X

Geçmişten gelen yüklerimizle nasıl baş edebiliriz?

“Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım.”
Mevlana

Hangimiz ilişkimizde haksızlığa uğradığını hissetmedi?
Hangimiz hayal kırıklığına uğramadı?
Hangimiz aldığından çok verdiğini düşünmedi?
Hangimiz anlaşılamadığını, anlatamadığını yaşamadı?
Hangimizin kalbi kırılmadı?
Hangimizin ilişkiye dair her istediği gerçekleşti?
Hangimiz yenilmiş, yorulmuş, yılgın hissetmedi?
Hangimiz ötekinin eksiklerine kafayı takmadı, kendi eksiklerini onda gidermeye çalışmadı?
Hangimiz aldatılmadı, aldatmadı veya aldatılmaktan ölesiye korkmadı?
Hangimiz hatalar yapmadı, aynı hataları tekrarlamadı?
Hangimiz sevdiğinden gelen beklenmedik bir davranışla sarsılmadı?

Hepimiz bunlardan birini, birkaçını yaşadık… Yaşamaya da devam edeceğiz belki. Bazen izin verdiğimiz için, bazen elimizden başka şey gelmediği için, bazen toyluğumuzdan, bazen kurban rolüne alıştığımızdan, kimi zaman hayatta bize düşen pay bu olduğundan, kimi zaman da boş bulunduğumuzdan… İnsanız. Bu nahoş deneyimlerden azade olmaya çabalasak da, değiliz. Beşer şaşar. Bu şaşma hali yanlış yapma hali değildir yalnızca, bazen de yanlışa izin verme, göz yumma halidir. Ama işte öyle ya da böyle hikâyenin parçası bunlar.

İster ilişkinin içinde olalım, ister dışında, geçmişimiz -iyi ve hoş şeyler beraberinde- travmalarla da doludur. Travma dediğimiz şeyler yaralarımızdır büyüklü küçüklü. Örneğin, ayağımızı burksak ayağımız acır, şişer, morarır. Bu bir travmadır. Başlangıçta tüm dikkatimiz ondadır, tüm gündemimizi o oluşturur. Ama geçer bir süre sonra… Ona bakarız, onu kollarız, gereken neyse yaparız. Bir süre sonra şişlik indiğinde yeniden üzerine basmaya, yürümeye, sekmeye, hatta koşmaya başlarız. Zaman zaman kendini hatırlatır acımız, ama sonra unutur, gideriz. Tekrar burkulmasın diye yürümekten vazgeçmeyiz, onu gelecekte yapacağımız yürüyüşlere engel varsaymayız. Bir ayak burkulmasına bir ömür vermeyiz. Travmaların daha kalıcı olanları da vardır elbette, bazen çarçabuk iyileşmez, daha uzun zaman alır. O zaman da onunla yaşamayı öğreniriz. Ne yapabiliyorsak onunla, o kadarını yapmaya devam ederiz.

Travmaların kalıcı olup olmaması zaman zaman da bizim elimizdedir. Elimizden başka hiçbir şey gelmediğini düşünüp hayata bize yaptığı haksızlıklardan, başkasının bize yaşattığı sıkıntılardan dolayı isyan bayraklarını göndere çektiğimizde -en çok da böyle zamanlarda- tekrar tekrar sormamız gereken sorular olduğunu düşünüyorum.

Haydi gelin, beraber soralım ve dürüstçe yanıtlayalım…

Bu yaranın oluşmasında benim payım ne oldu?
Onu bir daha tekrarlamamak için gerekli davranış ve duygu değişimleri için çalıştım mı, çabaladım mı?
Bir başkası benzer bir olay yaşadığında benden farklı tepkiler verebilir miydi?
Bu yaşamda benim yaşadıklarımdan daha zor ve ağır deneyimler karşısında daha az acı çekenler var mı?
Bana acı veren şeyler olurken başka türlü davransam karşımdaki de başka türlü davranabilir miydi?
Kesinlikle benim bir katkım/payım olmadığına inansam dahi böyle bir şeyi önlemek için yapabileceklerim var mı, var mıydı?
Çevremden, yakınlarımdan, profesyonellerden alabileceğim tüm destekleri aldım mı? Bu konuda gerekenleri yaptım mı?
Küçük şeylere takılıp büyük resmi görmezden geldiğim oldu mu? Pire için yorgan yaktığım oldu mu?
Olayları sadece kendi perspektifimden gördüğüm, ötekinin ihtiyaç ve isteklerini görmezden geldiğim oldu mu?
Yaşamın bana getirdiği acı karşısında feryat ederken, elimdeki olumlu ve güzel şeyleri görmezden gelip onların yaralarımı sarmasına engel oldum mu?

Bütün bu sorularla dürüst ve yüreklice hesaplaştığımızda verdiğimiz her cevap yine de hayatın haksızlıklarına, adaletsizliğine maruz kaldığımıza işaret ediyor olabilir. Öyle ya, hayatın adil olmadığını bilmeyen kaldı mı? Ancak… Payımıza düşen her ne ise onu alıp, derslerimizi alıp, bir şekilde geçmişin yüklerinden arınıp yola devam etmek zorundayız. Eğer bir kez geldiğimiz dünyada iyi bir yaşam istiyorsak… Aksi halde, sırtımızda bir geçmiş heybesiyle yeni yolculuklara çıktığımızda gereksiz pılı pırtıyı, döküntüyü, ağırlığı yeni ilişkilerimize de taşımaya devam edecek ve bir kez ayağı burkuldu diye yatalak gibi davranan birine döneceğiz. Bu daha fazla iyileşmemize izin vermediği gibi, yeni ilişkimizin de olumlu olasılıklarını ve fırsatlarını engelleyecek. İşte bu yüzden öyle ya da böyle bu yüklerden sadeleşmek, arınmak ve kurban rolünden çıkmak zorundayız. Dünü dünde bırakıp yeni şeyler söylemek lazım, yeni sularda daha olgun, daha farkında, daha güçlü biri olarak var olabilme şansını elden kaçırmamak lazım…

Kim bilir, belki de ben değişince dünyam değişir! Kim bilir, belki sen değişince dünyan değişir!

İlginizi çekebilir: Dünyaya hükmetmek çocuk oyuncağı, peki ya kendine hükmetmek?

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale