X

FOBO (Fear of a Better Option): Hep daha iyisinin peşinde misiniz?

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde FOMO ve FOBO adında, insanları etkisi altına alan, kafaları karıştıran, fettan iki kardeş yaşarmış. Vampirler gibi arkadan çaktırmadan yaklaşır, bir ısırık attıktan sonra etkisi altına alırlarmış insanları. Hem de ne yaş, ne sosyo-ekonomik düzey, ne ilgi alanı, ne uzmanlık, ne de becerilere bakarmış bu kardeşler. Fırsatı yakaladılar mı affetmezlermiş. Çoğunluk FOMO’yu tanırmış. Telefonunu eline alan, kim nerede, ne yapıyor şimdi diye şöyle bir bakan, ufak ufak birilerini stalklayan, bir sohbet anında bir arkadaş buluşmasına dahil edilmediğini anlayan, muhabbetin dışında kalan herkes FOMO’yu tadarmış. Bir anda oluverirmiş her şey. Bir huzursuzluk, değersizlik, mutsuzluk ve endişe sararmış FOMO’lanan kişiyi.

Ama sen gel gör ki FOBO’yu pek tanımazlarmış… Kararsızlık gibi görünür, hem kişiyi hem çevresini kandırıverirmiş.

“Masal bu ya…” diyebilmek isterdim ancak FOMO ve FOBO çağımızın hastalık olarak kabul edilmeyen, ancak endişe ve kaygı yaratan virüsleri. FOMO -Fear of Missing Out- yani bir şeyleri kaçırma, bir şeylerden geri kalma korkusu. FOBO ise -Fear of a Better Option- yani daha iyi bir seçenek korkusu olarak biliniyor.

Bu yazıda FOBO’dan bahsedeceğim…

Bir yetişkin olarak günde ortalama 35 bin karar veriyoruz. Bu kararların bazısı kahvaltıda ne yiyeceğimiz, metroda nerede oturacağımız gibi sıradan ve hatta önemsiz kararlar, bazıları da gelen bir teklifi kabul etmek, paramızı nasıl değerlendireceğimiz, hangi mesleğe yöneleceğimiz gibi önemli ve etki alanı geniş kararlar. Karar alma mekanizmamız birçok kriteri değerlendirmemizi gerekli kılıyor. Beklentilerimiz, deneyimlerimiz, ihtiyaçlarımız, arzularımız, umutlarımız, hayal kırıklıklarımız, hepsi karar almamızı etkiliyor. Doğru kararı almak, en doğrusunu seçmek gerginlik ve stres yaratıyor. Seçenekler arttıkça karar vermek zorlaşıyor.

Ya daha iyi bir seçenek varsa? Ya seçtiğim o kadar da iyi değilse? Ben en iyisi biraz bekleyeyim… Karar verememe hali, oyalama, erteleme, dilimize bolca “Belki”, “İnşallah”, “Sonra bakarız”, “Ben sana döneceğim” olarak yansıyor ve ardından son dakika seken programlarla taçlanıyor…

Sanırım artık FOBO’yu tanıdınız. O halde FOBO’nun altında yatan zehirlere bakalım…

Mükemmeliyetçilik

Attığımız her adımın, aldığımız her kararın, tüm seçimlerimizin mükemmel olmasını arzulayan tarafımız harekete geçmekte zorlanıyor. Halbuki Salvador Dali ne güzel söylemiş: “Mükemmelden korkmayın, zaten asla ulaşamazsınız.”

Hiçbir karar, yöntem, seçim, mükemmel olamaz. Size uygun olabilir, sizin arzu ettiğiniz olabilir, sizi heyecanlandıran, motive eden olabilir ama en mükemmel olamaz. Mükemmel diye aldığınız ayakkabı bir süre sonra ayağınıza vurabilir, en doğru yatırım size para kaybettirebilir…

Bu arada mükemmeli beklerken kaçırdıklarınız da olur. İyinin en büyük düşmanıdır mükemmel. Hem yoktur hem de olanı değersizleştiriverir.

Narsisizm

Kendisinin en muhteşem, en iyi, olası en “doğru” seçeneği hak ettiğine inanmak, kendini ayrıcalıklı görmek, verdiği karar ile de karşı tarafı onurlandırdığını düşünmek bir diğer zehir. Narsisistler hata yapmazlar, yapsalar da kabul etmezler, bu yüzden karar vermek onlar için zordur.

FOBO’nun öğrenilmiş bir davranış olduğunu da hatırlatmak isterim. Başa çıkmak mümkün. Yeter ki FOBO’landığınızı fark edin. Nasıl mı?

  • Size sunulan seçeneklerle yetinmiyorsanız,
  • Daha iyisini bulmak için hiçbir şeye ya da kimseye kendinizi tam vermiyorsanız,
  • Netleşmek gerektiğinde ortadan kayboluyorsanız (ghosting),
  • Sık sık “Belki, bilmiyorum, konuşuruz” diyerek başınızdan savıyorsanız,
  • Kararınıza bağlı olarak etrafınızdakilerin durumunu önemsemeden sadece kendinizi düşünüyorsanız FOBO’lanmışsınız.

Bu durumda yapmanız gereken şey aslında çok basit:

  • En başından beri ne istiyordunuz? Hatırlayın.
  • Gerçekten sizi heyecanlandıran ve endişelendirenleri belirleyin.
  • Seçeneklere ne istediğiniz konusunda netleşmeden bakmaya başladıysanız durun. Seçenekler yorar, kafa karıştırır. Başa dönün. (Ne istediğinize odaklanın.)
  • Önemli ve acil durumları önemli ve acil olarak yönetin.
  • Seçmediklerinize karşı pişmanlık duymak yerine seçtiğinizin yarattığı fırsatlara odaklanın.
  • FOBOnun ilacı İKNA… Kendinizi ikna edin.

Amerikalı yazar Joyce Meyer’in Kadınlar Zirvesinde anlattığı bir fıkra ile bitirmek istiyorum yazımı:

New York’ta kendine eş arayan kadınlara özel bir mağaza açılmış. 6 katlı bir mağaza. Her katta koca adayları var, ancak ziyarete gelen kadınların uyması gereken bir kural var. O da bir kattan ayrıldıktan sonra o kata geri dönerek o kattan seçim yapamıyorlar.
Bir kadın bu mağazayı ziyaret etmeye karar vermiş. İlk katın girişinde “Bu kattaki eş adaylarının düzenli bir geliri var” yazıyormuş. Bunu gören kadın güzel diye düşünmüş ve ikinci kata çıkmış. Burada “Bu kattaki eş adaylarının düzenli bir geliri var ve çocuk seviyorlar” yazıyormuş. 3. kata devam eden kadın kapıda “Bu kattaki eş adaylarının düzenli bir geliri var, çocuk seviyorlar ve çok yakışıklılar” yazısını görmüş. 4. katta ise “Bu kattaki eş adaylarının düzenli bir geliri var, çocuk seviyorlar, çok yakışıklılar ve ev işlerine yardım ediyorlar” yazıyormuş. Adaylar gittikçe mükemmelleşiyor diye düşünmüş kadın. Ve 5. kata devam etmiş. “Bu kattaki eş adaylarının düzenli bir geliri var, çocuk seviyorlar, çok yakışıklılar, ev işlerine yardım ediyorlar ve romantikler.” Kadın heyecanla ve merakla 6. kata koşmuş. Kapıda “Daha ne olsun? Bu kata çıkan 31 milyon 456. kadınsınız. Ve maalesef bu katta aday yok!” yazıyormuş.

Daha iyisini bulmanın peşinde koşmak nereye kadar?!

FOBO’suz günleriniz olsun…

İlginizi çekebilir: Sizi sabote eden iç seslerinizle tanışmak ister misiniz?

Aylin Geron: Ben Kimim? Yaşam boyu öğrenci, öğretmen, eğitmen, koç, danışman, mentör, yazar FMV Özel Işık Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Mezunuyum. Lisans eğitiminden sonra Sabancı, Harvard, Universiteit Leiden gibi seçkin kurumlardan eğitimler aldım. Detayları https://aylingeron.com/hakkimda/ bulabilirsiniz. Hayatıma yön veren en önemli değerlerden biri fayda sağlamak. Öğrenciyken arkadaşlarıma, çevremdeki çocuklara öğrendiklerimi paylaşarak başladım. Mezunu olduğum okula İngilizce öğretmeni olarak geri döndüğümde de çocuklarla ve gençlerle birlikte bu değerimi yaşatmaya çalışıyorum. Onlara fayda sağlarken ben de onlardan çok şey öğreniyorum. Her zaman öğrenmeye, değişime, yeniliğe meraklı ve hevesli oldum. Kendimi tanıma yolculuğuna çıkışım özgürlüğe verdiğim önemi ve yaşam tutkumu fark ettirdi: Öğrenme aşkı. Gençlerle öğretmenlikten öte bir yerlerde buluşma arzum ile önce 201eğitim ve öğrenci koçluğuna yöneldim. Ebeveyn koçluğu, DEHB koçluğu, mindfulness derken bilinçdışı ve Jung koçluğu ile tanıştım. Halen çocuklarla, gençlerle, ebeveynlerle ve hayatına değişim getirmek isteyen insanlarla işbirliği içinde çalışıyorum. Ben büyürken çevremi de büyütmek.. İşte mottom! İletişim: aygeron@gmail.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale