Fonksiyonel tıp modeli, hastaları ve doktorları hastalığın altında yatan nedenleri ele almak ve en uygun sağlığa, iyileşmeye kavuşmak için birlikte çalışmaya teşvik eden, bireyselleştirilmiş, hasta merkezli ve bilim temelli bir yaklaşımdır. Her kişinin genetik, biyokimyasal ve yaşam tarzı faktörlerinin ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir.
Fonksiyonel tıp, okulda okuduğumuz ve bildiğimiz tıptan bambaşka ya da farklı bir alternatif tıp değildir. Klasik tıbbın hem yoğunluğu hem de bakış açısı nedeniyle odaklanamadığı kronik ve komplike hastalıklarda farklı bir yaklaşımla, sorunların altında yatan nedenler, beslenme, yaşam şekli, duygusal ve genetik yapı bir arada değerlendirilir, kişi tümü için desteklenerek sağlığına kavuşur ve en önemlisi, bu sağlığı sürdürmeyi öğrenir.
Fonksiyonel tıpta hastalıklar hakkındaki standart bilgiler kullanılmaz, yalnızca bununla birlikte tüm tıp eğitimi boyunca edinilen bilgileri ve bunların arasında kurulan bağlantıları bir araya getirmek, hastaya ve sisteme bütün olarak bakmak önemlidir. Vücudun dengesini bozan biyolojik, fizyolojik, genetik ve hormonal sebepler değerlendirilir. Aslında bizim hastalık dediğimiz durumlar vücudun uyumunun ve iç dengesinin içeriden veya dışarıdan gelen sebeplerden dolayı bozulmasıdır. Ve bunlar da çoğu zaman engellenebilir ya da düzeltilebilir. Dolayısıyla, ana nedenlere yönelmek iyileşmede farklı ve önemli bir bakış açısıdır.
Önemli iki farklı yaklaşımdan biri, rahatsızlıkların ve hastalıkların altta yatan daha derin biyolojik ve fizyopatolojik sebeplerini ortaya çıkarmaya çalışması ve buna yönelik tedaviler uygulaması, diğeri de her değerlendirme ve tedavi yaklaşımında kişiye özel olmaya çalışmasıdır. Bu süreçte, hastaya tanı koymaya odaklanılmadan, bu şikayetlere sahip olan kişinin anlaşılması ve bu kişinin biyolojik sistemlerinde nelerin eksik ya da gereği gibi çalışmadığını tespit etmek çok önemlidir.
Her hastamızda incelemeye çalıştığımız, birbiriyle sürekli bağlantı ve etkileşim halinde olan 6 sistem şöyledir: Sindirim ve gastrointestinal sistem, kardiyometabolik sistem, detoksifikasyon, enerji üretimi, bağışıklık sistemi ve hormonlar. Bu sistemlerin sağlıklı çalışmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmak, bağlantıları açıklamak ve ilişkileri birleştirmek, hasta açısından da önemli bir eğitim ve motivasyon kaynağı olmaktadır.
Peki, bu sistemleri nasıl değerlendiriyoruz? Elbette öncelikle klinik değerlendirme çok önemlidir. Bu nedenle, hastaların gelmeden önce doldurdukları detaylı formların doktor ve diğer ekip tarafından değerlendirilmesi ve hasta görüşmesinin en etkin şekilde geçmesi, yine fonksiyonel tıbbın fark yaratan yaklaşımlarından biridir. Burada sözü geçen sistemler ve onlarla ilgili olan şikayet ve belirtiler iyi değerlendirilir. Laboratuvar kısmında bu sistemlerin her biri için klasik tıpta kullandığımız test yöntemlerinin yanında, gıda duyarlılıkları, dışkı analizi, hormonların daha detaylı değerlendirilmesi, bazı genetik varyasyonların ortaya çıkarılması, risk faktörlerinin belirlenmesi, çevresel toksinlerin vücutta yarattığı hasar, uzun süre devam eden kronik hastalıkların vücutta, özellikle de hücresel düzeyde yarattığı hasarın değerlendirilmesi gibi bazı önemli ek değerlendirmeleri de içerir. Uzun süredir devam eden sorunlarımızın niteliğine göre stres kimyasının test edilmesi, sindirim sistemiyle ilgili biraz daha detaylı testlerin yapılması, özellikle bağırsak florası ve fonksiyonlarının değerlendirilmesi, detoksifikasyon yollarının ve metabolizmanın değerlendirilmesi, tedavi planında, özellikle çözülememiş ve kronikleşmiş sorunlarda çok destekleyici yeni yaklaşımlardır.
Fonksiyonel tıp bütünsel ve bireysel yaklaşır. Bütünsel yaklaşımın içinde vücuttaki tüm sistemleri bütün olarak ele almanın yanında, kişinin zihinsel, duygusal ve ruhsal sağlığına da bütünsel yaklaşılır. Böylelikle fonksiyonel tıp hastayı bütün olarak değerlendirirken, özellikle kronik kompleks hastalıkların önlenmesi ve erken aşamada iyileşme yoluna gidilmesi için altta yatan nedenleri bularak, bu bilgileri kişinin yaşam değişikliğine adapte eder.
Hastalıkların geldiği yoldan geri dönmesini amaçlayan bir sağlık yaklaşımıdır. Temel fizyolojik fonksiyonların dengelenmesi ana yaklaşımlardan biridir. Zemin hazırlayıcılar, tetikleyiciler, bozucu faktörler ve tüm yaşam şekli hastayla birlikte değerlendirilir. Karın bölgesi yağlanmasının hormonal sisteme etkisi, ağız sağlığının sindirim sistemindeki rolü, yiyeceklerin hormon bozucu etkileri, yorgunluğun altında yatan toksik yük fazlalığı, bağırsak sağlığının bağışıklık sistemine etkileri, vitamin ve minerallerin metabolizmadaki kritik rolleri, bütün olarak değerlendirme ve iyileştirme yaklaşımına birkaç örnektir.
Yukarıda bahsettiğimiz birbiriyle ilişkili 6 sistemi iyileştirirken, 5 yaşam şeklini de, hem kendi genetik yapımıza ve çevresel koşullarımıza hem de bilimsel verilere göre yeniden düzenlemeye çalışıyoruz. Beslenme, uyku, stres yönetimi, fiziksel aktivite ve ilişkiler, yaşam şeklimizin en önemli parçalarıdır.
Kapsamlı ve bilimsel çalışmalara katkıda bulunan en önemli fonksiyonel tıp merkezi, Cleveland Clinic’de Dr. Mark Hyman liderliğinde kurulmuştur. 2014 yılında kurulan bu klinik yaklaşık 40 kişilik ekiple çalışmalarına devam etmektedir. Cleveland Clinic FT bölümünün 5 yıl boyunca sürdürdüğü bir çalışmada, sözünü ettiğimiz tüm biyolojik sistemlere bütün olarak bakış ve yaşam şekli tıbbi uygulamalarıyla hastaların kronik hastalıklarını daha iyi kontrol ettikleri ve yaşam kalitelerini artırdıkları gösterilmiştir.
Dr. Hyman’ın son zamanlarda gündeme getirdiği uzun yaşamın (longevity) yol haritası da, fonksiyonel tıbbın hastalarla birlikte çalıştığı ve son bilimsel çalışmaları günlük yaşamımıza ve bakış açımıza nasıl yerleştireceğimizi anlattığı alanlardan birisidir. Uzun ve sağlıklı yaşamak için de, yine bahsettiğimiz sistemleri sağlıklı tutmamız ve yaşam şeklimizi kalıcı olarak kendimize göre düzenlememiz gerekmektedir. Uzun yaşamın sırlarına baktığımızda, karşımıza yine önlememiz ve düzeltmemiz gereken kronik kök sebepler çıkıyor: İnsülin direnci, kalp ve damar hastalıkları ve bunlardan korunma, enflamasyon, kanser ve koruyucu yaklaşımlar, iyi bir detoksifikasyon, hormonlar, optimal bir bağışıklık sistemi, sağlıklı bir beyin ve hepsi için yine yaşam şekli düzenlemeleri gerekiyor.
Yeni yaratıcı tedavilerin yanında kadim bilgileri de unutmamak gerekiyor. Pepsin terapileri, eksozom tedavileri, infrared sauna ve soğuk tedavisi yanında, doğal, sağlıklı beslenme, keyifli ve doyurucu sosyal yaşam, yeterli ve huzurlu bir uyku, orta düzeyde sağlıklı egzersiz, anlam ve amaç oluşturma, farkındalığı ve mutluluğu artıracak çalışmalar, uzun ve tatmin edici bir yaşamın temelidir.
Son olarak; fonksiyonel tıp yaklaşımında belki de en önemli fark yaratan uygulama, hasta ve doktor arasındaki ilişkinin değişimi ya da doğru ve etkili olana dönüşüdür. Hastaya ayrılan zaman, dinleme, anlama, ilişki kurma, empati, sevgi, ümit, motivasyon ve telkin, pek çok testten daha güçlüdür.
Doktor William Ossler’ın dediği gibi, “Tıp bir belirsizlikler bilimi ve olasılıklar sanatıdır.”