Fiziksel temasın romantik ilişki üzerindeki etkileri
Şiirlere konu olan, tarihten eksik olmayan, en can alıcı filmlerin gündemi ve yazar, ressam gibi sanatçıların ana besin kaynağı olan aşk nasıl oluyor da kimyasal reaksiyonun ötesinde bir durum olabiliyor? Aşk dediğimiz kavram aslında vücudun öteki ile etkileşime geçtiğinde ürettiği hormonal yapıdır. Tabii ki böyle bakınca hiçbir büyüsü kalmayan fizyoljik bir hadise oluyor.
Peki aşkı yüceleştiren şey nedir? Ona yüklenen anlam, kişinin öteki üstünden varoluşu ve gerçekliğini yaşama hali. Kimyasal süreç ardından devam eden her duygu biraz ihtiyaçların karşılanması biraz da bizim içimdeki o kişinin temsiliyle kurduğumuz ilişkidir. Aşka yönelmemizi sağlayan en önemli nedense varoluşumuzu devam ettirebilme gayesidir. Öteki ile yatışan, ötekiyle duygusal ihtiyaçlarımızı gideren canlı türü olarak; sevmek ve sevilmek her daim bize iyi gelir. Duygusal ilişki devreye girdiğinde birçok kalitede yer almaktadır. Fiziksel temas bu kalitelerden biridir. Etkilendiğimiz kişiyi görünce yüzümüzün kızarması, midemizdeki garip his, göz bebeklerimizin büyümesi, ele ele tutuştuğumuzdaki huzur… Hepsi fiziksel temasın ilişkiye kattığı değerlerdir. Aşık olduğumuz kişiyi görünce vücut kalp atışını hızlandırır ve dopamin salgılamaya başlar. Bu da vücuda giren oksijen miktarını artırır ve yüzümüzün kızarmasına sebep olur. Öte yandan sarılmak oksitosin hormonu salgılamayı sağlar ve bağlanmamız kolaylaşır. Bu bağlanma sadece partnere değil kendimize ve hayata bağlanmayı da sağlar. Güven algımız etkilenir, kendimizi daha emniyetli hisseder, kendimizi başa çıkma becerisinde daha güçlü hissederiz, yani kaygıdan uzaklaşırız.
Bebeklerin anneleriyle temasa geçtiklerinde sakinleşmelerinin sebebi budur. El ele tutuşmaksa salgıladığı hormonlar ile kişinim endorfin seviyesini artırarak fiziksel acının azalmasını sağlar. Bu alanda yapılan bir araştırma kadınların el ele tutuşmayla acılarının %34 azaldığını göstermiştir. Uzun süreli sağlıklı ilişkilerde göz göze belli bir süre bakıldığında kişilerin kalp ritimlerinin senkronize olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu da uyumla beraber empati yeteneğini artırmayı sağlamaktadır. Yaratıcılık, ilham, duygusal esneklik, aidiyet hissi gibi avantajları bir kenara koyarsak, aşkın hallerini en etkili kılan, yine fiziksel temasın aktive ettiği biyolojik ve kimyasal süreçlerdir.