X

FilMüzik: Nasıl Başlarsa Öyle Gider mi?

2016 daha ilk ayından “2015’i size çok aratacağım” diyerek başladı. Kaybettiğimiz değerli isimler, ülkenin gün geçtikçe azalan huzuru ve neşesi… Allah’tan hayatımızda sanat var, pek çok acıyı katlanır ve anlamlı kılabiliyor. Ocak ayında gösterime giren birbirinden güzel filmlerin ardından Şubat ayında da yine birbirinden güzel filmler izleyeceğiz, filmlerin birbirinden güzel müziklerini dinleyeceğiz.

Bu ay Filmüzik’te yer verdiğimiz 3 filmin de ortak bir özelliği var; hepsi de kitap uyarlaması. Ayrıca 28 Şubat Pazar gecesi, Chris Rock’ın sunumuyla Hollywood & Hifhland Center Dolby Theatre’de düzenlenecek Oscar Ödül Töreni’nde aday olan filmlerden biri de bizimle olacak.

Detaylar için hazır mıyız?


CAROL – CARTER BURWELL (Gösterim Tarihi:5 Şubat 2016)

Carol – Carter Burwell

Coen Kardeşler’in ’96 yapımı Fargo’sunda, Catherine Hardwicke’nin 2008 yapımı Twilight’ında ve Martin McDonagh’ın 2008 yapımı In Bruges’ünde onun ismine rastlamış olmanız pek olası. Carter Burwell, 1955 New York doğumlu kompozitör, orkestra şefi ve oyuncu.

Carter Burwell’in müziğe olan ilgisi lise yıllarına dayanıyor. Steve Kraemer’a başladığında yakın bir arkadaşı ona piyanoda blues uyarlaması çalmayı öğretiyor. Sonunda engellenemez punk hareketi başlıyor ve herhangi bir eğitimi olmamasına rağmen Burwell kendisini teşvik ederek The Same, Thick Pigeon ve Radiante gruplarında kendisine yer buluyor. Takvimler 1986 yılını gösterdiğinde Burwell, Avignon Festival’i için dans şarkıları besteliyor ve hemen ardından The Harmonic Choir ile dünya turuna çıkarak David Hykes’ın deneysel vokali oluyor. Sonrasında Burdwell pek çok tiyatro oyununun müziklerini de bestelemeye başlıyor.

Carter Burwell, Mary Beams, George Griffin ve Robert Breer’dan animasyon öğreniyor ve kalemle yaratılmış Help I’m Being Crushed To Death By A Black Rectangle ve Subway Slut filmlerini yaratıyor ve bu filmler pek çok animasyon festivalinde ödül kazanıyor. Burwell, kısa bir süre sonra da filmler için müzik yapmaya başlıyor.

Burwell’in son güzel işlerinden biri de Carol. Carol, ülkemizde 5 Şubat’ta vizyona girecek olan 6 dalda Oscar adayı ve Patricia Highsmith’in aynı isimli kitabından uyarlanmış enfes bir film. Burwell, bu etkileyici film için bestelemiş olduğu müziklerle de Oscar adaylarından biri. Kitabı okumamış ya da filmin konusunu henüz bilmeyenler için kısaca bahsetmem gerekirse; orta yaşlarının güzelliğinde olan Carol sosyetenin tanınmış simalarındadır ve kocasından boşanmak istemektedir. Kızının velayeti için savaş veren Carol, Manhattan’da lüks bir butikte Therese ile karşılaşır ve bundan sonrası aşk ve sorumluluk üzerine kurulu enfes bir hikayeye dönüşür. Filmin müzikleri, hikayenin geçtiği 1950’lere bizi götürüyor.

Filmin Soundtrack’i:

https://www.youtube.com/watch?v=M4q1DzqLb98

Filmin fragmanı nerede diyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=EH3zcuRQXNo

İlgili yazı: FilMüzik: 2016 Güzel Bir Başlangıç Yapıyor

THE DANISH GIRL – ALEXANDRE DESPLAT (Gösterim Tarihi: 12 Şubat 2016)

The Danish Girl – Alexandre Desplat

1961 yılında Fransa’da dünyaya gelen Desplat’ın tam ismi Alexandre Michael Gerard Desplat’tır ve kendisi sektörün önemli kompozitörlerinden ve orkestra şeflerinden biridir.

Desplat’ı müzik dünyasına yönlendiren ve eserleri ile ona ilham olan isimler; Maurice Jarre, Bernard Herrmann ve Georges Delerue’dir. Fakat Desplat’ı sinemada kompozitör olma konusunda ikna eden isim John Williams’tır. Desplat, verdiği bir röportajda “John Williams’ın Star Wars için yaptığı müzikleri duyduktan sonra köklerimin sinemaya ait olduğunu anladım.” sözlerini sarf edecektir.

Yunan bir anne ve Fransız bir babanın çocuğu olan Desplat, Fransız senfonist Ravel ve Debussy’i dinleyerek büyümüştü. Piyano ve trompet ile müzik kariyerine başlayan Desplat ana entstruman olarak flüte karar vermiş ve TV ile sinema için müzik üretmeye başlamadan önce drama tarzında pek çok tiyatro için beste hazırlamıştı.

Desplat ilk filminin müzik kayıtları esnasında bir violinist ile tanıştı ve bu kadın onun önce en favori solisti, yıllar sonra da eşi oldu. Birlikte pek çok harika filmin müziğine imza attılar. Desplat’ın şanlı geçmişine baktığınızda The Curious Case of Benjamin Button, Argo, Harry Potter and Deathly Hallows, Godzilla, The King’s Speech, The İmitation Game ve The Grand Budapest Hotel gibi önemli filmleri görürsünüz.

Bol ödüllü Desplat, bu kez David Ebershoff’un kaleminden çıkan The Danish Girl isimli kitabın film uyarlamasının müzikleri ile karşımıza çıkıyor. The Danish Girl, Lili Elbe ve Gerda Wegener’in gerçek yaşamlarından esinlenen çarpıcı bir aşkın hikayesini konu alıyor.

Filmin Soundtrack Albümü:

https://www.youtube.com/watch?v=AIYxCUxM46o

Filmin fragmanı nerede diyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=d88APYIGkjk

ROOM – STEPHEN RENNICKS (Gösterim: 22 Şubat 2016)

Stephen Rennicks – Room

Bir kompozitör düşünün, kariyerinin ilk gününden beri yönetmen arkadaşı ile birlikte İrlanda sinemasının daha başarılı olması için uğraşsın ve harika bir partnerliğe imza atsın. Baylar bayanlar karşınızda: Stephen Rennicks. Rennicks, kendisine partner olarak Lenny Abraham’ı seçiyor ve 1991 yılında Abraham’ın ilk kısa filmi 3 Joes için bir araya geliyorlar. Yıl 2004’ü gösterdiğinde Adam and Paul filmleri ile Irish Film and TV Awards’ta ‘En iyi Film’ ödülünü alan ikili IFTA’da Garage (2007) ve What Richard Did (2012) ile de aynı başarıyı yakalıyorlar.

İkilinin 5. uzun metraj filmi olan Frank, kariyer hayatlarındaki en önemli filmlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Müzikal ağırlıklı filmde Rennicks hem kompozitör hem müzik direktörü olarak çalışıyor ve Silvia Screen Records etiketi ile raflardaki yerini alan soundtrack albümü, Mojo tarafından 2014 yılının albümü seçiliyor.

Abraham ile olan iş birliğinin dışında Rennicks, Richie O-Donnells belgeselinin, Man About Dog komedisinin, Boy Eats Girl korku komedisinin müziklerini yapıyor.

İkili, ülkemizde 22 Şubat’ta vizyona girecek Room filmi ile yeniden bir araya geliyor. Emma Donoghue tarafından 2010 yılında kaleme alınan Room, ülkemizde de çok satanlar listesinde yer almış enfes kitaplardan biriydi. Rennick ve Abraham ikilisi, aynı isimli film için bir araya gelmiş ve kariyerlerinin en çok beklenen filmlerinden birine imza atmışlardır. 4 dalda Oscar adayı olan film, müzikleri ile de İrlanda sinemasına daha çok ilgi duymanıza neden olacak.

Filmin Soundtrack’i:

https://www.youtube.com/watch?v=6YCqAxvV6Ww

Filmin fragmanı nerede diyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=E_Ci-pAL4eE

Serpil Şahin: Serpil Şahin, üniversite yıllarından beri medya işi ile ilgileniyor. Radyo ve TV ile başlayan yolculuk, İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergi ile devam eder. Bir süre sonra dijital medyayı öğrenmeye karar verir ve 2006’dan bu yana dijital medya üzerinde çalışır. Dijital medyanın hem mutfağında, hem restoran bölümünde bulunan Serpil, 2013 yılında kendi ajansı Happygen’i kurar. Happygen’in kurulduğu dönemlerde ilk kitabı Aşk Yemeği Acılı Sever çıkar, şimdilerde 2.kitap için çalışmaları devam ediyor. Tam bir müzik aşığı olan kadın, anime ve mangaya karşı koyamıyor. “Hayatlarımızda tiyatro, masal, sinema ve sevgi bolca olsun.” dileğini her gün evrene yolluyor. Umarız o uzaylı bu güzel dilekleri yutmaz.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale