İnsanlık bilinmezliğin endişesi içinde. En çok sorulan soru ise ne olacak?
Ben de bilmiyorum.
Tam da dönüşmemiz gereken yer burası.
Bitmesi gereken ilişkiler bitecek ve asıl görev başlayacak.
Bir kapı kapanacak ve başka bir kapı açılacak.
Belki de maneviyat, şükür duygusu artacak, öz değerler ortaya çıkacak.
Fırsatlar sunulacak, olasılıklar artacak.
Bilmiyoruz, bilmeyeceğiz, aslında hiçbir zaman bilmedik. Yaptığımız tüm planlar, programlar ertelendi ya da iptal oldu.
Aslında hiçbir zaman bilemedik, bildiğimizi zannettik. Bu aslında bir fırsat. Bilinmeyeni karşılamak, içine dalmak ve korkularımızla yüzleşmek için bir fırsat. Gerçek doğamızla uyum içinde olmak için bir fırsat.
Hayatımızı, ilişkilerimizi, duygularımızı hep kontrol etme ihtiyacı içinde olduk. Belki de NEFES’i bozduğumuz yer tam da burası. Anlamlar koyduk hayata. Ahlaki kurallarla kendimizin dışında bir varlık olduk. Çabalayarak kolayca ulaşabileceğimiz şeyleri kaçırdık. Direnç göstererek fırsatlar kaçırdık.
Çok çalışırsam başarılı olurum.
Yardımsever olursam iyi bir insan olurum.
Bu şekilde olursa daha güzel olur.
Daha iyisi olmalı, en iyisi olmalı…
Hep bir tanım, hep bir anlam. Üzüntüyü, kederi, acıyı, hüznü hep bastırdık. İstenmeyen bir durumla karşılaştığımızda iniş, çıkışa izin vermeden nefesimizi tuttuk ve yok saymayı seçtik. Şu anda da aynı şeyi yapıyoruz. Bastırmak için yüzlerce kitap, uygulama ve dönüşüm aracını seçiyoruz. Her birinin altında bir ARZU ve BEKLENTİ var.
Tam da burada sorgulanması gereken şey şu:
Ben bu hayatı nasıl yaşamak istiyorum?
Değerlerim neler?
Asıl gerçeğim ne?
Ortaya çıkan şey aslında içsel gücünü fark etmek. Uyum içinde ve teslimiyeti olan kişiler bu gücü çoktan eline aldılar. Hayatı sürekli kontrol etmeye çalışanlar ise tüm bu sürece tepki veriyor.
İçsel güç, kendinle iletişim kurmaya izin veriyor. Direnç göstermiyor, baskılamıyor. Beklentisizce yapılan nefes çalışmaları ve meditasyonlar haricinde tüm uygulamalar gücü bastırıyor. Çünkü tüm uygulamalı çalışmalar duyguları bastırmak için, değiştirmek ve dönüştürmek için.
Ben size şunu söylüyorum:
Fark et – İzin ver – Özgür bırak.
Bir korku, endişe, acı yaşıyorsan izin ver.
Onu bastırma. Hangi düşüncen bu duruma neden oluyor? İşte burayı sorgula.
Hiçbir zaman nötr düşüncen yoktur.
Her bir düşüncen öğrenilmişliklerle gelir.
O zaman korktuğun şey ne?
Yarattığın, tutunduğun düşünceler…
Doğru mu? Emin misin? Bu soruları sorduğunda yok olacaklar belki de.
Burada ki çağrı sevgili Gamze’nin dediği gibi ZİHİNSEL İNZİVA. Boş alanlar yaratın kendinize. Meditasyon yapın. 10 dakika bile olsa yalnız kalacağınız alanlar yaratın. İçeride bağıran, doyurulmayı bekleyen seslerle yüzleşin ve onları reddetmeyin. Duyguları bastırmayın. Durun ve onlara alan tanıyın. Bir ağrıyı bastırmaya çalışmak, o ağrıyı artırır. İlacı almak ağrıyı bastırır, dönüştürmez. Duygular da böyledir.
Kendine karşı nazik, dürüst, anlayışlı, dinleyeci, sevgi dolu, kabulleneci yaklaştığında gerçek dönüşüm ortaya çıkar. Kişisel dönüşüm burada başlar. Daha fazlasına ulaşmak isteğinin yerine, beyin neyin gerçek neyin illüzyon olduğunu keşfeder.
Tüm dünyanı uyanışına selam olsun…
İlginizi çekebilir: Belirsizliğin hafifliği: Nefesini bozan şey “kontrol etme” arzusu