Bu güzel yer, kimileri için Peri Bacaları, kimileri için balon, kimileri için Avanos, kimileri içinse sadece o büyülü şehir Kapadokya.
Benim içinse gün doğumu ve gün batımının büyüleyici kombinasyonu, gerçek dışı güzelliğe sahip, ama tabiki en önemlisi tarifsiz yemek anlayışı ile tanımlanabilecek bir yer….
Kapadokya seyehatini planladığımızda, tabi ki nereler gezilecek görülecek biliyorduk… Ama nerede ne yenecek o konuda endişelerimiz vardı…Çünkü, böyle bir şehirde, herkes gibi turistik mekanlara gitmeye hiç niyetimiz yoktu…
Gerekli araştırmalarımızı yapıp, hislerimizin bize verdiği gücü de arkamıza alarak serüvenimize başladık .
Günlük gezimizi tamamladıktan sonra ilk durağımız otelimiz oldu.Geldiğimiz anda başka bir boyuta geçmiştik bile: Argos in Cappadocia. Bölgenin en iyi mağara oteli demişlerdi ama bu kadar tatlı, masal gibi bir yer beklemiyorduk açıkçası. http://argosincappadocia.com/TR/ ‘e göz atmanızı öneririm.
Gün batımının hemen öncesiydi, teras alanından birini seçtik. Peynir tabağımızı ve blushlarımızı söyledikten sonra, gün batımını izlemeye koyulduk.Peynirlerin lezzetinden bahsetmeme gerek yok çünkü esas nokta tabağın ortasında konan kayısı püresi idi. Şarap-peynir- kayısı püresi kombinasyonu, damak zevkimde yeni bir kapı daha aralamış oldu.
Buranın keyfini çıkardıktan sonra akşam için hazırlanmaya koyulduk. Oldukça heyecanlıydık, çünkü gideceğimiz yer ve menü oldukça ilginç gözüküyordu.
Adresimiz Elai Restoran. Şanslıydık çünkü mekan otelimize 5 dakika yürüme mesafesindeydi.
İçeri girdiğiniz anda, şehrin büyüsü gibi, ortamın atmosferi de sizi sarıp sarmalıyor. Aydınlatmadan masa düzenine, oldukça romantik olmasının yanında, servis yapanların güler yüzleri ve içten karşılamalarıyla beraber modumuz iyice yükseliyor. Oturuyoruz, meraklı gözlerle her detayı gözden geçiriyoruz; kusur yok, mükemmel! (mekanın terası da var ama maalesef rüzgarlı olduğundan kapalıydı)
Ve en önemli an geliyor: MENÜ! Çok kalabalık olmayan ama farklı lezzet kombinasyonlarından oluşan bir menü var. Dolayısıyla seçme konusunda mekanın işletmecisi Özge Hanım’dan yardım alıyoruz. Yine kalabalık bir ekip olmanın avantajını kullanıp, farklı alternatifler sipariş ediyoruz.
Başlangıç olarak; klasik bir seçimle, meze tabağı ile başlıyoruz: taze fasulye, mercimek köftesi, haydari… Her birinin kıvamı, pişmesi, tuzu, şekeri, yağı olması gerektiği gibi ve anne eli kadar lezzetliydi. (Genelde ya çok yağlı, ya çok pişmiş, ya da şekersiz olur ya) Salata olarak; elmalı roka/ıspanak salatamız geliyor… Beğeniyoruz, özellikle ben tatlı-tuzlu karışımını çok sevdiğim için daha da çok seviyorum, ama içine koydukları soya sosunu da gereksiz bulmadan geçemiyorum.Nar ekşisi ve az miktar balzamik sirke ile kesinlikle daha iyi bir sonuç çıkartırdı.
Ara sıcaklara geçtiğimizde; öncelikle “kibe”yi seçtik. Bu yemek, içli köfteye benzeyen ama ondan farklı olarak, Lübnan baharatları ve tarçın kullanılarak hazırlanıyormuş. Sonrasında; tatlı-acılı ve safranlı bir sosla jumbo karideslerimiz geldi. Ve son olarak da pastırmalı bohça böreğimiz ve yanında yoğurtlu özel sosu ile servis edildi. Özetle neye uğradığımızı şaşırdık ve kendimizi lezzetlerin akışına bıraktık.
Ve sıra ana yemeğe geldi. Başta da söylediğim gibi kalabalık olduğumuz için her şeyden ama “tadımlık” porsiyonlarda yedik ve dolayısıyla ana yemek için de yerimiz kaldı.
Seçtiklerimiz arasından sizinle özellikle paylaşmak istediğim 3 lezzet var:
Birincisi; patlıcan ezmesi üzerinde milföy hamuru ile çerçevelenmiş, üzeri yoğurtlu domatesli bir sos ile tamamlanmış “Şaşlık Kebabı”. Sunum şeklinden, etin yumuşaklığına, pişme kıvamından tutun da, patlıcan ezmesinin içine koydukları az miktarda tahinin ona kattığı lezzet ve uyuma kadar tek kelimeyle muhteşemdi!
İkincisi; restoranın spesiyallerinden olan “Levrek Marine”. Bu, bildiğiniz levrek marinelerden çok farklı. Rakı ile 1 gün boyunca terbiye edilip, sarımsaklı sirkeli bir sos ve kırmızı katya biberi ile servis ediliyor.Rakı sevenler için oldukça uygun, sevmeyenler içinse oldukça iddialı bir seçim. Ben 2. gruba dahilim.
Ve üçüncüsü; “Meyveli Tavuk” idi. Tavuk sevenlere veya tavuğun özellikle de göğsünün lezzetsiz olduğunu düşünenlere çok iyi bir alternatif. Altında patates püresi, üzerinde tatlı ekşi sos ve içi de yörede özel yetiştirilen kuru meyvelerle doldurulmuş. Kullanılan her malzemenin birbiri ile yarattığı uyuma bayılacaksınız.
Şaşıracaksınız ama tatlıya maalesef yerimiz kalmadı ve dükkanı burada kapattık. Mekan benden her şeyi ile 10 puanı aldı! Gönül rahatlığı ile menüdeki her şeyden sipariş verebilirsiniz, kefilim.
Not; Menü 6 ayda bir değişiyor. Şarap olarak Kapadokya’da özel üretilenlerden bir tanesini seçebilirsiniz.