Şu sıralar sık sık kendinizi Koronavirüs tehlikesinin bittiği bir geleceği hayal ederken mi yakalıyorsunuz? Günlerinizi şimdiki zamanın farkına vararak değil de virüssüz bir geleceğe ait gündüz düşleriyle mi geçiriyorsunuz? Elbette ki bu zor günlerin bitmesini hayal etmekte, marketlere yine rahat rahat gideceğimiz, sevdiklerimize korkusuzca sarılacağımız günlerin gelmesini istemekte bir sorun yok. Hepimizin arzusu bu dönemi atlatmamız yönünde. Ama biz sadece bu dönemde değil, hayatımızın her döneminde gelecek odaklı yaşamıyor muyduk? Mutluluğumuz hep, ne zaman geleceği belli olmayan bir geleceğe odaklı değil miydi?
“Şu lise bir bitsin nasıl mutlu olacağım” dedik. Üniversite diplomamıza kavuşunca dünyalar bizim olacaktı. Evlendiğimiz gün bizden mutlusu olmayacaktı. Evet, kimi zaman koyduğumuz hedeflere kavuşunca mutlu olduk olmasına. Ama biz çoğu zaman, içinde bulunduğumuz anla bütünleşip mutlu olmayı beceremedik. İçimizdeki bitmek bilmeyen huzursuzluk duygusunun eşliğiyle, mutluluğumuzu hep gelecekteki bir güne bağladık. Geleceği düşünmediğimiz zamanlarda da geçmişin artık çoktan geride kalmış pişmanlıklarını, hatalarını, özlemlerini bir bir kendimize hatırlatıp mutlu olmamızı engelledik. Evet, bizim zihnimiz ya geçmişteydi ya da gelecekte. Ama çok nadir zamanlar dışında, asla burada değildi.
Şu an mutlu olabileceğimizi söyleyenlere kulaklarımızı tıkadık. “Şu an mutlu olamam ki” diye geçirdik içimizden, “istediğim kiloda değilim”. “Şu an mutlu olamam ki” diye yineledik, “istediğim işe sahip değilim.” Oysa sahip olduğumuz tek zaman dilimi var, o da şimdiki zaman, şu an. Tam şu satırları okuduğunuz an. Şu anda ne geçmiş var, ne de gelecek. Şu an gerçek olan tek an.
Tabii ki geleceğe yönelik hayallerimiz, hedeflerimiz olacak. Ve yine tabii ki zaman zaman geçmişteki bazı güzel anılarımızı özlemle anacağız. Ama hayattaki her durumda olduğu gibi burada da işin sırrı dengede. Biz sürekli ya geçmiş ya da gelecek odaklı yaşayarak bugünümüzü ıskalıyoruz. Covid-19 tehlikesi olmadan yaşadığınız günleri hatırlayın. Şimdi buluşmak için can attığınız sevdiklerinizle virüs korkusu olmadan rahat rahat buluştuğunuz günleri. Sahi o günlerde gerçekten tüm dikkatinizle arkadaşlarınızı mı dinliyordunuz, yoksa zihniniz yine geçmiş ve gelecek arasında bir gezintiye mi çıkıyordu? Cevabınızı duyar gibiyim.
Gün içinde sık sık dikkatinizi şimdiki ana verin. Gözlerinizi kapatın. Nefes alıp nefes verin. Nefes alıp nefes verin. Gözlerinizi açın. Siz şu an buradasınız. Bulunduğunuz andaki halinizin, bulunduğunuz andaki hayatın tadını çıkarın. Unutmayın aslında ne geçmiş var ne de gelecek, sahip olduğumuz tek şey şu an. Kendinizi şu anki halinizle, şu an içinde bulunduğunuz durumla kabullenerek şimdiki zamana geri dönün.
Gün içinde yine kendinizi geçmiş ve gelecekte kaybetmeye başladığınızı fark ettiğinizde kendinize şunu fısıldayın: “Hadi gel seninle geçmişle geleceğin kesiştiği yerde buluşalım.” Sizlere şimdiki zamanı ıskalamadığınız günler diliyorum.
Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. WhatsApp ya da FaceTime üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail.com adresine yazabilirsiniz. 2020 yılını “Hayatı Güzelleştirme Yılı” ilan ettim. Hayatı güzelleştirmeyle ilgili psikoloji egzersizlerini ise @ranakutvan Instagram hesabımdanrsolaker@gmail.com paylaşıyorum.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Salgın zamanlarında zihin rahatlatma teknikleri: Anda kalabilmeniz için 3 öneri