Son yılların trendleri arasında da olan sürdürülebilir beslenmeyi artık çok daha sık duyuyor olacağız. Aslında sürdürülebilirlik kavramı birçok noktada karşımıza çıkıyor ve gelecek nesillerin devamlılığı için de çok önemli. Doğayı, ekosistemi, dünyayı korumak ve elimizdeki kaynakları geleceği de düşünerek kullanmak sürdürülebilirliğin temeldeki amacı.
Şu an bile baktığımızda, Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 821 milyon kişi açlık çekiyor. Yani her 9 kişiden biri kronik açlık durumunda. Daha da üzücü olan ise, bu açlığın sebebinin adaletsiz dağıtım ve israf sebebiyle olması. Çünkü dünya, herkesi besleyecek kadar üretiyor. Araştırmalar dünya genelinde meydana gelen kayıp ve israfın yalnızca dörtte birini önleyebilirsek, bunun 821 milyon aç insanın beslenmesine yeteceğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler de 2030 yılına kadar; içinde yoksulluğa son, açlığa son, temiz su ve sıhhi koşullar, sürdürülebilir şehir ve yaşam koşulları gibi hedeflerin de olduğu 17 adet sürdürülebilir kalkınma hedefi belirlemiştir.
Peki biz bunun için ne yapabiliriz?
Bu noktada hepimize düşen görevler var. Değişime önce içimizden başlayacağız. İsrafı ve mutfakta atığı azaltmaya çalışmak ilk adım. İhtiyacımızdan fazla tüketmemeye, atığı azaltmak için bilinçli ve ürünlerin son kullanma tarihlerini kontrol ederek alışveriş yapmaya başlamamız gerekiyor. Sağlıklı beslenirken de atığı azaltmak ve sürdürülebilir beslenmeyi devam ettirmek mümkün. Sürdürülebilir beslenmenin temelinde hayvansal kaynaklı besinlerin tüketiminin azaltılması; sebze, meyveler ve tahıl ürünlerinin tüketiminin artması yatıyor. Çünkü 9 milyar insanın hayvan proteinli beslenmeyle doyurulması mümkün değil. Bir kilogram tahıl üretilmesi için 1500 litre su gerekirken bir kilogram et üretilmesi için 15 bin litre su gerekiyor. Balık tüketimine de bu noktada dikkat çekmek gerekiyor. Çünkü sürdürülebilir balıkçılık da ekosistemi korumak için çok önemli.
Sürdürülebilir beslenmeyi temel alarak sürdürülebilir bir yaşamı da hedeflemeliyiz. Bu çerçeveden baktığımızda ilk hedeflerimizden biri de plastik kullanımını azaltmak olmalı. Plastik poşetlerin paralı olmasıyla bu konuda biraz farkındalık oldu, ama kullandığımız tek plastik ne yazık ki market poşetleri değil. Su şişelerinde, pipetlerde, plastik bardak, çatal ve tabaklarda da aynı hassasiyetin sürdürülmesi önemli.
Moda da sürdürülebilir yaşamın dallarından biri çünkü modanın petrolden sonra dünyayı en çok kirleten ikinci endüstri olduğu söyleniyor. Moda konusundaki tüketim çılgınlığını söylememe bile gerek yok. Gereksiz alışveriş yapmamak, yerel markaları tercih etmek de bu konuda yapabileceklerimiz arasında. Yerel ürünler ayrıca önemli çünkü çok uzaklardan gelen ürünlerin taşınması sırasında çevreye verilen zararın azalmasına yardımcı oluyor. Sadece tekstil konusunda değil, gıda alışverişi konusunda da yereli desteklemek gerekiyor.