X

Food Fashionista Karadeniz’de

Hem anne, hem baba tarafından Rizeliyim. Yemeklerinin aşığı, insanın, farklı kültürünün, huyunun, suyunun, zekasının,espiri anlayışının, neşesinin bir parçasıyım.

Buyrunuz, hızlandırılmış bir gezi ile Karadeniz notlarım sizlerle…

Rotamız; Trabzon, Rize ve son dönemlerde adını sık sık duyduğumuz  kapı komşumuz Batum.

Trabzon havalimanına iniyoruz ve istikamet Rize. Otelimiz Zümrüd-ü Anka. Rize’nin kendine has özellikleriyle dekore edilmiş tek butik oteli. Sami bey, otelin işletme müdürü, doğma büyüme Rizeli. Bu kadar yer gezdim, ama bu kadar dikkatli, bu kadar müşterisinin üzerine titreyen bir işletme müdürü daha görmediğim için yazmadan geçemedim. Çünkü bu çok sık denk gelebileceğiniz bir durum olmadığı gibi, hele ki Karadeniz gibi ‘servis kültürü’ çok gelişmiş olmayan bir bölgede daha da kıymetli. Misal; bir restoranda pideleri ısıtır mısınız diye sorduk, bir süre tepkisiz bakışlara maruz kaldık 🙂

Mükkellef bir kahvaltı ile başlıyoruz. Sıcacık pideler, bol tereyağlı sahanda yumurta ve tabiki mıhlama. Haliyle kendimizden geçiyoruz. Tereyağı neymiş, tadı nasıl olurmuş hatırlıyoruz. Sonrasında Rize turuyla güne başlıyoruz. Bağlar, bahçeler, tepeler, çay tarlaları, pideler, bardak bardak çaylar derken akşamı ediyoruz.

  

Arada köylere çıkıyoruz. Buradaki hayatlara, bu sefer  yakından tanıklık ediyoruz.Kadınlar tam tabiriyle ekmeklerini taştan çıkartıyotlar, savaşçılar, pes etmiyorlar. Çocuklar ise kendi hallerinde. Sokaktaki toz toprakla, kumla oynuyormuş gibi oynuyorlar.Yeni birilerini gördükleri zaman, hemen sokuluyorlar, oyun oynamak, zaman geçirmek istiyorlar. Duygularımıza duygu katıp, bu çocuklar için neler yapabiliriz diye düşüncelerle oradan ayrılıyoruz.

  

2.gün istikametimiz Ayder Yaylası ve Fırtına tepesi. Minicik sokaklar, tatlı ve meraklı esnaf halkı ile müthiş bir doğa bizi karşılıyor. Ama malesef çarpık yapılaşma, düzensiz yerleşim bu görüntüyü bir parça engelliyor. Klasik konuşmalara dalıyoruz, keşke burası da yurtdışında gordüklerimiz gibi olsa, çevre mühendisliğinin hakkını verilse.

 

Oradan Çayeli’ne geçiyoruz. Çayeli bana göre Rize’nin en güzel ilçesi. Düzenli, temiz,sakin. Kurufasulye ve köftesi ile meşhur Lale Restoran’da yemeklerimizi yiyoruz, üzerine de Rize klasiği olan bol fındıklı fırın sütlaç ve laz böreği ile finali yapıyoruz. Buradaki favorim turşuları, özellikle pul biber ve zeytinyağı ile servis edilen lahana turşusu efsane diyebilirim!

  

3.gün yolumuz Batum’a doğru. Son dönemde sıkça adını duyuyoruz, gelmişken gidelim diyoruz. Gürcistan’a bağlı olduğu için sınırdan geçmeniz için en azından nüfüs cüzdanınız şart. İlginç bir yer. Her sokağı Avrupa’nın bir yerinden taklit edilerek oluşturulmuş gibi. Upuzun bir sahili, güzel bir denizi var. Gelişmiş gibi gözüken ama aslında bundan uzak bir yer. En dikkat çeken özelliği sahip olduğu yeşil alanları ve bunları nasıl korudukları. Bu gelişmişlik seviyesinde takdire şayen. Gürcü yemekleri meşhur derler ama onda da bizimkilerden iyi diyebileceğim bir şey bulamıyorum, armut suyu hariç, o güzeldi.Ama günün sonunda hepimiz  gitmeye değer bir yer olduğunu düşünmüyoruz:)

Batum’da yemekler bizi çok açmayınca otelimizi aradık ve akşam yemeği için siparişlerimizi verdik. Kara Lahana Çorbası, Kara Lahana Dolması, Mıhlama, Saçta Et ve Mısır Ekmeği. Hepimiz için yediğimiz en iyi Karadeniz yemekleri otelimizinkilerdi. Aynı evde pişmiş, anneannem yapmış gibi!

 

  

Ve geliyoruz son günümüze; istikamet Trabzon. Uzungöl ve Sümela Manastırı. İkisi de muhteşem! Görülmeye, üzerinde düşünmeye değer. Uzungöl bir doğa harikası ve Ayder’e göre en azından daha düzenli bir çevreye sahipken, Sümela Manastırı ise o dönemi düşününce gerçek dışı gibi.  Yeme içme olarak da 2 alternatif söyleyebilirim; Uzungöl’de Ada Restoran Alabalık veya Trabzon’a yakın Akçabat’ta Körfez Köfte. Tabiki ben tam bir köfte delisi olduğum için, tüm aileyi köfteciye sürüklediğim doğrudur.

 

Ve 4 gün hızlıca geçiyor. Karadeniz öyle bir bölge ki; şehirler arasındaki farklılık bir yana, aynı ilin ilçeleri arasındaki ciddi farklılıklar ile de sizi şaşırtmaya hazır.Bundan bize geriye kalan ülkemizde ne kadar güzel yerler olduğunu ve bunlar yıpranmadan birilerinin el atması gerektiğini daha dillendirmek, çocukları düşünmek, bolca anı, bolca oksijen,bolca  yeme içme, kimi zaman kahkaha, kimi zaman tebessüm, mutluluk ve huzur.

Hep başka dünyaları merak ediyoruz, seyahat fırsatları için emek harcıyoruz ama burnumuzun dibindekilere el uzatmıyoruz. Bunun tekrar farkına varmamı sağlayan ve bu geziye vesile olan güzel aileme ben de buradan teşekkürümü borç bilirim.

Sevgiler

Not; Grup halinde giderseniz Rize MPULA tourism&transfer Ömer bey ile görüşmenizi şiddetle öneririm, tatiliniz kolaylaşır, keyfiniz artar.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

 

Merve Hatipoğlu: Ekonomi okuyup bundan hiç de keyif almadığımı anladığım anda,rotayı sevdiğimi düşüneceğim ‘markalar’ dünyasına çevirip Ingiletere’de yüksek lisansımı tamamlayıp, bu dünyaya adım attım. Şans o ki, yemek yemeye bayılan, yeni lezzetler keşfetmekten hoşlanan ben; ilk işimde ve devamında hep gıda ürünlerinin gelişim ve pazarlama stratejisini yapma şansına sahip olup, hobimi işime çevirmiş oldum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale