X

Fleksitaryen diyet: Vejetaryen beslenmeye esnek bir yaklaşım

Son yıllarda hem beslenmeyle ilgili tüketim tercihlerinin çevreye verdiği zararı en aza indirgemek hem de besleyici gıdalar tüketerek daha fit ve sağlıklı olmak isteyenlerin vejeteryan beslenme ve vegan beslenme gibi çeşitli beslenme akımlarını sürdürmeyi ve beslenme düzenlerini bu akımların kuralları doğrultusunda düzenlemeyi tercih ettiğini biliyoruz. Fleksitaryen diyet, son yıllarda popüler hale gelen bitkisel bazlı beslenme akımlarından farklı olarak, et yemeyi tamamen kesmek yerine daha az sıklıkta et tüketmeyi ya da sadece belirli tipteki (örn, işlenmemiş et, beyaz et, balık) hayvansal kaynakları tüketmeyi odağına alan, esnek bir beslenme stili olarak biliniyor. Yani, ‘Et yemiyorum ama balıktan vazgeçemediğim için vejetaryen da değilim.’ ya da ‘Hiç et yemiyorum, hindi füme hariç.’ gibi belirli et gruplarını, sınırlı miktarda tüketmek gibi bir beslenme alışkanlığına sahipseniz kendinizi ‘fleksitaryen’ olarak tanımlayabilirsiniz. 

Flexible (esnek) ve vejetaryen kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘Fleksitaryen Diyet’, vejeteryanlığı biraz daha esnek bir yaklaşımla ele alarak; belirli hayvansal ürünleri tüketmeyi tamamen bırakmadan, meyve, sebze ve tam tahılların faydalarından yararlanmayı odağına alıyor.

Fleksitaryen diyet, US News & World Report’un 2020 En İyi Diyet Sıralamasında, uzun vadeli sağlık yararları ve kronik hastalıkları önleme açısından üçüncü; diyabet hastaları için önerilen beslenme stillerinde Akdeniz Diyeti’nden sonra ikinci; uygulaması en kolay diyetler arasındaysa yine Akdeniz Diyeti’nden sonra ikinci sırada yer alıyor. Kısıtlayıcı olmayan ve son derece esnek bir yapıya sahip bu beslenme düzeniyle ilgili merak edilen tüm detayları sizler için bir araya getirdik.

İlginizi çekebilir: 2020 yılının en iyi diyeti karşınızda: Akdeniz Diyeti yılın en iyisi seçildi

Fleksitaryen Diyet nedir?

Fleksitaryen Diyet, diyetisyen Dawn Jackson Blatner tarafından, bir yandan hayvansal ürünleri tüketmeyi bırakamayan, bir yandan da daha sağlıklı ve bitkisel bazlı beslenmek isteyen kişilerin vejetaryen beslenmenin faydalarından yararlanmalarına yardımcı olmaları için geliştirilmiş olan bir beslenme stili olarak biliniyor.

Fleksitaryen beslenenler hayvansal gıdaları tükettikleri için vejetaryen ya da vegan olarak kabul edilmezken, bu beslenme stilinde kesin kurallar, kalori sınırlamaları ya da hangi mikro besinin ne kadar tüketilmesi gerektiğiyle ilgili belirgin bir kısıtlama olmadığı için diyetten çok bir sağlıklı beslenme stili olarak adlandırılıyor. Fleksitaryen beslenenler;

  • Çoğunlukla meyve, sebze, baklagiller ve tam tahıllardan zengin bir beslenme stiline sahip.
  • Eti protein kaynağı olarak değil, sadece lezzeti için tükettikleri için protein ihtiyaçlarını bitkisel bazlı kaynaklardan edinmeye çalışıyorlar.
  • Tükettikleri besinler konusunda esnek bir bakış açıları olduğu için, zaman zaman et tüketmekte de bir sakınca görmüyorlar.
  • Hem bitkisel hem de hayvansal gıdalarda, en az işlenmiş ve en doğal olanlarını tercih ediyorlar.
  • Rafine şeker ve tatlılar, işlenmiş gıdalar oldukları için, bu beslenme stilinde sınırlı tüketiliyor.

Fleksitaryen beslenmenin genel olarak amacıysa, daha besleyici bitkisel besinleri daha fazla, et ürünleriniyse daha az tüketerek metabolizma sağlığını korumak ve güçlendirmek.

Fleksitaryen Diyet nasıl uygulanır?

Fleksitaryen beslenmede hemen hemen hiçbir besin öğesini tüketmek yasak olmadığı gibi, tofu ve kinoa başta olmak üzere vejetaryen beslenenlerin vücutları için gerekli olan bütün besin öğelerini içeren tüm yiyeceklerin bolca tüketilmesi öneriliyor.

Fleksitaryen beslenmenin ilk aşamalarında haftanın 4 gününde vejetaryen beslenilmesi ve kalan 3 günde 450 gramdan fazla et tüketilmemesi önerilerek et tüketiminin mümkün olabildiğince azaltılması sağlanıyor. En son aşamadaysa, haftanın 5 gününde hiç et tüketilmemesi ve kalan 2 gündeyse tüketilen etin toplamda 250 gramı geçmemesi önerilyor.

Fleksitaryen beslenmenin faydaları nelerdir?

Vejetaryen beslenmenin sağlık için sunduğu faydaların tamamını sunan bu beslenme stili, vejetaryenliği merak eden ancak sağlık sebepleriyle et tüketmek durumunda olan ya da et tüketmekten vazgeçemeyenler için uygun bir beslenme stili. Fleksitaryen beslenmenin sağlık için sunduğu faydalarsa şöyle:

1. İnsülin direncini ve Tip 2 Diyabet riskini azaltır

Çoğunlukla kaslarda depolanan yağın metabolizmayı olumsuz etkilemesinden kaynaklanan insülin direnci ve beraberinde gelen Tip 2 Diyabet hastalığı, özellikle şeker, işlenmiş karbonhidrat kaynakları ve doymuş yağları içeren bir beslenme düzeninin kaçınılmaz sonuçlarından biri. Diabetes Care’de yayınlanan bilimsel bir çalışmada, yoğunluklu olarak bitkisel bazlı beslenen ve et tüketimini sınırlayan fleksitaryenlerin deri altında, kas üstünde ve kasların içinde depolanan yağların ve insülin direncinin azaldığı gözlemlendi.

2. Kilo vermeye yardımcı olur

Büyük bir çoğunluğumuzun kilo verme ve yağ yakma amacıyla uyguladığı diyetlerden, kilo verme açısından en faydalı sonuç alabileceklerimizden biri fleksitaryen beslenme. Fleksitaryen beslenme, tıpkı vejetaryen beslenmede olduğu gibi meyve, sebze ve tam tahıllar yönünden zengin bir beslenme düzeni olduğu için daha az kalori alarak daha uzun süre tok hissetmenize ve bu yönüyle kolaylıkla kilo vermenize yardımcı oluyor.

Aşırı kilonun ve yağlanmanın neden olduğu yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve inme riskini de azaltan bu beslenme düzeninde, etten alınan proteinle kas kütlesinin korunması sağlanırken, daha fazla kas daha fazla enerji harcayarak daha fazla yağın yakılmasına yardımcı olduğu için, yağdan kilo kaybetmek de çok daha kolay hale geliyor.

3. Kalp hastalığı riskini azaltır

2015 yılında Amerikan Kalp Derneği tarafından yayınlanan bir araştırma, fleksitaryen beslenenlerin kalp hastalığı ve felç riskinin daha düşük olduğunu gösteriyor. 450.000’den fazla katılımcının yer aldığı ve 10 yıl boyunca katılımcıların beslenme düzenlerinin takip edildiği bu kapsamlı araştırmada, tükettiği yiyeceklerin en az %70’i bitkisel bazlı olan katılımcıların bitkisel ağırlıklı beslenmeyenlere göre kalp hastalıklarından hayatını kaybetme riskinin %20 daha az olduğu gözlemlendi.

4. Karbon ayak izinizi azaltır

Fleksitaryen diyet sadece bedeninizin değil, gezegenin sağlığının korunması için de son derece faydalı bir beslenme stili. Daha az et yemek ve et yerine baklagiller, bezelye, tam tahıllar, koyu yeşil yapraklı sebzeler, yemişler ve yağlı tohumlar gibi bitkisel bazlı protein kaynaklarına yönelmek karbon ayak izinizin azaltılmasını sağlıyor.

Et tüketimini azaltmak, sera gazı emisyonlarının yanı sıra toprağın kirlenmesini önleyerek ve su kullanımını azaltarak doğal kaynakların korunmasına yardımcı oluyor. Bitkisel bazlı diyetlerin sürdürülebilirliğe olan katkısını inceleyen bir araştırma, et tüketiminin sınırlandırıldığı Fleksitaryen beslenme düzenine geçmenin sera gazı emisyonlarını %7 azaltabileceğini öne sürüyor. Bitkisel bazlı protein kaynaklarının üretiminde hayvansal proteinlere kıyasla 11 kat daha az enerji kullanıldığı için, protein ihtiyacını çoğunluklu olarak bitkisel bazlı kaynaklardan karşılamak da, dünyanın sınırlı olan kaynaklarının bilinçli tüketilmesine de katkıda bulunuyor.

Vejetaryen, yani bitki bazlı beslenmenin sağlık için sunduğu tüm faydaları içeren ancak bir yandan da et tüketimini keskin çizgilerle sınırlandırmayan Fleksitaryen Diyet, et yemekten vazgeçemeyenler ya da sağlıkla ilgili sebepler yüzünden et tüketmek durumunda olanlar için esnek ve sağlıklı bir beslenme stili olmasıyla ön planda. Siz de vejetaryen olmak ve eti tamamen bırakmak için kendinizi henüz tam anlamıyla hazır hissetmiyorsanız, Fleksitaryen Diyet ile et tüketiminizi sınırlandırarak bitkisel bazlı beslenmenin sağlık için sunduğu faydalardan yararlanabilirsiniz. 

İlginizi çekebilir: Sınırlayıcı, yasaklayıcı beslenme programları ‘out’: En doğru beslenme programı, gerçekçi ve sürdürülebilir beslenme programı

Kaynaklar: Health Line, Everyday Health, BBC Good Food

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale