Geçmişten gelen kadim bilgi: Bilgiyle dolabilmek için önce boşalmak gerek
Bir süredir yoga metinleriyle ilgileniyorum. Kimi kaynaklarda 2500 yıl, kimilerinde 5000 yıl öncesine tarihlenen bu metinlerde yazılanların hala geçerliliğini koruması, hatta taptaze kalması beni çok şaşırtıyor. Yeniden yorumlamaya hiç gerek kalmadan okuduğumuzu okuduğumuz gibi anlayabileceğimiz birçok metin, hikaye ve metafor var.
Geçenlerde yolum şu zen hikayesiyle tekrar kesişti; bir imparator aydınlanma yolculuğunda çok ünlü bir ustaya gidiyor. Usta da “hoş geldin, otur” diyor ve bir fincana çay doldurmaya başlıyor. Bardak doluyor ancak usta durmayınca çay kaptan taşmaya akmaya başlıyor. İmparator “Usta, dur ne yapıyorsun?” diye sorunca “çayın dolması için nasıl boş bir bardak gerekiyorsa bu bilgilerle de senin dolabilmen için önce boşalman gerekiyor” diyor. Evet bilgiler çok kıymetli, onları kapsayacak bir zihin ve kalp de öyle.
Bu hikayeden bağımsız günlük hayatta sıklıkla “kafam çok dolu” veya “kalbim ağır” gibi deyimler kullanıyoruz. Açıkçası, 3000 yıl önce de insanların kafasının, kalbinin veya ruhunun dolu olduğunu bilmek beni rahatlatıyor. Bunun bir insan olma yolculuğu olduğunu kanıtlıyor. Zamanın öneminin değişken olduğunu, şimdi kavramına tekrar tekrar dönmem gerektiğini hatırlatıyor.
Hint kaynaklarında çoğu metin “şimdi” kelimesiyle başlıyor. Çünkü şimdinin zamanı yok, taptaze, yalın ve hemen buracıkta, yanı başımızda. Şimdide olmak demek, bir anlamda zamandan özgür olmak demek. Aynı zamanda özgürlük de demek çünkü şu anın farkında olmadığımız her an geçmişte öğrendiklerimizi bugüne veya yarına yansıtıyoruz. O yüzden kendini tekrarlar, tahmin edilebilir ve özgünlükten uzak bir yaşam içinde ilerliyoruz.
Peki biz şimdiye gelmek için neler yapabiliriz veya meditasyonun 28 farklı yolundan hiç bahsetmeyeceğim. Zaten çoğumuz önceden bir yerlerde bu bilgilere denk gelmiştir veya kendi hayatlarımızda rutin çalışmalarımız vardır. Tüm bunları bir yana koyarak sana kalpten şu soruyu soruyorum; ne kadarın dolu, ne kadarın boş ve müsait?
Günümüzde bilgiye bu kadar kolay ulaşılırken, karmaşık hayatlarımızda o bilgileri sindirecek yer ve zamanımız var mı bilemiyorum. Neyse ki sorun bu modern hayatlarımızdan kaynaklanmıyor, milattan önceki yüzyıllarda yazılan Patanjali sutraları bile düşünce ve duygulardan özgürleşmeyi anlatıyor. Hafifledikçe özgürleşmek, özgürleştikçe şimdiye gelmek kolaylaşıyor. Yani biz boş bir porselen fincan gibi olduğumuzda çayla, bilgiyle ve yaşamla kendiliğinden doluyoruz.
İlginizi çekebilir: Değişim bir günde olmuyor: Hayatın ritmine ayak uydurmaya hazır mısın?