X

Food Fashionista’nın yemek blogger keşifleri: Küçük Martha

Sosyal medya mecralarımız sağolsun, gün geçmiyor ki yeni kişiler, iş modelleri ile tanışmayalım.Ben de özellikle İnstagram fanatiği biri olarak, bu tanışmalarıma her gün bir yenisini ekliyorum. İşte Küçük Martha blogu da radarıma takılan son keşiflerimden biri. Çok güzel bağ fotoğrafları arasında gezinirken, bunun bir gurme tur olduğunu anlıyor ve organizasyonun da Küçük Martha ismine hayat kazandıran Özüm Kasapoğlu olduğunu öğrenip iletişime geçiyorum. Buyrunuz, Küçük Martha’yı, blogunu ve yaptıklarının detaylarını ondan öğrenelim.

  1. Bize biraz kendinden bahseder misin? Küçük Martha kimdir? Neler yapar/ yapardı?

Küçük Martha aslında benden bağımsız bir karakter olarak gelişti. Ben, yani Özüm Kasapoğlu normalde avukatım ve çocukluk hayalim olan mesleği yapıyorum. Microsoft ve Pepsi gibi dünyaca ünlü şirketlerde avukatlık yaptım. Hala da şirket avukatlığına devam ediyorum. Bir yandan da seyahat ve mutfak tutkumun beni sürüklediği yerlere doğru koşturuyorum.

  1. Bu blogu oluşturmaya nasıl karar verdin? Yola nasıl çıktın? Neden Küçük Martha?

Aralık 2011’de, kendimi yalnız hissettiğim bir dönemde uyku problemi yaşarken geceleri Martha Stewart izler, ardından da sabaha karşı kendimi mutfakta bulurdum. Ertesi gün de ofise arkadaşlarıma yaptığım kekleri, kurabiyeleri, cupcakeleri götürürdüm. İnsanlardan olumlu tepkiler almaya başlayınca ve gerçekten mutfağın benim için bir rehabilitasyon olduğunu çözünce, içimdeki Küçük Martha’yı keşfetmeliyim diyerek blogumu açtım. Benim her gece yarısı mutfağa girmemde bir neden vardı çünkü. Bu da, her yemek tarifimin başında bir hikaye olmasını sağladı. O yemeği hangi duygularla yaptığımı anlatıyordum. Hikayeli yemek tarifleri oluşmuş oldu bir anda. Bir yandan da çocukluğumdan beri dünyanın dört bir yanında farklı yerler görme şansım oldu ve bu alışkanlığımı elimden geldikçe ben de devam ettirmeye çalışıyorum. Yani tüm bunların üzerine seyahat ve yeni yerler keşfetme merakım da eklenince, yemek, mekan önerileri ve seyahat konseptli bir blog ortaya çıktı. Dediğim gibi sonrasında da benden bağımsız olarak tanındı ve bugünkü yerini aldı.

  1. Blogla beraber bir de gurme turları düzenlediğini biliyorum. Bunu biraz açar mısın? Bu turlar nasıl oluyor? İnsanlar nereden nasıl sana ulaşabilirler? İçeriklerini- zamanlarını nasıl belirliyorsun?

Her şey Bozcaada ile başladı. Bozcaada benim için çok özel bir yer. Bir aşk adeta… Nereye gidersem gideyim özlediğim bir yer. Bunda tabi ki en büyük pay sevdiğim adamda ve oradaki dostluklarımızda. Yıllardır git gel artık adanın muhtarı olma noktasına geldiğimiz bir dönemde, biz zaten gideceğiz duyuralım bizimle gelmek bizimle adayı yaşamak isteyen varsa gelsin yaşasın diyerek yola çıktık. Çok gönül işi oldu yani. Oradaki işletmeci dostlarımıza bir telefon etmemiz yetti.

Tabi söz konusu Bozcaada ve Küçük Martha ise turun konsepti kesinlikle gurme tur olmalıydı. Nerede ne yenir bizden soruluyordu çünkü 🙂

Dolayısıyla ilk gurme turumuzu da Mayıs 2014’te Bozcaada’ya harika bir grupla beraber yaptık. 36 kişi idik toplamda ve inanılmaz uyumlu bir gruptuk. Gökçeada’yı aynı tarihlerde sel götürürken, Bozcaada’da bronzlaşıyorduk. O derece şanslıydık yani. Turdan döndük, tabi ki özellikle instagram aracılığıyla inanılmaz yoğun bir talep oldu.

Ardından Ağustos’ta 2.’sini düzenledik ve şimdi yeni mekanlar keşfedip sürekli gurme turlar organize eder hale geldik. En son Tekirdağ’da bulunan Barbaros Bağ Evi’ne bir gurme tur düzenledik mesela. Turlarımızda lokasyon değişse bile değişmeyen iki şey var “keyif” ve “iyi yemek”! Zamanlarını ben hala bir yandan avukatlık yaptığım için kendime göre belirliyorum diyebilirim. Ama mutlaka özel grupların taleplerini de değerlendiriyorum. Duyurularımı kucukmartha hesabımdan instagram üzerinden yapıyorum.

  1. Yemek yapmak mı tatmak mi senin için daha ağır basar? Pişirmeyi ve yemeyi en sevdiklerin?

İkisi çok farklı duygular. Yemek yapmak bir rehabilitasyon benim için. Sanki günün yorgunluğu parmaklarımın ucundan kayıp gidiyor. Bir de işin sonrası kısmı var. Yemeği yaptın tamam, bir de senin yaptığın yemeği yerken insanların yüzündeki ifadeyi izlemek! İşin en zevkli kısmı o sanırım. Yemek yemek ise bambaşka bir keyif bence. Ben doymak için değil keyif için yemek yiyenlerdenim sanırım. Bunun da hayatımdaki en büyük lükslerden biri olduğunu düşünüyorum.

  1. Peki sence yemek yemek, pişirmek, paylaşmak nasıl bir tutkudur, nasıl tanımlarsın desem?  

Bence kötü yemek yoktur hayatta. Kötü yapılmış yemek vardır. Yemek işi tamamen kimya işi. Dolayısıyla hep bahsedilen o klasik içine kattığınız sevgi kısmı da elinizden geçen kimyadır gerçekten. Ben hep derim, bizi bir arada buluşturan sofralara şükürler olsun diye. Çünkü gerçekten sofra çok büyük bir paylaşım. Yemek de keza öyle. Hele ki sevdiğiniz insanlarla birlikteyseniz paylaşımınız çok daha büyük oluyor. O yüzden ben özellikle yemek bloggerı olduğum için kendimi şanslı görüyorum. Çünkü her katıldığım etkinlikte aynı sofrada buluştuğum bir sürü yeni güzel insan tanıyorum.

  1. Hem blogger olarak, hem de kendine çizdiğin bu yeni yolunda, kendini nasıl geliştiriyorsun? Nelerden besleniyorsun?

Sosyal medya artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Sosyal medyadan takip ettiğim insanlar ya da hesaplar benim de bu dinamik yapının bir parçası olmamı sağlıyor. Yurtdışında neler oluyor ne gibi fikirler oluşturuluyor bunları da hep takip etmeye çalışıyorum. Ama günün sonunda ben nasıl mutlu oluyorsam o şekilde devam ediyorum.

  1. Bloggerlıkla başlayan bu yolda, sırada ne gibi adımlar, planlar, projeler var?

Gurme tur işini büyütmek istiyorum. Yeni yerler keşfetmek ve insanlara göstermek istiyorum. Bozcaada’da kalıcı bir şeyler yapmak istiyorum, adaya faydam olsun istiyorum. Aynı zamanda kendi bahçemizden topladığımız meyvelerle şeker kullanmadan reçel yapıyoruz ve ‘’Küçük Martha’nın Ev Yapımı Reçelleri’’ olarak satıyoruz. Reçel projesine de zaman ayırıp hakkını vermek istiyorum. Aynı zamanda çok yakın blogger arkadaşlarımızla kurduğumuz GurmeNetwork adına bir topluluk var, bu toplulukla da güzel projelerde yer almak istiyorum. 

  1. Takip ettiğin şefler var mıdır?

Burak Zafer Sırmaçekici benim son zamanlarda en sevdiğim şeflerden biri. Hem görsellik hem de lezzet anlamında çok iddialı. 

  1. Son olarak sana nerelerden ulaşabilirler?

kucukmartha@outlook.com Küçük Martha için kullandığım resmi e-posta adresidir. Buradan bana ulaşan herkese cevap yazmaya çalışıyorum.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

 

Merve Hatipoğlu: Ekonomi okuyup bundan hiç de keyif almadığımı anladığım anda,rotayı sevdiğimi düşüneceğim ‘markalar’ dünyasına çevirip Ingiletere’de yüksek lisansımı tamamlayıp, bu dünyaya adım attım. Şans o ki, yemek yemeye bayılan, yeni lezzetler keşfetmekten hoşlanan ben; ilk işimde ve devamında hep gıda ürünlerinin gelişim ve pazarlama stratejisini yapma şansına sahip olup, hobimi işime çevirmiş oldum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale