Bildiğiniz gibi triatlon yapıyorum. Triatlon öyle bir spor dalıdır ki programında aynı anda yüzme, bisiklet ve koşuyu içerir, müthiş keyifli ama bir o kadar da zorlayıcı. Triatlonda ayrıca farklı mesafeler vardır; mesela sprint mesafeli yarışlarda 750 metre yüzüyorsunuz, sonra 20 km bisiklete biniyorsunuz ve sonunda 5 km koşuyorsunuz. 18 Haziran günü Çanakkale Yarımadası’nda gerçekleşen Gelibolu Triatlonu’nda ise mesafeler “biraz” daha uzundu; açık denizde 1.9 km yüzme, 1000 metre tırmanış içeren 90 km bisiklet ve 21 km koşu.
Bunu yapmak tabi ki iyi bir hazırlık ister. Haftada 6 gün antrenman yapıyorum, bazı günler hem sabah hem akşam. Ayrıca hafta sonu antrenmanlarım en az 3 saat sürüyor. Tabi sadece antrenman yapmak yetmiyor. Başarılı bir sporcu olmak yalnızca başarı elde etmek demek değildir; başarılı bir sporcu olmak aynı zamanda sağlıklı bir şekilde, sakatlanmadan ve keyif alarak spor yapmak demektir. Bunun içinse şu kombinasyon çok önemlidir: Antrenman, beslenme ve dinlenme.
Bir sporcu için dinlenmek, yeterli uyku almak olmazsa olmazdır, ne var ki antrenmanlar dışında farklı şeyler düşünmek, örneğin kitap okumak, sinemaya gitmek veya arkadaşlar ile kahve içip sohbet etmek gibi aktiviteleri de ihmal etmemek gerekir. Bir sporcu olarak dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise kuşkusuz beslenmedir. Sağlıklı beslenmek özellikle yüksek seviyede spor yapan bir kişi için daha da önemlidir. Hem antrenmanlardan, hem de yarışlardan önce ve sonra ne tükettiğiniz, nasıl tükettiğiniz ve ne kadar tükettiğinize dikkat etmeniz gerekir. Doğru seçilen besinlerle; iyi bir performans için enerji toplayabilir, toparlanabilir, kaybedilen mineralleri ve enerjiyi de geri depolayabilirsiniz.
Sporcular olarak maalesef her zaman canımız ne isterse yiyemiyoruz. Kendi adıma konuşmam gerekirse, rafine şekerden uzak duruyorum, dengeli beslenmeye çalışıyorum. Tabi makine olmadığımız için her zaman böyle olamıyor, ancak yine de disiplinli olmaya çalışıyorum. Ama bildiğiniz gibi, yemek sadece enerji kaynağı değil; çoğu zaman sosyal bir rol oynuyor, bazen yemekten sevgi bulmaya çalışıyoruz, bazense yemeği ödül olarak görüyoruz. Neden böyle? Çünkü az önce de söylediğim gibi makine değiliz. Bunun farkında olduğum için, beslenme düzenimi daha kolay yönetebiliyorum.
Gelibolu Triatlonu
18 Haziran günü Çanakkale’de bugüne kadar katıldığım en zor triatlona katıldım. Saat 07:00’de start aldım, ilk önce buz gibi Ege Denizi’nde 1.9 km yüzdüm, sudan çıkar çıkmaz, ıslak ıslak bisikletime binip 3 saat 40 dakikada 90 km’lik rüzgarlı ve bol yokuşlu parkuru bitirdim. Tüm bunlardan sonra 21 km de koştum. Tabi ki kolay değildi ama çok keyifliydi. Zaten bunun için yeterli antrenman ve hazırlığı yapıyorum.
Yarışlardan sonra bir rutinim var: bir veya iki gün boyunca güzel yemekler yiyerek hem bedenimi hem de zihnimi ödüllendirmek. Güzelden kastım, beslenme planımın biraz dışına çıkarak ancak abartmadan. Ayrıca bunu yaptığım zaman tamamen doğal ve işlenmemiş ürünleri tercih ediyorum.
Birkaç ay önce internette doğal ürünler ile ilgili araştırma yaparken Kocamaar Çiftliği’ni keşfettim. Web sitelerindeki ürünler çok hoşuma gitti. Cuma günü Çanakkale’ye doğru yola çıkmadan önce Datça’da bulunan Kocamaar Çiftliği’nin internet adresinden sipariş verdim. Oldukça kısa bir süre içinde beni geri aradılar ve siparişim hakkında bilgi verdiler. Pazartesi günü İstanbul’a dönüşüm için özel ve farklı ürünler istedim. Ayrıca yarışa gidiyorum diye ve dönüşte güzel bir kahvaltı etmek için incir marmelatı, kekik balı, zeytinyağı, badem sütü, keçiboynuzu özü ve iç tatlı badem sipariş ettim.
Orta mesafeli triatlon yarışım toplam 6 saat 23 dakika sürdü. Aslına bakarsanız bu süre oldukça uzundur, neredeyse günün yarısıdır. Yarıştayken mutlaka yarışa konsantre oluyorum, ama bazen düşünmek için de vaktim kalıyor. Genelde kendimle felsefe yapıyorum, önümüzdeki günlerde neler yapacağımı ya da yarıştan sonra neler yiyeceğimi düşünüyorum. Mesela triatlon günü bisiklet sürerken keçiboynuzu özü sipariş ettiğimi hatırladım ve onunla ne hazırlayacağımı düşündüm. Daha önce tadına hiç bakmamıştım ama araştırma yaparken keşfettim ki çikolataya çok benzer bir tadı varmış. Çikolataya göre daha çok lif içeren keçiboynuzu, antioksidan bakımından zengin olmakla beraber çok daha az yağ ve şeker içeriyormuş. Ayrıca içeriğinde gluten de yok. Yetmezmiş gibi kalsiyum, demir ve B vitamini bakımından da zenginmiş ve yorgunluğa da iyi geliyormuş. Yarışırken anlık motivasyon da önemlidir; ben bunları düşünürken hem motivasyonum arttı, hem de neredeyse 5 kilometre geçti.
90 km’lik bisiklet etabından sonra 21 kilometrelik zorlu bir koşu beni bekliyordu.
Düşünün, neredeyse 4 saat, hiç durmadan hareket halindesiniz ve ekstra 2 saat daha koşmak zorundasınız. Tabi ki fiziksel kapasite önemlidir ama her zaman söylediğim gibi, zihinsel güç de önemlidir. Bir de keyif almak tabi. Mesela, bir yemek, daha güzel bir ortamda yediğinizde daha lezzetli gelir, spor da aynı şekilde. Efor harcarken, ter içindeyken ya da zorluk çekerken aynı zaman da keyif almayı da bilirseniz, o zaman hem performansınız artar, hem de daha iyi hissedersiniz. Triatlon günü hem çok zorlandım, hem keyif aldım, hem de kadınlar 30-39 yaş kategorisinde 2.’lik kazandım. 2017 yılının benim için ilk triatlon yarışıydı ve sonuçlarımdan memnunum. Biter bitmez bir muz atıştırdım, yine de daha güzel bir ortamda daha güzel şeyler yemeyi hayal ettim. Ödülümü aldım ve İstanbul’a döndüm. Pazartesi sabahı kalktığımda ise Kocamaar Çiftliği’nden siparişim gelmişti.
Kocamaar siparişim
Kutuyu heyecanla açtım ve hemen 2 şişe badem sütünü buzdolabına koydum. Sipariş teslimatı çok hoşuma gitti, şişeler bir buz paketi ile sarılıydı ve içlerindeki süt hala tazeydi. Bir omlet yaptım ve kendim için güzel bir sofra hazırladım. Çünkü sonunda güzel bir kahvaltıyı haketmiştim! İki, üç dilim karabuğday ekmeği kızarttım. Hemen pakette gelen zeytinyağını kullandım. Tadı ve kokusu o kadar güzeldi ki, kestiğim domates üzerine bir kaşık döktüm. Normal kahvaltılarımda bunu yapmamakla birlikte, yarışlardan sonraki 1-2 gün beslenme konusunda biraz daha esnek oluyorum.
9 yıldır Türkiye’de yaşıyorum ve onlarca zeytin yağının tadına baktım. Ama bu naturel sızma zeytinyağını koklayınca ve gözlerimi kapatınca kendimi tatilde hissettim. İki saniyede İstanbul’dan 800 kilometre uçtum ve kendimi Ege sahillerinde buldum. Bir nefes daha aldım ve burnuma yeni kesilmiş çimen kokusu geldi. Bu arada, Kocamaar Çiftliği’nde yağ asidi oranları değişen farklı zeytinyağı seçenekleri var.
Sofraya Datça kekik balı ve Baba incir marmelatı da koydum. Beş sene evvel Datça’ya gitmiştim. Marmaris’ten Datça’ya doğru giderken neredeyse her yerde kovan varmış. O zaman bal satın almamıştım ama beş sene sonra Datça balının tadına bakmanın zamanı gelmişti. Tadı çok güzeldi, kızarmış ekmeğe sürdüm ve çay ile harika bir kombinasyon oldu. Genelde bir kahve kaşığı balı bir dilim ekmek üzerine sürüyorum ve hız antrenmanlarımdan önce enerji kaynağı olarak kullanıyorum. Bundan sonra antrenmanlarımı Datça’nın enerjisi ile yapmayı planlıyorum 🙂
Kocamaar Çiftliği’nde birbirinden farklı marmelat ve reçel seçenekleri var: kuru kayısı, karadut, incir, gül, bergamut, erik, kumkuat ve daha niceleri. Sipariş verirken seçimimi “Baba incir marmelatı”ndan yana kullandım çünkü inciri çok sevmemin yanı sıra bu reçel şeker ilavesiz. Yazının başında da söylediğim gibi, tabi ki herkes gibi bazen ben de kaçamak yapabilirim ama ben rafine şeker tüketmiyoum. Bu yüzden Kocamaar Çiftliği’nde şekersiz marmelat ve reçel bulabiliyor olmak benim için çok önemliydi.
İçecek olarak kendime hem yeşil çay hazırladım hem de yarış boyunca hayalini kurduğum keçiboynuzu özü ile yeni bir şey denedim. İnternette biraz araştırma yaptım ve hot carob drink yani sıcak keçiboynuzu içeceği adında güzel görünen ve keçiboynuzu özü ya da keçiboynuzu tozu ile yapılan bir tarif buldum. Bu arada keçiboynuzu özünün içinde doğal olarak sütün 3 katı kadar kalsiyum var.
Bir tencere içinde Kocamaar Çiftliği’nden aldığım 0.3 ml badem sütünü kaynatmadan ısıttım, ısınınca 2 çay kaşığı keçiboynuzu özü ekledim ve karıştırdım. İsterseniz içine biraz tarçın da ekleyebilirsiniz. Ben şeker kullanmadığım için içine şeker tadı veren bir şey de eklemedim ama siz isterseniz bir kaşık bal da ekleyebilirsiniz. Düşünsenize tadı çikolatalı süte benziyor ama içinde hiç şeker yok! Sanıyorum tatlı krizlerimin üstesinden gelmek için yeni bir yöntem buldum. Size de tavsiye ederim. 🙂
Kocamaar Çiftliği’nin güzel olan tek yanı ürünleri ya da içerikleri değildi. Etiketlerden logolarına kadar her şeye gereken özeni gösteriyorlar. Bir dahaki siparişime şimdiden karar verdim bile: badem kreması ve birkaç baykuş ile taş boyası alacağım. Çok güzel bir dekorasyon fikri olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan alınan her baykuş taşı barınaklardaki bir miniğin bakımına destek oluyor.
Ve beni etkileyen son hareket: internetten siparişimi verdikten sonra beni anında geri aradılar ve onlara sporcu olduğumu ve yarışa gideceğimi anlattım. Siparişim geldiğinde ise bir sürprizle karşılaştım; kutu içinde bana şans dileyen kişisel bir mektup buldum!