X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Food Fashionista’nın haftasonu kaçamağı: Lavanda Butik Otel

Güneşli bir Pazar sabahı… Hava mis gibi… İstanbul’dan yaklaşık 1 saat mesafede Şile’deki Ulupelit köyüne doğru yola çıkıyoruz. Adresimiz son dönemde Hande Ataizi’nin düğünüyle ününe ün katan Lavanda Butik Otel.

Köy yoluna girince hepimizi bir şaşkınlık alıyor, çünkü köy gerçekten tam tabiri ile bir köy. O eski filmlerde gördüğümüz, bir çoğunun dış sıvamasının bile olmadığı kısa kısa evler, eski arabalar, bozuk yollar, sokaklarda dolaşan büyük baş hayvanlar… Yolu takip ederken, merakımızın gittikçe artması ile beraber beklentilerimiz de birden soru işaretlerine dönüşüyor. Zira organizasyon başı ben olduğum için ufak çaplı bir stres de yaşamıyor değildim.

Her ne kadar otel ‘beni bulmayın’ dese de, sonunda o minik ‘Lavanda Otel’ tabelalarını takip ederek otele ulaşıyoruz. İçeri girdiğimiz anda soru işaretlerimizin hepsinin birden uçup gittiğini anlıyoruz. Bu şaşkın suratla etrafa bakarken birden ‘hoş geldiniz’ sesini duyarak arkamızı dönüyoruz ve otel personelinin güler yüzü ile karşılanıyoruz.

Lavanta Butik Otel İncelemesi

Buraya gelmekteki amacımız, temiz havanın tadını çıkartalım, sohbet muhabbet edelim, içkilerimizi yudumlayalım ve tabi ki güzel bir yemek yiyelim idi… Ama açıkçası oteli gezdikten sonra keşke gece de burada kalsaydık diye düşünmeden edemedik.

Oteli gezerken ki ilk hissiyatımı özetleyen kelime: Kopmak. Günlük hayattan kopup direk oranın havasına büründüm. Ortamda o kadar güzel bir enerji var ki, sizi hemen sarıp sarmalıyor, kafanızda ne varsa atıp, sadece orayı keşfetmeye konsantre olmanızı sağlıyor. İtiraf edeyim, belki biraz abartıyorumdur. Ama o an için öyleydi.

 

Lavanta Butik Otel İncelemesi

Lobideki o ‘evin salonu’ havası o kadar güzel detaylarla süslenmiş ki… Özellikle  annelerimizden bildiğimiz ve ne zaman evde dantel kullanma ile ilgili bir muhabbet açılsa ‘bıyık altından’ güldüğümüz  o dantellerin; şöminenin, koltuğun üzerindeki yerini nasıl güzel aldığını görünce de şaşırmayın. Neyse daha fazla detaya girmek istemiyorum ki, biraz da siz kaybolun.

Yemeğe geçmeden önce şaraplarımızı söyleyip muhabbete başladık. Sohbet sohbet karnımız açıktı ve tabi ki sıra yemeğe geldi.

Lavanta Butik Otel İncelemesi

Menünün girişindeki yazıyı okuyunca hepimizin suratında ciddi, meraklı bir ifade belirdi, bu beklentimizin artmasının bir işareti idi. Özetle diyordu ki; her şey en özelinden, en güzelinden, en tazesinden, en orijinalinden hazırlanıyor…

Ekmeklerimiz ve zeytinyağı yatağında sunulan keçi peyniri ile başlangıcımızı yaptık. Zeytinyağı, kokusu, tadı, burukluğu; keçi peyniri bu zamana kadar hiç tatmadığım bir türü ile, ekmekler ise sıcacık ve lezzeti ile karşımızdaydı. Bana kalsa başka başlangıca gerek bile yoktu, bunun tadına daha çok varabilirdik ama adet yerini bulsun diye spesiyallerden adını hiç duymadığımız, Ulupelit köyüne özel bir mantar cinsi olan “Siyah borazan mantarı”, “Keçi peynirli Fransız salatası” ve “Erzincan tulumlu roka salatası” söyledik.

Lavanta Butik Otel İncelemesi

Yemeklere gelince, açıkçası orda bayağı bir mesai harcadık. Çünkü yemekler iddalı, dolayısıyla riskli. Hem çok çekici, hem de acaba sevgili damağım bunu sever mi soruları içerisinde ortaya karışık siparişlerimizi verdik:  Antep fıstık ve yabani mantarla hazırlanan risotto üzerinde kuzu pirzola, kuruyemişli bulgur pilavı ile servis edilen köy pilici, kaz ciğeri ve dana etli risotto. Yemeklere başlandığı anda, o gürültülü masamız birden sessizlikle yer değiştirdi. Tabi bir süre sonra bu sessizlik, diğer tabaklara olan merak ve akabindeki ‘aa seninki nasıl, bir çatal ver bakayım’ cümleleri ile bozuldu.

Lavanta Butik Otel İncelemesi

Kimsenin seçmediği, bu yüzden de benim aklımda kalan, oranın spesiyali olan yemek ise “oğlak”tı. 10 saat dinlendirilerek yapılıyormuş, giderseniz deneyin derim.

Piliç yanında servis edilen kuru yemişli bulgur pilavı ile pirzolanın yanındaki Antep fıstıklı risotto evde yapılacak, en azından denenecek yemekler listesinde yerini aldı.

Ve makus kaderimiz yine tatlı yememize izin vermedi, çünkü yerimiz kalmadı.

Tabi ki, bol köpüklü ve özel likörleri ile ikram edilen Türk kahvesi ile, otele girdiğimiz andan itibaren gözümüzün kaldığı ‘o evdeki salon’da yerimizi alarak, finali yaptık.

Özetle, bozuk yolu ve küçük tabelaları ile bulmakta biraz zorladığımız bu oteli, atmosferini  ve mutfağını ilk fırsatta denemenizi tavsiye ederim. En azından bir hafta sonu, şehirden kopmak  ve damağınızı şenlendirmek için.

 

Merve Hatipoğlu: Ekonomi okuyup bundan hiç de keyif almadığımı anladığım anda,rotayı sevdiğimi düşüneceğim ‘markalar’ dünyasına çevirip Ingiletere’de yüksek lisansımı tamamlayıp, bu dünyaya adım attım. Şans o ki, yemek yemeye bayılan, yeni lezzetler keşfetmekten hoşlanan ben; ilk işimde ve devamında hep gıda ürünlerinin gelişim ve pazarlama stratejisini yapma şansına sahip olup, hobimi işime çevirmiş oldum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale