X

Fotoğraf çekmek yerine ‘anda yaşamak’ anıların kalitesini arttırıyor

Tahminlere göre 2014 yılında dünya genelinde tam 800 milyar fotoğraf çekilecekmiş… Facebook’a ise dakikada 200.000+ fotoğraf yükleniyor. Tam bir sosyal medya, fotoğraf paylaşımı ve tabi ki ‘selfie’ çılgınlığının ortasında yaşıyoruz. Tabi bunun yanında bir de ‘eski usül’ fotoğraflama geleneğimiz var. Tatilde, plajda, mezuniyet gecelerinde, düğünlerde, aile yemeklerinde… Belki de hayatımızda bir kere yaşayacağımız en özel anlarda.

Fotoğraf çekmek hayatımızdaki bütün güzel ve değerli anları korumak ve ölümsüzleştirmek için en iyi yol gibi görünüyor.

Fotoğraf çekmek anılarımızı koruyor ve ölümsüzleştiriyor mu?

Fairfield Üniversitesi’nde görevli psikolog Linda Henkel’in yaptığı araştırmalara göre, hayır. Henkel’e göre bir anı kayıt altına alarak korumaya çalışmak, o anı ölümsüzleştirmek yerine aslında kaybetmenize yol açabiliyor. Yani özel anları koruma telaşıyla akıllı telefonlarınıza/fotoğraf makinelerinize sarılmak çok da iyi bir fikir olmayabilir.

Zihinsel psikolojide ‘level of processing’ (işlem boyutu) adı verilen bir kuram var. Buna göre öğrenilen bir bilginin (ya da bir anının) hatırlanması bilginin işlenme/kodlanma derinliğine bağlı. Bilgiyi yalnızca fiziksel veya duyusal özellikleriyle kodladığınızda ‘shallow processing’ (sığ işleme) yapmış oluruz. Fiziksel özelliklerinden ziyade anlam ya da diğer uyarıcılarla ilişkisini analiz ederek kodladığınızda ise ‘deep processing’ (derin işleme) yapmış oluruz. Bu tür bir ‘derin işleme’nin yarattığı bellik izlerinin de çok daha kalıcı olduğu varsayılır.

Örneğin; yeni tanıştığınız bir kişinin ismini hatırlayacak olduğunuzda bunu farkında olarak ya da olmadan yapabilirsiniz. O kişinin ismini yüz hatlarıyla, ses tonuyla, bakışlarıyla, jest ve mimikleriyle ya da bunun gibi başka uyarıcılarla bağdaştırabilirsiniz. Bu aslında derin işleme üzerine bilişsel bir çabadır. Söz gelimi yeni tanıştığınız sevgili arkadaşınızın ismi Burcu’ysa ve Burcu’nun kocaman bir burnu varsa, büyük ‘BU’runlu ‘BU’rcu zihninizde ışıklar yakacaktır. Bilinçli ya da bilinçsiz kurduğunuz bu bağlantı ile Burcu’nun adını her seferinde sorunsuz bir şekilde hatırlarsınız. (Hafıza şampiyonları da benzer tekniklerden faydalanır.)

Şimdi aklınıza çocuğunuzun tiyatro gösterisini getirin. Sadece bir manzara seyri de olabilir. Birdenbire akıllı telefonunuzu/kameranızı çıkarıyor, kaydetmeye başlıyor ve zamanınızın çoğunu ekrana bakarak iyi bir çekim yapıp yapmadığınızı kontrol etmekle geçiriyorsunuz.

Zihinsel enerjimiz hem bir anı tam ve kesintisiz olarak yaşamak, hem de kamera kullanmak için yeterli değil.

Siz çocuğunuzun gösterisini kameraya almaya çalışırken aslında kendinizi o anın keyfinden mahrum bırakmakla kalmıyorsunuz; aynı zamanda o ana dair deneyimlerinizi kısıtlıyor, detayları atlıyor, dolayısıyla hatırlamak için gereken bağlantıları kurabileceğiniz bütün uyarıcıları kaçırıyorsunuz. Sonuç olarak ‘derin işleme’ yapamıyorsunuz ve hatırlama kapasitenizo anın keyfinden mahrum bırakmakla kalmıyorsunuz; azalıyor.

Bir de yanlış bir düğmeye bastığınızı düşünün veya kameranızın şarjının bittiğini… Böyle bir durumda anıyı sadece elektronik olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak kaydetme şansınızı da kaybetmiş oluyorsunuz. Öğrenme psikolojisine göre bir anı ancak uzun süreli hafızaya alındıysa geri çağrılabilir. Aksi takdirde, yani eğer orada hiç depolanmadıysa, geri çağrılması zaten mümkün değildir ve kısa süreli hafızadaki bilgiler zaman içinde tamamen silinir.

Kaydetme çabamız gerçekten inanılmaz. Örneğin, benim yüzlerce fotoğraftan oluşan dev bir bebeklik albümüm var. 1990’lı yıllardan kalma üstelik. Şimdi bir de kişilerin kamerayı kendi yüzlerine çevirerek çektikleri “selfie fotoğraf” çılgınlığı var ki Henkel’e göre özellikle bu selfie fotoğraflar gerçek bir ‘anı yok edici’. Çünkü kamera kontrolünü, yüz ifadenizi, bakışınızı, duruşunuzu ayarlamak için harcadığınız enerji ve zaman, çevreye konsantre olmanızı neredeyse imkânsız kılıyor ve hiçbir deneyimi tam anlamıyla yaşayamıyorsunuz.

Henkel’in araştırmasını ve yöntemini biraz açıklayacak olursak, Henkel üniversite öğrencilerinden oluşan bir deney grubu kurdu. Grubu bir müze turuna götürdü ve öğrencilerden 15 eseri fotoğraflamalarını, 15 eseri ise sadece gözlemlemelerini istedi. Her öğrencinin gözlemlemek için 30 saniyesi vardı; fakat fotoğraf çekerken bu sürenin 10 saniyesi fotoğraflamaya ayrılıyor, gözlem için 20 saniye kalıyordu.

Sonraki gün, Henkel deneklerin hangi eserleri hatırladıklarını tespit etmek için öğrencilere bazı hafıza testleri uyguladı ve tahmin ettiği gibi fotoğraflanmış eserler diğerlerine kıyasla daha az hatırlandı. Daha az detayla betimlendi.

Gerçek hayatta da ne yazık ki durum böyle… Fotoğraf çekmek için o ana odaklanabileceğimiz kısacık zamandan feragat ediyoruz. Bu, bir futbol maçındaki heyecanlı bir an olabilir veya yurtdışındaki kalabalık bir müzede küçük bir zaman dilimi. Bir tur otobüsünde uzunca bir süre izleyeceğiniz bir manzara olsa bile, en ideal fotoğrafı çekmek için harcadığınız enerji ve zamanla keyif alabileceğiniz süreyi kısaltmak pek mantıklı olmayabilir.

Kişisel görüşüm bir yana, bu araştırmanın genel sonucu video veya fotoğraf gibi araçlarla kaydedilen anılar arttıkça, o anılara dair deneyimlerin azalması olmuştur.

Bilişsel kaynaklarınızı fotoğraf çekmek yerine deneyim edinmek için harcayın. Böylece daha tam, kesin ve tatmin edici hatıralar elde edebilirsiniz.  Tabi eğer Facebook’a koyulacak ‘cool’ bir fotoğrafta yer almak ve arkadaşlarınızı imrendirmekten ötesini istiyorsanız.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

 

Kaynak: Henkel, L. A. (2014). Point-and-shoot memories: The influence of taking photos on memory for a museum tour. Psychological Science, 25(2), 396-402.

Seda Çukurova: İflah olmaz bir iyi-yaşam tutkunu. Yenilikçi, kıpırtılı ve duygusal. Öğrendiklerinden etkilenen, tabiri caizse kendini kaybeden, kapılıp gidiveren bir wellness aşığı. Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldu. Pazarlama ve inovasyon yönetimi ağırlıklı dersler aldı. Anadalını sürdürürken Psikoloji bölümünden Social Psychology, Cognitive Psychology, Brain and Behavior, Developmental Psychology gibi dersler alarak yandal programını tamamladı ve sertifika aldı. Florida’daki Walt Disney World’de çalıştı, Almanya’daki Goethe Universitat’te değişim öğrencisi oldu. Şimdilerde sağlık iletişimi ve davranışsal sağlık alanlarında kazandığı yükseklisans bursuyla Amerika’ya gitmek üzere hazırlıklarını sürdürüyor. Sağlıklı yemekler pişirdiği, tenis oynadığı, sağlık üzerine belgeseller izlediği anlar onun en mutlu anları..

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale