X

Geleceğe mektup: Bugünkü benden yarınki bana öğütler

“Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yine de yaşarsın…” -Mevlana Celaleddin Rumi

Sevgili ben (yanlış okumadınız bu yazımda bugünkü benden yarınki bana yazacağız sizlerle birlikte), evet durum tam olarak buydu. ‘Pınar nereden çıktı şimdi bugünkü ben yarınki ben bunların ayrımı mı olurmuş canım’ diye düşünüyorsanız hemen sorunuzu yanıtlamış olayım; yaklaşık iki yıl önce kendi kendime yazmış olduğum bir mektup… Evet yaklaşık iki yıl önce yine bir havalimanında kendi kendime yazmışım, o zamanki ben bugünkü bana yazmış… Şaşkınlık içerisinde okudum bu hafta bu mektubu ve işte yağmurlu bir Edirne akşamında bu kelimeler çıkıverdi ellerimden…

Eminim daha önce aynı duyguyu yaşayanlarınız oldu. Dayanamadınız ve kalemi elinize aldınız. Belki şöyle geçirdiniz içinizden ‘ah sen ne yaptın, bunu yapmayacaktın’, ve sevgili Sezen Aksu’nun da şarkısında belirttiği gibi kaybolan yıllarımızı bize verseler tek bir söz bile söylemeye hakkımız olmayacak kadar pişman olduk belki.

Ama ben bu yazımda sizlerle birlikte bu konuda biraz yol alalım istiyorum, gelin hep birlikte o bizim güzel kalp kırıklıklarımızın elinden tutalım ve gelecekteki kendimize bugünden muhteşem bir mesaj gönderelim. Şöyle hayal edelim, bugün burada yazacaklarımızı bir taşın altına koyacağız buruşturup küçücük bir kağıt parçası olarak mühürleyeceğiz. Sonra yıllar, belki de yüzyıllar sonra (henüz bunu bilemiyoruz), tamamıyla tesadüf eseri olarak bunu bir başkası bulacak. Kimin bulacağı konusunda bugünden bir tahmin yürütmeyelim… Bırakalım belki bu yazının sonuna gelinceye kadar karar vermiş oluruz…

Gelelim en önemli konumuza, ne yazardınız, bundan tam 10 yıl sonra siz yine kendinizle karşılaşacak olsanız 10 yıl sonraki size neyi tembihlerdiniz, ne yapmasını isterdiniz? Örneğin nasıl bir hayat hayal ederdiniz onun için, 10 yıl sonrasının fotoğrafına siz kimleri koyardınız? Ben bu noktada sizin için cevaplamaya çalışacağım, belki siz bu örneklerden çok daha farklı şeyleri seçerdiniz, fakat en azından bir başlangıç yapmanıza yardımcı olmak için buradayım, dilerim bu yazımı okuduktan sonra sizler de elinize kalem kağıt alıp 10 yıl sonraki muhteşem halinize dileklerinizi yazacaksınız… Bakalım 10 yıl sonraki ben neleri duymaya hazırlanıyor?

Sevgili 10 yıl sonraki “bugünkü benden yarınki ben olmuş halim”e… Sana sevgiyle sesleniyorum… Öncelikle delicesine sen ol, mutlaka dünyayı gör. Hiç durmadan seyahat et, bu kocaman evren senin için yaratıldı, bunu bil. Her adımında şükrederek kendini tüm dünyaya aç. Uzanabildiğin kadar uzaklara, gidebildiğin tüm farklı diyarlara ve erişebildiğin her mevsime, gülümseyebildiğin her bakışa git… Bu dünya senin için bu evrenin bir parçası oldu, eğer buradaysan ve hala bu evreni keşfetmemişsen geç değil. Görmedim deme hiçbir diyarı, çöl olsun, dağ olsun, deniz olsun, ova olsun, ıssız olsun, gidilmemiş olsun, kutuplarda olsun belki de bir ormanın derinliklerinde olsun. Sen korkmadan git ve içindeki o “keşfetmek” arzusuyla kimseyi dinlemeden, yaşım kaç oldu demeden, nasıl başarabileceğim diye sorgulamadan sadece git… Neyin varsa bir an, bir zaman, bir yıl, bir ay ne ise bırak kenara sadece kendin için delicesine seyahat et…

Delicesine sen ol, bunun için ihtiyacın olanı biliyorsun; mutlaka delicesine aşık ol. Öyle yanında bir el olsun diye kimseyi kabul etme, senin yanına titreşimine değecek olanı ara, sabırla, senden sana akarak, kendi okyanuslarını aş… Sana aşk olabilecek olan denizler geçmeli, fırtınalardan evrilmeli ki senin kıyılarına ulaşabilsin. Öyle kolayca varamamalı senin sahillerine, ve senin aynan olacak aynı senden bir deli de karşında olmalı. Yorulmamalı sen inat ettiğinde, sen yorulduğunda veya sen hayır dediğinde… Evetleri görünceye kadar kapında oturmalı, öyle bir bakışta vazgeçivermemeli ve ne olursa olsun elini bırakmamalı, ne tek gece için ne de bir başka nefes için… Seni bulduktan sonra, sana dokunduktan sonra ve ömründe “sen” başladıktan sonra, ömrü hep sen olmalı…

Delicesine sen ol, bunun için ihtiyacın olan sonsuz bir yaşamak sevinci; mutlaka delice kahkahada ol. Bir günün nasıl geçiyor, bunu çok derinden ve dikkatlice bir düşün… Her sabah tutkun bir şekilde mi kalkıyorsun can-ım yatağından? Bugün benim en muhteşem halim, bugün benim armağanım, bugün ben buradayım ve bugün ben olduğum için sonsuz derece muhteşemdir diyebiliyor musun? Kendini onurlandırabiliyor musun? Kendini seviyor musun? Bugüne kadar, yani bugünden yarına bu 10 yılda belki de bir sürü hata biriktirmiş olsan da, sen tüm hatalarınla yaşayabilmeyi göze alabiliyor musun? Bir gününde muhteşem kahkaha sesleri yüreğinden yükseliyor mu? Peki ya etrafındakilerden, seni görenlerden? Yoksa bir diğer gün gibi eğlenmeden, o günü koklamadan ve o can-ım biricik güne karışmadan mı geçirmektesin saatlerini? Sevgili ben, sen her günü bu dünya üzerindeki son günü kadar önemli son günün kadar değerli ve eşsiz olarak yaşayabiliyor musun? Bir 10 yılı daha bu şekilde geçirmeye gönüllü müsün?

Delicesine sen ol, bunun için bu dünyaya hizmette olmalısın, bu kısıtlı zamanında hizmet edebiliyor musun yoksa sadece sen varmışsın gibi mi yaşamaktasın, hayatının amacı, değeri ve anlamı nedir; mutlaka delice paylaşmakta ve vermekte ol. Eğer paran var ise paranla daha çok sevgi yarat.. Sonra anne ol, belki biyolojik olarak olmasa da bir sürü çocuğun olsun okula gönderdiğin, hayatında bir noktaya dokunarak hayatını güzelleştirdiğin, belki sözlerinle annelik ettiğin.. Ve eğer senin bereketin bir kişiyi bile daha mutlu edebilecek olursa bu en büyük mutluluğun olsun. Dönüp baktığında kendine yine açıkça sor 10 yıl sonraki ben, hangi çaba ile bir çocuğu gülümsettin? Hangi çaba ile binlerce insanı sağlığına kavuşturmaya yardım ettin? Hangi çaba ile ışık oldun? Hangi çaba ile aç kalmış muhtaç bir kişinin karnını doyurdun? Ve sen hangi çaba ile karşılık beklemeden sadece sevdin?

Ve sen, yani sevgili ben, bugün dünya üzerinde 10 uzun yıl daha yaşamış halim, bu yıllara dönüp baktığında yapabileceğin her şeyin en iyisini yaptığına dair için rahat mı? Gerçekten her anını dolu dolu yaşadım diyebiliyor musun? Her durumda her gününde ne yapıyor olursan ol, sen elinden gelenin en iyisini yapabildin mi? Bir gülümsemeye eşlik edebilecek kadar sade ve verdiği muhteşem çaba karşı geride durabilecek kadar alçak gönüllü olabildin mi?

Sevgili 10 yıl sonraki halim, bu yazıyı okuduğunda beni ve bugünü hatırla…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale