X

Fransız ebeveynler neyi farklı yapıyor: ‘Bebeğinize Fransız Kalın’ kitabından çocuk yetiştirme ipuçları

Üniversitede çocuk sağlığı ile ilgili dersimize giren bir hocamız vardı, aslında çocuk doktoruydu. Renk renk papyonlar takarak derse gelirdi, keşke ismini hatırlasaydım da unvanı ile birlikte yazabilseydim. Kendisinin yanılmıyorsam o zamanlar 2-3 yaşında bir çocuğu vardı ve yemek konusunda yaşadıkları deneyimlere sıkça derste yer verirdi. Bir keresinde çocuğunun sadece bir dilim kavunla 2 güne yakın bir süre geçirdiğini ve geçen zamanda başka bir şey yemediğini anlatmıştı. Bir hastalık ya da sağlık sorunundan dolayı değil, canı istemediği ya da belki de inatlaştığı için. 2 gün boyunca küçük yaşta bir çocuğun bir dilim kavunla günlük yaşamına devam etmesi fazlasıyla şok edici bir bilgi, değil mi? İlk duyduğumda ben de çok şaşırmıştım. Ancak Fransız ebeveynler ile ilgili birçok şey karşıma çıktıkça bu durumun aslında pek de şaşılacak bir şey olmaması gerektiğini fark ettim.

Türk ebeveynlerde çocukların yemek yeme seanslarının adeta bir mücadeleye dönüştüğünü örneklerle eğlenceli bir şekilde üniversitedeki o hocamdan dinlemiştim. Anne veya babaların çocuklarını kaşıkla beslerken (ki bu da vurgulu bir durumdu; çocuk neden kendi yemiyordu) sanki çocuklar yemeye çok isteklilermiş gibi bir de dudaklarının kenarında kalan yemekleri kaşıkla sıyırıp tekrar yedirdiklerine dikkat çekmişti. 🙂 Belki de çoğu kez şahit olduğumuz bu gerçekçi durum, böyle anlatıldığında tüm sınıfın yüzünü güldürmüştü. Bir düşünün; kaç kez elinizde kaşıkla çocuğunuzun peşinde yemek yedirmek için koşup kan ter içinde kaldınız? Ya da bir restoranda yan masanızda çocuğuna yemek yedirmeye çalışan bir ebeveynin şekilden şekle girmesine kaç defa tanık oldunuz? Sayıca biraz fazla olabilir.

Peki, bizim kültürümüzde benzer birçok durumla karşılaşmak mümkün iken çocuk yetiştirme konusunda alışılagelmiş kaidelerin dışına çıkmayı başaran Fransız ebeveynler neyi farklı yapıyor olabilirler? Onlar neden kaşıkla çocuklarının peşinden koşmuyor? Amerikalı gazeteci, yazar Pamela Druckerman’ın Paris’te çocuk yetiştirme deneyimini aktardığı ve Fransız çocuklarının çok daha iyi huylu, kibar, kendi kendine yetebilen ve yemek yeme konusunda ailesine zorluk çıkarmayan çocuklar olduğunu anlattığı Bringing Up Bébé: One American Woman Discovers The Wisdom Of French Parenting gerçekten de çok ilginç bilgiler içeriyor. Gelin Druckerman’ın kitabını birlikte keşfedelim.

Fransız ebeveynler çocuklarıyla nasıl konuşuyorlar?

Fransız ebeveynler her şeyden önce çocuklarını ‘gerçek anlamda‘ dinliyorlar. Druckerman’ın kitabına göre Fransızlar bebeklerinin dünyadan bihaber ufaklıklar değil, öğrenebilen ve bir şekilde düşündüklerini, hissettiklerini anlatabilen rasyonel varlıklar olduklarını düşünüyor. Kısaca, tiny little humans.

Günümüzün koşuşturmasında ve sonsuz meşguliyetlerinde çocuklarla ilgilenmek zaman zaman zorlaşabiliyor olabilir. Hele bir de teknolojiye olan düşkünlüğümüz üstüne eklenince… Bir düşünün çocuklarınızı gerçekten dinliyor musunuz yoksa aynı anda başka bir şeylerle uğraşırken sadece söylediklerini duyuyor musunuz? Fransız ebeveynler iletişim kurmaya önem veriyorlar ve çocuklarını tüm dikkatleri onlarda olacak şekilde dinliyorlar.

  • Bebeğinizin beklentilerini anlamak ve verdikleri ipuçlarını anlamlandırmak için onları uzun bir süre gözlemleyin. Fransızlar bu şekilde derin bir hassasiyet geliştirilebileceğini ve bunun da bebek bakımını çok değiştirdiğini düşünüyor.
  • Bağ kurmak çok önemlidir. Küçük yaştan itibaren çocuğunuza gösterdiğiniz ilgiye, kullandığınız dile, göz temaslarınıza, jest mimiklerinize dikkat edin.
  • Nazik olun ve onun önünde nazik bir model oluşturun. Küçümseyici bir ses tonu ve kelimeler kullanmak yerine, kendinizi tuhaf bile hissetseniz “lütfen, teşekkürler” gibi kelimeler kullanın. Çünkü, çocuklar söylediklerinizden daha çok yaptıklarınıza odaklanırlar.

Fransız bebekler geceleri nasıl bu kadar kolay uyuyorlar?

Druckerman’a göre eğer bebeğinize izin verirseniz, o da gece saatleri için kendi planlamasını yapabilir. Bebekler her uyku döngüsünün sonunda uyanıp ağlayabilir. Aslında bu, bebeklerin gece boyunca uyku döngülerini birleştirmeyi öğrenme süreçlerinin bir parçasıdır. Bebekler her uyandıklarında çok daha fazla ağlayabilir.

Druckerman’a göre Fransız ebeveynlerin farkı burada ortaya çıkıyor. Fransız ebeveynler bu durumda çok fazla endişeye kapılmıyor. Bebeklerinin doğduktan sonraki ilk birkaç ay içinde uyku düzenine alışacağına inanıyorlar ve ağlama krizlerinden, gece uyanmalarından paniklemiyorlar. Çünkü bu durumu kronik bir sorun olarak değil; kısa süreli bir problem olarak görüyorlar.

  • Bebeğiniz uyku arasında ağlayarak uyandığında, ona 5 dakikalık bekleme süresi tanıyın. Böylelikle bebeğinizin sizin yardımınız olmadan uykuya geri dönme şansı olur. Fransız ebeveynler bu tekniği “The Pause” olarak isimlendiriyorlar ve uyku düzeninin şekle girmesi için işe yaradığına inanıyorlar.
  • Bebeğinizi perdeler açıkken uyutun. Böylelikle gece ile gündüzün farkını daha kolay kavrayabilirler.
  • Gece uykusunun neden gerekli olduğunu bebeğinize anlatın. Bebeğinizin bunu anladığına inanın. En sonunda sizin haklı olduğunuzu anlayacaktır. Belki daha ileriki yaştaki çocuklarınızın bile bunu anladığından emin olamıyorsunuzdur ama bir deneyin, ne kaybedersiniz? 🙂

Fransız ebeveynler çocuklarına yemek düzenini nasıl öğretiyorlar?

 Çocuğunuzla brokoli savaşı verdiğiniz zamanlar, havuçları yedirebilmek için peşinde koştuğunuz ya da sebzeleri şekilden şekle sokup farklı bir şeymiş gibi yedirmeye çalıştığınız anlarınız var mı? Druckerman’a göre Fransızlar için “çocuk yemeği” diye bir şey yok. Fransız ebeveynler ile çocukları neredeyse aynı şeyleri yiyor. Bu durum devlet okullarında ve kreşlerde de böyle. Bu sayede çocuklar sebzeleri uzaylı yiyeceğiymiş gibi görüp sebze yememek için direnmiyorlar.

Druckerman, Fransız çocuklarının yemek yeme düzenlerinin de anne-babalarla aynı olduğunu söylüyor. Fransız çocuklar günde 3 ana öğün ve öğleden sonra 1 ara öğün şeklinde besleniyor. Bu beslenme düzeninde mümkün olduğunca paketlenmiş gıdalardan uzak durmaya özen gösteriyorlar.

  • Bebeğiniz katı gıda almaya hazır olduğunda, tahıl yerine farklı tatları olan sebzelerden yedirin. Fransızlar damak tadı denilen şeyin çok küçüklükten geldiğine inanıyor.
  • Bebeğinize veya çocuğunuza her istediğinde değil, aile yemek saatlerine uygun olacak şekilde yemek yedirin. (Aç kalır korkusuyla yemek düzeninizin dışına çıkmayın. İlk başlarda zor gelse de kendinize bunu denemek için şans verin.)
  • Öğleden sonra tek bir ara öğün yaptırın. Böylelikle çocuğunuz sabretmeyi ve kendini kontrol etmeyi öğrenir. Ayrıca akşam yemeği zamanında daha aç olacağı için bu öğünde daha iyi yemek yiyecektir.
  • Çocuğunuz aç olduğunda öncelikle sebzeleri verin. Öte yandan çocuğunuza özel yemek yapmayın, herkesin aynı şeyi yemesini sağlayın.
  • Eğer bir şeyi sevmediyse, çocuğunuzu onu yemesi için zorlamayın. Ancak masadaki her şeyin tadına bakmasını rica edin. Çocuğunuzun sevmediği şeyi bir sonraki sefer, yanında başka bir yiyecekle, daha farklı hazırlayarak sunun.
  • “Yemeği sevme/sevmeme” konusunun ötesine geçin ve çocuğunuzla tatlar, yiyeceklerin dokuları üzerine konuşun. Böylelikle çocuğunuzun bir şeyi neden sevip sevmediğini anlayabilir, onun başka yiyeceklere olan merakını artırabilirsiniz.
  • Yemek yemesi için çocuğunuza işkence etmeyin. Yemeği kısa ve keyifli tutun. 20 dakika sonunda çocuğunuz yemiyorsa onu anlayışla karşılayın.
  • Çocuklarınızın yemekleri deneyimlemelerine izin verin. Tarifler uygulamalarına uygun alanlar yaratın. Druckerman kitabında, Fransız çocukların çoğunun ilk olarak ‘yoğurtlu kek‘ pişirmeyi öğrendiklerine değiniyor. Tarifte boş yoğurt kutuları diğer malzemeleri de ölçmek için kullanılıyor. Çocuğunuzla denemek isterseniz, tarifi yazının sonunda bulabilirsiniz.

Fransız çocuklar nasıl bu kadar iyi huylu oluyorlar?

Sabır sadece bir erdem değil, aynı zamanda bir beklentidir.” diyor Druckerman kitabında. Buna göre Fransız ebeveynler, öfkeyle mücadele etme ve memnuniyeti uzun süreli kılma gibi becerileri çocukların da öğrenebileceklerini düşünüyorlar. Sabır, insanın kendisinin beslediği bir sakinlik ise çocuklar da kendilerinden bunun beklendiğini anlayabilir.

  • Çocuğunuz bir şeye ihtiyaç duyduğu anda her şeyi önüne sermeyin. Ona sakince önce yemek pişirmeyi bitirmeniz gerektiğini, bir mail göndermeniz gerektiğini, dişlerinizi fırçalamanız gerektiğini veya o an neyle ilgileniyorsanız onu söyleyin.
  • Çocuğunuzun konuşmanızı, yaptığınız işi bölmesine izin vermeyin, siz de onu bölmeyin. İşinizi bitirdikten sonra onunla ilgileneceğinizi söyleyin ve sözünüzü de tutun. Ondan da aynı şeyi bekleyin.
  • Çocuğunuzun kendini kontrol edebileceğine güvenin. Odanın altını üstüne getirmeden en sevdiği oyuncağı nasıl alabileceğini ona öğretin ve ona duyduğunuz güveni hissettirin.
  • Çocuğunuzun kendisini evrenin merkezi gibi düşünmesine izin vermeyin.

Bonus: Yoğurtlu kek tarifi

Yoğurtlu kek, çocukların kolayca yapabileceği ve bu esnada birçok duyuyu kullanarak, aynı zamanda da ölçme becerilerini geliştirerek eğlenceli zaman geçirebilecekleri bir tarif. Tarifin sırrı ise, yoğurt kutuları. Yoğurdu ekledikten sonra boşalan kutuları diğer malzemeleri ölçmek için kullanmayı unutmayın.

Malzemeler:

-2 küçük kutu yoğurt
-4 yoğurt kutusu kadar un
-2 yumurta
-1 çay kaşığı vanilin
-1.5 çay kaşığı kabartma tozu
-Dilediğiniz kadar toz şeker (Tarifte yer alan 2 yoğurt kutusu kadar ancak ne kadar tatlı olmasını istediğinize göre ekleyebilirsiniz.)
-1 yoğurt kutusu kadar bitkisel yağ
-Servis için krema (crème fraîche isteğe göre)

Yapılışı:

1. Yoğurt, yumurta, şeker, vanilya ve yağ çırpma teli ile yavaşça karıştırılır.
2. Ayrı bir kapta un ve kabartma tozu birleştirilir.
3. İki karışım bir araya getirilir.
4. Dondurulmuş meyveler, çikolata parçaları ve isteğe göre eklenebilecek malzemeler karışımın içine eklenir.
5. Yaklaşık 35 dakika, fırında 180-200 derece arasında pişirilir.
6. Pişme esnasında kontrollü bir şekilde bıçak ile kekin pişip pişmediği kontrol edilir.
7. Kek piştikten sonra soğuması için beklenir.
8. İsteğe göre yanında biraz krema (crème fraîche) ile servis edilir.

Afiyet olsun!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Kaynak: businessinsider, pameladruckerman, guardian, Bringing Up Bebe

İlginizi çekebilir: Çocuk gelişimi, ebeveynlere tavsiyeler, çocuk kitapları: 2021 yılının en çok okunan Parent Up yazıları

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale