‘Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem, ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı’ demiş Cemal Sürreya. Ne güzel, ne yalın anlatmış tek cümlede.
Güne başlamanın en güzel habercisidir kahvaltı… Hele ki o gün haftasonu ise. Arkadaşlar, aile, sevgili ile buluşmanın, sohbetin, şakalaşmanın, kahkahanın, kimi zaman barışmanın, dedikodunun, muzurlukların, eğlencenin ve tabiki hesap yapmadan,kalori düşünmeden yemenin habercisi, günlük motivasyonun da garantisidir. Öğünler arasındaki yeri ayrıdır ve kıyasa kapalıdır.
Bana sorarsanız kahvaltı dediğin ‘serpme’ olmalı.Yani benim tercihim hep bundan yanadır. Zira açık büfede iştahım kapanır, çünkü kahvaltı rituelinin ruhu kaçırdığını düşünürüm.
Yine farklı bir kahvaltı mekanı araşıylarındayken, Galata’daki Cafe Privato ilgimi çekti. Meğer 10 yıllık bir işletmeymiş burası. ’Damak zevkine,oturduğu mekanın ruhuna ve “insanlığa”değer veren bir müşteri kitlesine hizmet veriyoruz’ derken, bunu gerçekten yapan bir ekip olduğunu görebiliyorsunuz. Zaten öyle bir misafirperverlik var ki, yabancılar dahi burayı mesken tutmuş da, haberimiz olmamış.
Gelelim en lezzetli detaylara;
- Mekan aslında 1893’ten kalma bir binanın ruhunu barındırıyor. Ahşap ağırlıklı, dantel masa örtüleri ile süslü, eski tip tabaklardaki servisle bir bütün.
- Ne çok büyük, ne çok küçük.
- Oldukça salaş; ama ruhu, özeni her yanını sarmış.
- Kahvaltısı gerçekten muh-te-şem! Aşağıdaki fotoğraf da kanıtı. Çeşit çeşit ev yapımı reçeller,tereyağı, tatlı-tuzlu pankek, sucuklu yumurta, gözleme, binbir çeşit peynir, zeytin ve meşhur Gürcü böreği Haçapuri. ‘Köy kahvaltısı’ dediğinizde aklınıza ne gelirse, tanımının hakkını veren bir çeşitlilik, doğallık, lezzet.
- Mekanın sahibi Ekşi Bey ,organik beslenme konusunda oldukça titiz. Ürünleri bizzat kendisi tedarik ediyor.
- Yeşillik olarak da o dönemde ne varsa onu sunuluyor.Mesela, bizdeki menüde domates salatalık yerine, havuçlu maydanoz salatası vardı.
- Nar ve mandalina ile hazırladıkları taze meyve suyu ise içtiğim en güzel meyve suyu, tam bir atom bombasıydı diyebilirim.
- Ve diğer bir güzel yanı ise; hep eksikliğini hissettiğim, ancak çok az yerde olan ‘gün boyu kahvaltı servisi’ hizmetine de sahip olması. İstanbul’da bunu yapan yer az ve olanların da tadı az. Ama ne güzel ki burada böyle bir riskiniz yok.
- Her saat kahvaltı olsa da, rezervasyon iyi fikir.
Özetle, Cafe Privato son dönemlerde gittiğim, en ev gibi, en taze, en ruhu olan, en lezzetli diyebileceğim mekanlardan biri oldu. Biraz değişiklik yapayım, hem Galata’yı, İstanbul’u hatırlayayım, hem de gelmişken de bu tarihi, kültürümüzü, alışkanlıklarımızı, unuttuklarımızı hatırlatacak bir köy kahvaltısı yapıyım derseniz, en yakın zamanda ilk durağınız burası olsun.
Haydi gidiniz ve kuş sütünü bulunuz 🙂
Afiyet, bal, şeker olsun!
İyi Haftasonları!
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.