X

Gelibolu Triatlonu ve doğal bir kahvaltı eşliğinde değeri daha da artan bir kupa

Bildiğiniz gibi triatlon yapıyorum. Triatlon öyle bir spor dalıdır ki programında aynı anda yüzme, bisiklet ve koşuyu içerir, müthiş keyifli ama bir o kadar da zorlayıcı. Triatlonda ayrıca farklı mesafeler vardır; mesela sprint mesafeli yarışlarda 750 metre yüzüyorsunuz, sonra 20 km bisiklete biniyorsunuz ve sonunda 5 km koşuyorsunuz. 18 Haziran günü Çanakkale Yarımadası’nda gerçekleşen Gelibolu Triatlonu’nda ise mesafeler “biraz” daha uzundu; açık denizde 1.9 km yüzme, 1000 metre tırmanış içeren 90 km bisiklet ve 21 km koşu.

Bunu yapmak tabi ki iyi bir hazırlık ister. Haftada 6 gün antrenman yapıyorum, bazı günler hem sabah hem akşam. Ayrıca hafta sonu antrenmanlarım en az 3 saat sürüyor. Tabi sadece antrenman yapmak yetmiyor. Başarılı bir sporcu olmak yalnızca başarı elde etmek demek değildir; başarılı bir sporcu olmak aynı zamanda sağlıklı bir şekilde, sakatlanmadan ve keyif alarak spor yapmak demektir. Bunun içinse şu kombinasyon çok önemlidir: Antrenman, beslenme ve dinlenme.

Bir sporcu için dinlenmek, yeterli uyku almak olmazsa olmazdır, ne var ki antrenmanlar dışında farklı şeyler düşünmek, örneğin kitap okumak, sinemaya gitmek veya arkadaşlar ile kahve içip sohbet etmek gibi aktiviteleri de ihmal etmemek gerekir. Bir sporcu olarak dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise kuşkusuz beslenmedir. Sağlıklı beslenmek özellikle yüksek seviyede spor yapan bir kişi için daha da önemlidir. Hem antrenmanlardan, hem de yarışlardan önce ve sonra ne tükettiğiniz, nasıl tükettiğiniz ve ne kadar tükettiğinize dikkat etmeniz gerekir. Doğru seçilen besinlerle; iyi bir performans için enerji toplayabilir, toparlanabilir, kaybedilen mineralleri ve enerjiyi de geri depolayabilirsiniz.

Sporcular olarak maalesef her zaman canımız ne isterse yiyemiyoruz. Kendi adıma konuşmam gerekirse, rafine şekerden uzak duruyorum, dengeli beslenmeye çalışıyorum. Tabi makine olmadığımız için her zaman böyle olamıyor, ancak yine de disiplinli olmaya çalışıyorum. Ama bildiğiniz gibi, yemek sadece enerji kaynağı değil; çoğu zaman sosyal bir rol oynuyor, bazen yemekten sevgi bulmaya çalışıyoruz, bazense yemeği ödül olarak görüyoruz. Neden böyle? Çünkü az önce de söylediğim gibi makine değiliz. Bunun farkında olduğum için, beslenme düzenimi daha kolay yönetebiliyorum.

Gelibolu Triatlonu

18 Haziran günü Çanakkale’de bugüne kadar katıldığım en zor triatlona katıldım. Saat 07:00’de start aldım, ilk önce buz gibi Ege Denizi’nde 1.9 km yüzdüm, sudan çıkar çıkmaz, ıslak ıslak bisikletime binip 3 saat 40 dakikada 90 km’lik rüzgarlı ve bol yokuşlu parkuru bitirdim. Tüm bunlardan sonra 21 km de koştum. Tabi ki kolay değildi ama çok keyifliydi. Zaten bunun için yeterli antrenman ve hazırlığı yapıyorum.

Yarışlardan sonra bir rutinim var: bir veya iki gün boyunca güzel yemekler yiyerek hem bedenimi hem de zihnimi ödüllendirmek. Güzelden kastım, beslenme planımın biraz dışına çıkarak ancak abartmadan. Ayrıca bunu yaptığım zaman tamamen doğal ve işlenmemiş ürünleri tercih ediyorum.

Birkaç ay önce internette doğal ürünler ile ilgili araştırma yaparken Kocamaar Çiftliği’ni keşfettim. Web sitelerindeki ürünler çok hoşuma gitti. Cuma günü Çanakkale’ye doğru yola çıkmadan önce Datça’da bulunan Kocamaar Çiftliği’nin internet adresinden sipariş verdim. Oldukça kısa bir süre içinde beni geri aradılar ve siparişim hakkında bilgi verdiler. Pazartesi günü İstanbul’a dönüşüm için özel ve farklı ürünler istedim. Ayrıca yarışa gidiyorum diye ve dönüşte güzel bir kahvaltı etmek için incir marmelatı, kekik balı, zeytinyağı, badem sütü, keçiboynuzu özü ve iç tatlı badem sipariş ettim.

Orta mesafeli triatlon yarışım toplam 6 saat 23 dakika sürdü. Aslına bakarsanız bu süre oldukça uzundur, neredeyse günün yarısıdır. Yarıştayken mutlaka yarışa konsantre oluyorum, ama bazen düşünmek için de vaktim kalıyor. Genelde kendimle felsefe yapıyorum, önümüzdeki günlerde neler yapacağımı ya da yarıştan sonra neler yiyeceğimi düşünüyorum. Mesela triatlon günü bisiklet sürerken keçiboynuzu özü sipariş ettiğimi hatırladım ve onunla ne hazırlayacağımı düşündüm. Daha önce tadına hiç bakmamıştım ama araştırma yaparken keşfettim ki çikolataya çok benzer bir tadı varmış. Çikolataya göre daha çok lif içeren keçiboynuzu, antioksidan bakımından zengin olmakla beraber çok daha az yağ ve şeker içeriyormuş. Ayrıca içeriğinde gluten de yok. Yetmezmiş gibi kalsiyum, demir ve B vitamini bakımından da zenginmiş ve yorgunluğa da iyi geliyormuş. Yarışırken anlık motivasyon da önemlidir; ben bunları düşünürken hem motivasyonum arttı, hem de neredeyse 5 kilometre geçti.

90 km’lik bisiklet etabından sonra 21 kilometrelik zorlu bir koşu beni bekliyordu.

Düşünün, neredeyse 4 saat, hiç durmadan hareket halindesiniz ve ekstra 2 saat daha koşmak zorundasınız. Tabi ki fiziksel kapasite önemlidir ama her zaman söylediğim gibi, zihinsel güç de önemlidir. Bir de keyif almak tabi. Mesela, bir yemek, daha güzel bir ortamda yediğinizde daha lezzetli gelir, spor da aynı şekilde. Efor harcarken, ter içindeyken ya da zorluk çekerken aynı zaman da keyif almayı da bilirseniz, o zaman hem performansınız artar, hem de daha iyi hissedersiniz. Triatlon günü hem çok zorlandım, hem keyif aldım, hem de kadınlar 30-39 yaş kategorisinde 2.’lik kazandım. 2017 yılının benim için ilk triatlon yarışıydı ve sonuçlarımdan memnunum. Biter bitmez bir muz atıştırdım, yine de daha güzel bir ortamda daha güzel şeyler yemeyi hayal ettim. Ödülümü aldım ve İstanbul’a döndüm. Pazartesi sabahı kalktığımda ise Kocamaar Çiftliği’nden siparişim gelmişti.

Kocamaar siparişim

Kutuyu heyecanla açtım ve hemen 2 şişe badem sütünü buzdolabına koydum. Sipariş teslimatı çok hoşuma gitti, şişeler bir buz paketi ile sarılıydı ve içlerindeki süt hala tazeydi. Bir omlet yaptım ve kendim için güzel bir sofra hazırladım. Çünkü sonunda güzel bir kahvaltıyı haketmiştim! İki, üç dilim karabuğday ekmeği kızarttım. Hemen pakette gelen zeytinyağını kullandım. Tadı ve kokusu o kadar güzeldi ki, kestiğim domates üzerine bir kaşık döktüm. Normal kahvaltılarımda bunu yapmamakla birlikte, yarışlardan sonraki 1-2 gün beslenme konusunda biraz daha esnek oluyorum.

9 yıldır Türkiye’de yaşıyorum ve onlarca zeytin yağının tadına baktım. Ama bu naturel sızma zeytinyağını koklayınca ve gözlerimi kapatınca kendimi tatilde hissettim. İki saniyede İstanbul’dan 800 kilometre uçtum ve kendimi Ege sahillerinde buldum. Bir nefes daha aldım ve burnuma yeni kesilmiş çimen kokusu geldi. Bu arada, Kocamaar Çiftliği’nde yağ asidi oranları değişen farklı zeytinyağı seçenekleri var.

Sofraya Datça kekik balı ve Baba incir marmelatı da koydum. Beş sene evvel Datça’ya gitmiştim. Marmaris’ten Datça’ya doğru giderken neredeyse her yerde kovan varmış. O zaman bal satın almamıştım ama beş sene sonra Datça balının tadına bakmanın zamanı gelmişti. Tadı çok güzeldi, kızarmış ekmeğe sürdüm ve çay ile harika bir kombinasyon oldu. Genelde bir kahve kaşığı balı bir dilim ekmek üzerine sürüyorum ve hız antrenmanlarımdan önce enerji kaynağı olarak kullanıyorum. Bundan sonra antrenmanlarımı Datça’nın enerjisi ile yapmayı planlıyorum 🙂

Kocamaar Çiftliği’nde birbirinden farklı marmelat ve reçel seçenekleri var: kuru kayısı, karadut, incir, gül, bergamut, erik, kumkuat ve daha niceleri. Sipariş verirken seçimimi “Baba incir marmelatı”ndan yana kullandım çünkü inciri çok sevmemin yanı sıra bu reçel şeker ilavesiz. Yazının başında da söylediğim gibi, tabi ki herkes gibi bazen ben de kaçamak yapabilirim ama ben rafine şeker tüketmiyoum. Bu yüzden Kocamaar Çiftliği’nde şekersiz marmelat ve reçel bulabiliyor olmak benim için çok önemliydi.

İçecek olarak kendime hem yeşil çay hazırladım hem de yarış boyunca hayalini kurduğum keçiboynuzu özü ile yeni bir şey denedim. İnternette biraz araştırma yaptım ve hot carob drink yani sıcak keçiboynuzu içeceği adında güzel görünen ve keçiboynuzu özü ya da keçiboynuzu tozu ile yapılan bir tarif buldum. Bu arada keçiboynuzu özünün içinde doğal olarak sütün 3 katı kadar kalsiyum var.

Bir tencere içinde Kocamaar Çiftliği’nden aldığım 0.3 ml badem sütünü kaynatmadan ısıttım, ısınınca 2 çay kaşığı keçiboynuzu özü ekledim ve karıştırdım. İsterseniz içine biraz tarçın da ekleyebilirsiniz. Ben şeker kullanmadığım için içine şeker tadı veren bir şey de eklemedim ama siz isterseniz bir kaşık bal da ekleyebilirsiniz. Düşünsenize tadı çikolatalı süte benziyor ama içinde hiç şeker yok! Sanıyorum tatlı krizlerimin üstesinden gelmek için yeni bir yöntem buldum. Size de tavsiye ederim. 🙂

Kocamaar Çiftliği’nin güzel olan tek yanı ürünleri ya da içerikleri değildi. Etiketlerden logolarına kadar her şeye gereken özeni gösteriyorlar. Bir dahaki siparişime şimdiden karar verdim bile: badem kreması ve birkaç baykuş ile taş boyası alacağım. Çok güzel bir dekorasyon fikri olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan alınan her baykuş taşı barınaklardaki bir miniğin bakımına destek oluyor.

Ve beni etkileyen son hareket: internetten siparişimi verdikten sonra beni anında geri aradılar ve onlara sporcu olduğumu ve yarışa gideceğimi anlattım. Siparişim geldiğinde ise bir sürprizle karşılaştım; kutu içinde bana şans dileyen kişisel bir mektup buldum!

Coraline Chapatte: İsviçreliyim ama neredeyse 10 senedir Türkiye'de oturup çalışıyorum. Neuchatel'de 4 sene ekonomi okudum. İsviçre'de doğan her çocuk bütün sporları küçük yaşta öğrenir. Bu yüzden spor hayatım çok yönlüydü ve çok erken yaşta sporcu beslenmesi, dinlemesi ve yaşam felsefesi gibi konular, her çocuk gibi bana da öğretildi. Mezun olduktan sonra dalmaya başladım ve çok hoşuma gitti. İsviçre'de üst düzey bir yöneticiyken her şeyi bırakıp dalmaya gittiğim Kaş'tan çok etkilenip Kaş'a yerleştim ve deniz rehberliği ve sualtı fotoğrafçılığı yaptım. 2011'de İstanbul'a taşındım. 2013 ve 2015 arasında birçok uzun mesafe (50 km ve 80 km) koşu yarışlarına katıldım. Her koşudan yeni şeyler öğrendim. Uzun koşularda kaçış noktası ve erteleme şansı yoktur. Başlarsınız ve bitirirsiniz. Bu, benim için yaşam felsefesi oldu. Ekim 2015 de “Likya Yolu Ultra Maratonu”na katılıp 6 günde 250 km koştum. Bu yolda tek başınadır herkes. Bu yolculuk sadece fiziksel değildir. Vücut ile başlar ama zihinle biter. Mayıs 2016 ilk triatlon yarışına katıldım ve 3. oldum. Dört ay sonra Eylül ayında Kuşadaşı'nda Türkiye Triatlon Şampiyonası'nda 30+ yaş kategorisinde üçüncülüğü kazandım ve Ekim ayında Antalya'da Gloria Ironman 70.3 yarışında 5. oldum. O kadar kısa bir sürede böyle sonuçlara ulaşmak disiplin, azim, sağlıklı ve dengeli bir beslenme ve iyi bir planlama ister. O dönemde istediğim sağlıklı tatlıyı bulamadığım için kendi keklerimi yaratmaya ve pişirmeye başladım; glütensiz ve rafine şekersiz "Cora'nın Kekleri” macerası bu şekilde başladı. Beş dil (Fransızca, Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca) konuşuyorum. Çeşitli konularda motivasyon seminerleri veriyor, şirketler için ve bireysel spor koçluğu yapıyor, koscora.com blogunda (Avrupa'nın en iyi 3 koşu blogu arasına seçildi) ve Türkiye'de ve İsviçre'de spor ve sağlıklı yaşam konularında yazılar yazıyor, sosyal medya danışmanlığı yapıyor ve ayrıca çeşitli dillerde tercümanlık yapıyorum. Eylül 2016'den itibaren Marmara Üniversitesi'nde Spor Psikolojisi ve Spor Yöneticiliği yüksek lisans yapıyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale