Geç kaldığımızı düşünmeye bir mola
Yılın sonuna doğru yeni kararlar almaya alışığız. Bu sene yılın tam ortasında tam da hayat benim için bu kadar değişimi getirirken, yeni kararlar, ayrılıklar ve geç kalmamak üzerine düşünüyorum. Genelde sürekli bir şeylerle meşgul olup, meşguliyet azaldığında bir şeylere geç kalmış hissedenlerdenseniz bu yazıma kulak verebilirsiniz 🙂 Burada neden geç kaldığımı hissettiğimden değil; tam olarak da geç kalmış hissettiğimde nelerin aslında yeni başladığını anladığım yerden başlamak istiyorum.
Genelde her değişim sürecinde bir belirsizlik yatar fakat bu kez birden çok belirli ve pek çok belirsiz konuyu karşıma alıp yeni bir şey deniyorum, beklemeyi öğreniyorum. Kesintisiz okul hayatı, ardından hemen gelen iş hayatı ve düzeni oturmuş bir kurgudan ayrılırken hızlı davranmam ve acil bir şeyler yapmamla ilgili sayısız öneriyi kenara bırakıp zamanın getireceklerini bekliyorum. Bu kolay gibi görünse de sürekli meşguliyet halindeki biri için gerçekten çok çok zor. Evinden, arkadaşlarından ve sosyal çevrenden ayrılıyorsun. Bilmediğin bir alanda ve zamanda buluyorsun kendini.
Aslında hayatın içinde zaten var olan ama fark etmediğimiz fırsatlar için beklemek bir lüks gibi geliyor ama fark ettim ki hayat, durmadan yeniden başlayamıyor. Duruyorsun ve tekrar yola koyuluyorsun. Rumi’nin şu sözü yolculuğun başucu kitabı adeta: Yol senin, başkaları seninle yürüyebilir ama kimse senin yerine yürüyemez. Birlikte hareket ettiğiniz hayat arkadaşlarınızın olması gerçekten çok önemli bir kaldıraç. Sosyal desteğiniz iyiyse ve sağlıklı ilişkileriniz varsa daha kolay şekilde kendi yolunu yaratma sancısı sürüyor ama tamamen dinmiyor. Burada er ya da geç gideceğimiz yollara aslında daha erken atılmak da iyi geliyor.
Yolculuğun pusulası hangi yöne doğru olursa olsun aslında her zaman yanınızda götürdüğünüz şey en temelde kendinizsiniz. Bu durumda bana en iyi hissi veren bu zamana kadar yoğun ama kendim için anlamlı bir hayat yaşamış olmak, seçtiğim bir çevre, karşılıklı beslendiğim güvene dayalı ilişkiler ve de samimiyet & dürüstlük gibi değerlerin ve deneyimin zaten benimle gelecek olması. Değişim sürecini kucaklamaya en büyük yardımcı bu zamana kadar yaptıklarımı hatırlamak.
Oldu ki değişim dönemine geldiğinizde tam da tatmin olmadığınız bir ortamın, sosyal çevrenin etkisi altındasınız. Değişim varsa fırsat aslında daha önceki yaptıklarını düşünüp yeni bir yol haritası çizmekle başlıyor. Bu dönemin bir başka artısı her şeyi gözden geçirmeye alan tanıması. Hayatınızda tuttuğu yerin artık sizi beslemediği, sizin için artık ayak bağı olduğu ve hayatınıza katkısı olmadığını düşündüğünüz şeyleri terk etmek için de düşünmek ve aksiyona geçmek bu dönemde büyük fırsat.
Değişim dönemlerinde ilham veren hikayeleri de önüme koymayı seviyorum. “The Jack Dorsey Way” hem liderlikte hem de sağlıklı yaşam konusunda bilgi ve tecrübesinin yer aldığı değişim dönemlerinde de hayatınıza yeni şeyler katarken faydalanabileceğiniz bir kitap. Bir işe yön verirken dinlemek yerine gözlemlemeyi seçtiği yaşamında kazanabileceğiniz şaşırtıcı, yeni alışkanlıklardan bir kısmı size de iyi gelebilir. Aslında alışkanlık oluştururken daha önceki işlerini nasıl yaptığın ve zihinsel haritaların seni ne kadar destekliyor bunu da yorumluyor. Çok yorgun bir zihin, bıkmış bir insan gördüğümde içimden “hangi durumlarda ben de böyle oluyorum” diye düşünüyorum ve hep başkalarından ilham alıyorum. Yeni zihin haritalarını eskisinden daha güncel, taze ve özgür yaratabilmek için enerji ve motivasyon dolu bir yaz dönemi diliyorum.
İlginizi çekebilir: Emekle yarattığımız hikayemizdeki sürprizler