“Geleceğiniz nasıl yaratılıyor? Düşünce yoluyla… Tüm yarınlarınız bugünkü düşünceleriniz tarafından tasarlanıyor çünkü barındırdığınız her düşünce hangi duygusal amaçla olursa olsun, hayal ettiğiniz her şey bedeninizde bir his yaratır ve bu his ruhunuza kaydolur. Ve bu his sonra sizin yaşam koşullarınızı hazırlar. Söylediğiniz her sözcüğün gelecek günlerinizi yarattığını bilin.” Ramtha
Şimdi gelin beynimizin içinde yankılanan seslere kulak verelim… Yalnızım, bu hayatta çok yalnızım. Kimse beni anlamıyor, anlamayacak. Bu ilişkim de bir önceki gibi olacak yine ihanete uğrayacağım. Sevmek isteyip bir türlü güvenerek sevemiyorum, bu kişiye nasıl güvenebilirim. Biliyorum yine bana yalan söyleyecek, beni yine kandırmaya çalışacak. Para kaybettim. Parayı hep kaybediyorum. Her zaman kaybediyorum. Kaybetmek benim kaderimde var. Herkesin gözü başarımda. Benden yararlanmaya çalışıyorlar. Etrafımdaki insanlar beni asla gerçekten sevemiyorlar. Ben onları çokça sevdiğim ve kolladığım halde herkes bana karşı herkes samimiyetsiz… Bu iş başvurum da negatif sonuçlanacak. Biliyorum, oysa bu iş için çok uygundum ama o gün görüşmeye gelen diğer kişi benden çok daha deneyimli benden çok daha karizmatik. Ben olsam işe onu alırdım, ben olsam bu iş için beni tercih etmezdim… Ben yine kaybeden olacağım…
Bir kocaman paragraf dolusu “düşünce” okudunuz (sizin okumanız için ben aklıma ilk gelenleri yazdım) şimdi gelin kendi kendimize soralım: Tüm gün boyunca beynimizde yankılanan nedir? Biz bunlara benzer, bunlardan farklı olarak öncelikle kendi kendimize neler söylemekteyiz? Ne kadar beceriksizsin… Ne kadar sorunlusun… Ne kadar sakarsın… Ne kadar dayanılmazsın… Ne kadar güvenilmezsin, istenmeyensin, değerli olmayansın, başaramayansın… Ne kadar sevilmeyensin, ne kadar yalnızsın… İşte bunlar evet bizim can-ım düşüncelerimizin sesi… Fakat ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte daha önce yazılarımda çokça değindiğim “düşünceler” ve gerçeklik yaratımı gerçekliğe dönüşümü hakkında biraz daha detaylı inceleme yapalım istiyorum… Düşündüklerimizi öylece havaya bırakıveriyoruz. Bu düşünceler ne oluyor? “Sadece düşündüm geçti” ile orada, zamanın o noktasında kalıyor mu? Veya birer iple kolumuza bağlanmış balonlar gibi her nereye gidersek gidelim ve her kimle olursak olalım yanı başımızda bizimle geliyorlar mı?
Ne yazık ki cevabımız evet… Her ne düşünürsek düşünelim bu düşüncenin enerjisel bir varlığı bulunmaktadır. Düşünmek ve tasarlamak yaratımın ilk aşaması olarak kabul edilir. Şöyle bir örnekle açıklayabiliriz, bir ülke görmek istiyoruz, fakat şu anda bu ülkeyi görebileceğimiz bir bütçemiz mevcut değil. Sözlerimiz ve düşüncelerimiz şöyle; ben asla bu ülkeye gidemeyeceğim, her ne kadar param olursa olsun bu bütçeyi karşılamam mümkün değil, bu ülke benim sadece hayallerimde kalacak, bu ülke zaten benim için gerçek olamayacak bir hayal… Bu “başarısızlık” ve “yeterli olmamak” düşüncelerimizle sizce bu ülkeye gidebilmemiz oradaki varlığımızı gerçekleştirebilmemiz mümkün müdür?
Bir de şöyle düşünmeyi tercih edelim; bugün bu bütçeye sahip değilim ama bunun için çalışacağım. Bu bütçeye sahip olduğum ve şartların uygun olduğu zamanda o ülkede olacağım. O ülkenin sokaklarında dolaşacağım, insanlarına karışacağım. O ülkenin gerçekten benim hayallerimde yer alan o güzel ülkenin dünyadaki zamanımda bana kısmet olduğuna inanıyorum, bunu başarabilirim ve her anımda adeta o sokaklarda yürürken kendimi hayal ediyorum ve bu hayali çok seviyorum.
Bu iki bakış açısı ve oluşan “düşünceler” arasında dağlar kadar fark bulunmaktadır. İlk paragrafta kendimiz ile bütünleştirdiğimiz düşüncelerimiz bir hayale giden tüm yolları “kapatmaya” odaklanırken, ikinci paragrafta ise tüm yolları açan o muhteşem düşünce enerjimizle hayalimizin güzelliğine sarılmışızdır. Ve evet zaman öylece gelir ve bizi bir şekilde, bir zamanda o ülkenin muhteşem sokaklarına atıverir. Kendimizi o hayalin güzelliğini yaşarken buluveririz…
Otuz yaşıma bastığım doğum günümde kendi kendine Arjantin’in Buenos Aires kentine gitmek üzere yola çıktım. Dünya üzerinde görmeyi en çok istediğim şehirdi. Henüz uçak biletimi alacak param yokken ben orada olduğumu hayal etmekteydim. Henüz daha orada olabileceğimi bile bilmiyorken hayatımın en güzel doğum günü hediyesini kendi kendime vermem gerektiği düşüncesine kapılmıştım bile… Ve işte zaman, evren, yol, kader beni o Ekim sabahında bu güzel şehirle buluşturmuştu… Ve evet ben bu gerçekliği hep bir “gerçek” olarak çok kez “düşünmüştüm.”
Bugün bu yazımı okuyorsanız şu anda aklınızda yankılanmakta olan düşüncelerinize daha yakından bakmanızı dilerim. Burada sadece bir örnek verdik. Bu örnekler eminim hayatınızdaki onlarca örnek ile çoğaltılabilir. Bugün kendiniz hakkında, hayatınız hakkında, varlığınız, bolluk bereketiniz, istekleriniz, aileniz hakkında neler düşünmektesiniz? Mutluluk mu, kayıp mı, zenginlik mi, ihtiyaç mı veya memnuniyetsizlik mi?
Tüm bu düşüncelerinize dikkatle bir çiçeği sular gibi detaylıca bakın ve şimdi kendi kendinize bir karar verin; yarın hayatınızda görmek istediğiniz nedir? Düşünmek, düşlemek ve daha fazlası sizinle olsun…
İlginizi çekebilir: Hayatımıza gelen insanların özüne daha yakından bakmaya hazır mısınız?