Tarabya… İstanbul’un en eski, en kıymetli, özünden ödün vermeden değişime en güzel şekilde cevap verip, bina yığınlarının içinde kalmamış, o sevdiğimiz ‘mahalle’ kültüründen kopmamış ve yaşayanların da ondan kopmasına izin vermemiş, uçsuz bucaksız sahil şeridinin, boğazın en kral semtlerinden biri…
Burada büyüyen kolay kolay bu semtten ayrılamıyor. Neden, nedir burayı vazgeçilmez yapan dedim, ışıl ışıl gözlerle bir çırpıda anlattılar.
Tarabya demek;
- Balık av mevsiminin başlamasıyla, kafanızın üstünden her an martı sürülerinin geçmesi, caminizi, balkonunuzu mütemadiyen pisletmesi, ama bu manzaradan rahatsızlık duymamak;
- Sahilde yürürken olta atan balıkçılarla, köşe kapmaca oynamak, ‘bugün de oltaya takılmadan geçtik’ rahatlaması yaşamak;
- Trafiğin, kap kaçın, hırsızlığın olmadığı, esnafın hep gülümsediği, hep tanıdığın ‘o’ yüzlerin olması;
- Deniz havasından başka havayı solumaktan rahatsız olmak demektir.
Tarabya’nın bir diğer sembolü de meşhur eski Tarabya Oteli’dir. Uzun zamandır restorasyonda olan bu otel, yeni konsepti ve restoranlarıyla ‘The Grand Tarabya’ olarak hizmete girdi.
Normalde otel restoranlarına gitmeye alışık değilizdir. Ama bu alışkanlık, son yıllarda otellerin restoranlarına gösterdiği ilgi ile birlikte oldukça değişti. Hele ki güzel bir boğaz manzarası ve havası sunuyorsa!
The Grand Tarabya, oteli ile olduğu kadar yepyeni restoranları ile de oldukça iddialı. Biz de balık restoranı Limani ile ilk denememizi yaptık.
Restoran, büyük ve ihtişamlı olmasına rağmen, yine de kendinizi oldukça rahat ve konforlu hissedebiliyorsunuz. Çünkü yüksek tavanı, masalar arasındaki geniş mesafeleri ile çok ferah, nefes alabiliyor, sesinizi kısmadan konuşabiliyorsunuz.
Manzaraya karşı yerimizi aldıktan sonra, her zaman yaptığım gibi hemen şefin önerisi ve spesiyallerinin ne olduğunu sordum ve tavsiyelerini dinledim.
Mezelerden; deniz börülcesi, közde patlıcan, enginar, özel karides, humus, levrek marine ve mevsim salatası
Ara sıcaklardan; Deniz mahsullü güveç ve Levrek Kebap
Ana yemek; Şarap soslu levrek (arzu edilen başka balıkla da pişirebiliyorlar)
Hepsi tam tadında, tam kıvamında, tam aradığımız lezzetteydi. Özellikle ‘şarap soslu levrek’ ve ‘levrek kebap’ favorim. Ama bunların haricinde, en çok dikkatimi çeken iki şey oldu:
1. Bu kadar yemek yememize rağmen midemizde hiç bir rahatsızlık, şişlik hissetmemek. Tabii ki sırrı, kullanılan malzemelerin kalitesinde gizli. Zeytinyağının asidik oranı, ekmeğinin dengeli mayası gibi.
2. Servis elemanlarının nezaketi, ilgisi, içtenliği ve müşteri memnuniyeti için gösterdikleri hassasiyet.
Bir mekânın her şeyi iyi olabilir, ama beklediğiniz servisi almaz, mutsuz olursanız bir daha gitmezsiniz. En azından benim içimden bir daha gitmek gelmez. Ama son dönemde bu kadar iyi eğitim almış bir ekip görmedim ve tebriklerimi kendilerine bizzat ilettim.
Özetle, The Grand Tarabya , Limani Restoran tüm övgüleri hak ediyor.
Uzun soluklu olması dileği ile…
Afiyetler olsun!
Sevgiler
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.