerini kaptırdıkları ölümcül moda akımları mevcut.

İşte en tehlikeli 6 moda akımı:

6. Çember etek

19. yüzyılın favorilerinden olan kabarık etekler, hacimlerini kadınların bellerine bağladıkları kafes benzeri demirlere borçlu.

Fotoğraf kaynak: Lostandfoundvintage
Neden ölümcül?

Tasarımı yüzünden rüzgara oldukça duyarlı olan bu eteklerin, havalanarak kadınları okyanusa sürüklediğine dair rivayetler olsa da, gerçek tehlikesi yüksek yerlerde ortaya çıkıyor. Bir tepede ya da yüksek bir apartmanda, rüzgarın etkisiyle savrularak metrelerce yuvarlanmak ya da apartmandan düşmek mümkün. Aynı zamanda suya düşen kadınların bellerine bağlı bu demir etekler yüzünden boğuldukları da biliniyor.

Bir diğer görünmeyen tehlike ise, mumları devirebiliyor olması. Bu etekler hacimleri dolayısıyla o dönemin popüler ışıklandırma yöntemi olan mum ve gaz lambalarını devirerek, yangınlara sebebiyet verebiliyorlardı. Örneğin, şair Henry Wadsworth Longfellow‘un ikinci eşi, bu şekilde çıkan bir yangında hayatı kaybetmiş.

Fotoğraf kaynak: Kissmytulle

Bu eteklerin tarihe geçen en ölümcül etkisi, 2000 ile 3000 kişinin canına mal olan, 1863 yılında Santiago’da gerçekleşen kilise yangını. Kaçmaya çalışan kadınların etekleri kapıyı tıkadığından, yangın sırasında hemen herkes içeride mahsur kalmış ve bir moda akımı yüzünden, binlerce kişi yanarak can vermiş.

Neden kullanıyorlardı?
Fotoğraf kaynak: Wikipedia

Bu etekler kalçayı oldukça büyük gösterdiklerinden, kadınların beli ince görünüyordu. Bu sayede korse giymek zorunda kalmıyorlardı ki, bu da bir sonraki ölümcül trendimiz.

5. Korse

Kadınlara kum saati görünümü veren bu giysi, tüm tehlikelerine rağmen uzun yıllar popülerliğini sürdürmeyi başarmış.

Fotoğraf kaynak: Wikipedia
Neden ölümcül?

Aslında korseler, kadınlar özel bağlarla kendilerini sıkmaya başlayana kadar zararsızdı. Ancak kemiklerini kıracak derecede sıkı bağlamaya başladıklarında, tüm iç organların yerini değiştirecek inanılmaz tehlikeli bir moda akımına dönüşmüş oldu.

1912 yılında, şovlarında kadın kılığına giren Joseph Hennella, dar korsesi yüzünden sahnede fenalaşarak hayatını kaybetti.

1903 yılında ise bir kadın, korsesinin demirleri kalbine saplandığı için yaşamını kaybedince, The New York Times‘ta haberi yayınlanmıştı.

Fotoğraf kaynak: Startrekking
Neden kullanıyorlardı?

Toplumun kadınlardan doğal yollarla sahip olamayacağı vücut ölçüleri beklediği bir dönemde, ne yazık ki kadınlar da tercihlerini ölümcül etekler ve ölümcül korseler arasından yapmak zorunda kalıyorlardı.

4. Ayak bağlama

Lotus ayak da denilen bu görünüm, kadınların baş parmakları dışında kalan parmakları ayaklarının altına kıvırarak, topukla parmaklar birleşecek ve yüksek bir ayak kemeri elde edilecek şekilde ayaklarını bezlerle bağlamaları sayesinde elde ediliyordu.

Fotoğraf kaynak: Cvltnation

8. yüzyıldan 1900’lü yılların başlarına kadar devam eden bu gelenek, kadınların ağır şeyler taşımasını ve uzun mesafeler kat etmesini imkansız hale getiriyordu.

Neden ölümcül?

İki yedi yaş arasında, ayakları henüz yumuşakken bağlanan çocuklar, ömür boyu sürecek acı dolu bir değişime adım atıyordu. Parmaklara giden kan dolaşımı kesildiğinden, ayak çoğu zaman kangren oluyor ya da çok tehlikeli enfeksiyonlar oluşturabiliyordu. Fakat halk arasında parmakların kangren olması, parmakların düşme ihtimali olduğu için iyi bir şey olarak algılanıyordu.

Fotoğraf kaynak: Themedicalbag
Neden yapıyorlardı?

O dönemlerde, ayakları normal olan kadınlar çirkin ve taşralı olarak görülüyordu. Çünkü sadece tarlada çalışacak kadınların normal ayaklara sahip olması gerektiğine inanılıyordu, aksi halde salına salına yürümesini sağlayacak, minik ayakları olması bekleniyordu.

Erkekler, aslında eşlerinin ayaklarını hiç çıplak görmüyorlardı. Kadınların ayaklarını sadece ipek ayakkabılar içinde gördüklerinden, bu görünüm onlar için sadece oyuncak bebek görünümü yaratan, estetik bir şeydi.

3. Fontange

17. ve 18. yüzyıl Fransa’sında, aristokrat kadınların kullandığı bir saç süsü olan fontange, kurdele, dantel ve diğer süsleme aparatlarından oluşan büyük başlık benzeri aksesuarlardı. Kulağa hiç zararlı ve ölümcül gelmese de, göründüğünden çok daha tehlikeli olduğunun garantisini verebiliriz.

Fotoğraf kaynak: Theclothesmakethegirl
Neden ölümcül?

Işıklandırmada mumlu avizelerin sıkça kullanıldığı bir dönemde, kadınların başlarında kocaman yanıcı bir süsle dolaşmaları, hiç de iyi bir fikir olmayabilir.

Bir anda tutuşarak yüz, boyun ve el yanıklarına sebep olan bu aksesuarlar, yaşanan ölümlere rağmen uzun yıllar kullanılmaya devam etti.

Fotpğraf kaynak: Wikipedia
Neden kullanıyorlardı?

Bir gün at arabası yolculuğu sırasında, kralın sevgilisi şapkasını kaybeder ve saçlarını açık bırakmak yerine, bir kurdele ile bağlar. Bu kralın çok hoşuna gider ve sonrasında düşese kurdelelerle süslü bir başlık hediye eder. Böylelikle yeni bir moda akımı başlamış olur.

2. Kurşunla makyaj

Ölümcül etkilerine rağmen, erkekler de kadınlar da kurşunu, asırlar boyu cilt beyazlatıcı pudra olarak kullanmaya devam etmiş.

Fotoğraf kaynak: Modernsoutherner
Neden ölümcül?

Kurşun zehirlenmesi, uzun yıllar kurşunun vücutta birikmesi sonucu oluşur. Bu nedenle, yavaş ve sinsi bir katildir. Beyin hasarından sinir sistemi bozukluklarına kadar, pek çok ölümcül etkisi bulunur.

İrlanda soylularından Marie Gunning, bu sebeple öldüğü kaydedilen ilk kişidir. Bu durum ne yazık ki insanların bu alışkanlığını bırakmasına yetmemiş ve sadece yedi yıl sonra aktris Kitty Fisher da aynı sebepten yaşamını kaybetmiştir.

Fotoğraf kaynak: Fashioncenterworks
Neden kullanıyorlardı?

Antik Yunan’da, insanlar bu uygulamanın zararlarını bildiğinden, fazla uygulayanlar ile dalga geçiliyordu. Erkekler de kadınlar da bu makyajı yaptıkları ve zamanla ciltleri hasar gördüğü için, bunu kapatmak için her geçen gün daha da çok kullanmak zorunda kalıyorlardı.

1. Katı yüksek yakalar

19. yüzyılda popüler olan, gömleğin üzerine takılan bu yakalar, taş gibi olana kadar kolalanıyordu. Uçları özellikle sivri kesim olan bu yakalar, sahiplerine ölümcül sorunlar yaşatabiliyordu.

Fotoğraf kaynak: Poutperfection
Neden ölümcül?

Oldukça sıkı ve sert olan bu yakalar, sarhoşken uyuyakalan birinin boğularak ölmesine sebebiyet verebildiği gibi, nefes almayı zorlaştırdığı için beyin apselerine de sebep olabiliyordu. 1800’lü yıllarda oldukça şanssız bir adam, yaka uçlarının nefes borusunu delmesi sonucu ağır şekilde yaralanarak The New York Times’a haber olmayı başarmıştı.

Fotoğraf kaynak: Clevelandart
Neden kullanıyorlardı?

Erkekliği simgelediğini düşünerek kullandıklarını söylemek mümkün. İronik bir şekilde, birkaç avrupa dilinde bu yakaların adı “father killer“, yani baba katiliydi.

Bu yazıya da göz atmak isteyebilirsiniz:

Tüm zamanların en korkutucu ve tehlikeli 20 güzellik sırrı

Kaynak:

Cracked

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale