X

FilMüzik: 2016 Güzel Bir Başlangıç Yapıyor

2015 neredeyse 12 ayı ile dolu dolu yorucu bir yıl oldu ve insanoğlu, içinde barındırdığı tüm kötülüğe inat 2016’dan bolca iyilik bekliyor. İyiliği bulur muyuz, kendimizin farkında olur muyuz, dünya daha yaşanır bir yer haline döner mi, uzaylılar gelir mi bilemiyoruz. Bildiğimiz tek bir şey var; 2016’da da tıpkı 2015’te olduğu gibi güzel filmler izleyeceğiz, güzel film müzikleri dinleyeceğiz.

Yılın açılışını Joy, The Hateful Eight ve The Revenant yapıyor. Bu 3 filmin ikisinin ortak bir özelliği de var; kompozitörleri birden fazla. Joy’da David Campbell ve West Dylan Thordson birlikteliği karşımıza çıkarken The Revenant’ta Bryce Dessner, Carsten Nicolai ve Ryuichi Sakamoto karması bizi karşılıyor.

Detaylar için hazır mıyız?


JOY – DAVID CAMPBELL & WEST DYLAN THORDSON: 1 Ocak 2016

Jeniffer Lawrance-West Dylan-David Campbell:Joy

1948 Toronto doğumlu Campbell; aranjör, kompozitör ve orkestra şefi aynı zamanda enfes bir hayalci. Çünkü Campbell, okuduğu çizgi romanlardaki karakterlerden hayali bir orkestra kuruyor ve kendi hayali gitarı ile bu orkestrayı yönetmeye çalışıyor. Hepimizin tahmin edebileceği üzere 10 yaşında da violin, viola ve piyano çalmayı öğrenmeye karar veriyor. Kendisi İskoç viola ikonu William Primrose’dan ve Seattle maestro’su Vilem Sokol’dan eğitim almaya başlıyor.

Müziğe ve öğrenmeye olan tutkusu onu erken yaşta gelen bir stüdyo kariyerine ulaştırıyor ve Campbell, 70’li yıllarda Marvin Gaye’in yönettiği pek çok ‘Motown’ klasiğinde yer alıyor. 70’ler rock ve pop müziğinin hakimiyetindeyken Campbell punk rock gruplarının ulusallaşması için onlarla birlikte çalışmaya başlıyor ve aranjörlük dosyası böylece aralamış oluyor. 80’lere geldiğimizde Campbell’in kalbi film müzikleri için atmaya başlıyor ve kendisi 3 güzel filmin kompozitörü olarak karşımıza çıkıyor: Night of the Comet, Risky Business ve All the Right Moves. Bu süre zarfında Campbell pek çok şarkı yazıyor, grupların aranjörlüğünü üstleniyor, reklam ve oyunlar için müzik yapıyor. Linda Ronstadt’ın Grammy başarısından sonra yeniden aranjörlüğün ön planda olduğu yıllar geliyor ve Campbell, modern rock, country, hip hop ve r&b, pop gibi pek çok müzikte elektronik diskografiyi inşa etmeye başlıyor.

West Dylan Thordson ismini pek çoğunuz, West Thordson olarak A Whisper in The Noise grubundan biliyor olabilirsiniz. Genç ve ünlü kompozitör Thordson, Newyork’a taşınmadan önce Minnesota’da gayet başarılı bir müzik hayatının içerisindeydi. Bir Bob Dylan klasiği olan The Time They Are A’Changin şarkısını kendilerine has yorumladıkları dönemde, yönetmen Manoj Nelliyattu Shyamalan’ın ilgisini çekerler ve Shyamalan’ın 2006 yılında vizyona giren Lady in The Water filminin kapanışında onların bu cover şarkısına yer verir. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra da West Thordson adını 2009 yapımı The Art of Steal filminde görürüz. 2014 yılında Foxchachter filminde ve The Jinx: The Life and Deaths of Robert Durst dizisindeki müziklerde yine onun imzası vardır.

Bir röportajında müziğe, dedesinin çiftliğindeki piyanoyu çalarak başladığını söyleyen Thordson ile Campbell’i aynı yapan şey müziği kendi çabaları ile keşfetmiş olmaları ve tabii ki Bob Dylan hayranlığı. Campbell ve Thordson’ı bir araya getiren de yeni yılda vizyonda izleyeceğimiz biyografik komedi-drama yapımı Joy. Film, Miracle Mop’un mucidi ve LLC’nin kurucusu Joy Mangano’nun tek başına üç çocuğu ile birlikte verdiği hayat mücadelesini ve kendi hedeflerine ulaşabilmek adına şekillendirdiği yeni rotasını konu alıyor. Joy’u Jennifer Lawrence oynarken Bradley Cooper ise eski eşi oynamaktadır.

Filmin Soundtrack’i;

https://www.youtube.com/watch?v=GvDj9suGak0

Filmin Fragmanı nerede diyenler için;

https://www.youtube.com/watch?v=uR-2TiQVY-k

Ennio Morricone: The Hateful Eight

THE HATEFULL EIGHT – ENNIO MORRICONE: 8 Ocak 2016 

1928’de Roma’da doğan Ennio Morricone, en tanınmış ve eleştirel takdir görmüş müzisyenlerden biridir. Film ve televizyon dünyasına kattığı birbirinden önemli 500’ün üzerinde eseri vardır. Morricone, Accademia Nazionale di Santa Cecilia’da trompet eğitimi alırken bir yandan piyanoda kendisini geliştiriyordu.

1962 yılında yayınlanan La Voglia Matta (Crazy Desire) filminin müzikleri ile kariyerine başlangıç yapan Morricone; rock’tan konçertoya, avant-garde’dan jazz’a kadar geniş bir repertuara sahipti ve 1964’te A Fistful of Dollars için bestelediği müziklerle adından söz ettirmeye başlamıştı. Kariyerinde pek çok tarzda müzik bestelese de A Fistful of Dollars için bestelediği batı müzikleri kendisini o dalda aranan isimlerden biri yapacaktı.

1970’lere geldiğimizde Hollywood’da iyice tanınan bir isim olmaya başlayan Morricone; Don Siegel, John Carpenter, Brian De Palma, Barry Levinson, Mike Nichols ve Oliver Stone ile çalışıyordu. 70 milyon üzerinde albüm satış rakamını elinde bulunduran, 5 dalda Oscar’a aday olan, 3 Grammy’si bulunan, 5 BAFTA Ödülü ve daha pek çok ödülün sahibi olan Morricone, aynı zamanda The Simpsons ve The Sopranos’un da müziklerini yapıyordu.

2003 yılına geldiğimizde Morricone ve Tarantino’nun yollarının Kill Bill Vol. 1’de kesiştiğini görüyoruz. O zamandan bu zamana ünlü yönetmenin pek çok filminde Morricone’nin imzası vardır, tıpkı The Hatefull Eight’te olduğu gibi.

Western, drama ve gerilim türündeki The Hatefull Eight, iç savaşın bitmesinin ardından yıllar sonra bir grup yabancının tipiden kurtulmak için konaklama yerine sığınmalarını konu alır. Filmin kadrosunda Samuel L. Jackson, Kurt Russell, Jennifer Jason Leigh gibi isimleri görüyoruz.

Filmin Soundtrack’i:

https://www.youtube.com/watch?v=eKQNw57Ppg4

Filmin Fragmanı nerede diyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=gnRbXn4-Yis

THE REVENANT – RYUICHI SAKAMOTO, BRYCE DESSNER, CARSTEN NICOLAI: 22 Ocak 2016

Leonardo di Caprio, Ryuichi Sakamoto, Bryce Dessner, Carsten Nicolai:The Revenant

Ryuichi Sakamoto, 1952 Tokyo doğumlu müzisyen, kompozitör, piyanist, aktör ve dansçı. 1978 yılında üyesi olduğu Yellow Magic Orchestra ile büyük başarı yakalayan Sakamoto, grupta klavye çalıyor ve zaman zaman vokal yapıyordu. Ardı ardına çıkardıkları albümler Yellow Magic Orchestra’ya dünya çapında bir başarı getiriyor. Sakamoto, solo bir kariyer hedefliyor ve ilk deneysel elektronik albümü olan Thousand Knives albümünü 1978 yılında çıkarıyor. Pek çok albüm ve uluslararası isimlerle iş birliğinden sonra 1992 yılında Barcelona Olimpiyatları’nın açılış müziğini besteliyor.

Elini neye atsa başarı ile taçlandıran Sakamoto, 1983 yılında bir savaş filmi olan Merry Christmas Mr. Lawrance’ta hem oynuyor, hem müzikleri besteliyor. Sakamoto, aynı zamanda anime ve video oyunlar için hem senaryo yazıyor, hem beste yapıyor.

Bryce Dessner, 1976 Ohio doğumlu kompozitör, küratör ve gitarist. Pek çoğumuz onu, Grammy ödüllerine aday gösterilmiş The National’dan tanıyor. Kendisi aynı zamanda grubun gitaristi. Yale Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans yapan Dessner’in müziği için NPR “muhteşem ve kalbin derinliklerinde hissedilen” tanımını kullanır.  2006 yılında MusicNOW Festivali’ni kuran Dessner, takvim 2007’yi gösterdiğinde film dünyası ile tanışır. Dessner; Padma Newsome’s Quartet, Clogs ile Turn the River filminin müziklerini yapar ve filmin kompozitör koltuğunda oturur.

The National grup üyelerinden biri de Bryce’ın kardeşi Aaron’du ve ikili Jack Kerouac’ın Big Sur kitabından uyarlanmış filmin müziklerini de yaparlar. Film 23 Ocak 2013’te Sundance Film Festivali’nde gösterilir ve büyük beğeni kazanır. 2015 yılına geldiğimizde Dessner’in şarkısı Tour Eiffel Altın Palmiye kazanır.

Carsten Nicolai (Alva Noto olarak da bilinir), 1965 Chemnitz, Saxony Almanya doğumlu kompozitör, yazar ve yönetmen. Diğer iki kompozitörden farklı olarak Nicolai, eğitim hayatında mimarlık ve peyzaj sanatını benimser. İçindeki müzik aşkının da farkına varan Nicolai, 1999 yılında Olaf Bender ve Frank Bretschneider ile yapımcı şirket Raster-Noton’u kurar. 2009 yılında, sanat ile yoğrulan hayatının kapılarını biraz daha aralayan Nicolai, Michael Nyman ile birlikte Sparkie: Cage and Beyond operasını yazar.

Nicolai’nin görsel sanat imzasını görebileceğiniz dünyanın en prestijli müze ve sanat merkezleri arasında the Guggenheim, the SF MoMA, Modern Art Oxford, NTT Tokyo, Tate Modern and Venice Biennale bulunuyor.

Bu 3 isimden Ryuichi Sakamoto ve Carsten Nicolai’ın yolları 2002 yılında kesişir. Raster-Noton yapım şirketinden çıkan Vrioon adlı albümde yer alan sanatçılardan biri de Ryuichi Sakamoto’dur. Ve nihayet 3 kompozitörü bir araya getiren isim ise yönetmen  Alejandro G. Iñárritu olur. Michael Punke’ın The Revenant: A Novel of Revenge isimli kitabından beyaz perdeye uyarlanan The Revenant; 1980’li yıllarda kürkleri için hayvan avlayan bir kuruluş için çalışan Hugh Glass adındaki bir tuzakçının, bir boz ayı tarafından ölümcül bir biçimde yaralandıktan sonra, kendi ekibi tarafından ölüme terk edilmesini anlatır. 2015’in Ocak ayında vizyona giren Tom Hardy, Domhnall Gleeson ve Leonardo DiCaprio gibi önemli isimleri bir araya getiren film görsel olduğu kadar müzikal anlamda da sinema izleyicilerinden tam not alacak gibi görünüyor.

Filmin Soundtrack’i;

https://www.youtube.com/watch?v=iO6d7R98lBU

Filmin Fragmanı nerede diyenler için;

https://www.youtube.com/watch?v=LoebZZ8K5N0

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

Filmüzik: Aralık ayında vizyona girecek filmler ve müzikleri

Hayatınızı değiştirecek 10 muhteşem film

Ufkunuzu genişletebilecek 12 ilginç macera filmi

 

Serpil Şahin: Serpil Şahin, üniversite yıllarından beri medya işi ile ilgileniyor. Radyo ve TV ile başlayan yolculuk, İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergi ile devam eder. Bir süre sonra dijital medyayı öğrenmeye karar verir ve 2006’dan bu yana dijital medya üzerinde çalışır. Dijital medyanın hem mutfağında, hem restoran bölümünde bulunan Serpil, 2013 yılında kendi ajansı Happygen’i kurar. Happygen’in kurulduğu dönemlerde ilk kitabı Aşk Yemeği Acılı Sever çıkar, şimdilerde 2.kitap için çalışmaları devam ediyor. Tam bir müzik aşığı olan kadın, anime ve mangaya karşı koyamıyor. “Hayatlarımızda tiyatro, masal, sinema ve sevgi bolca olsun.” dileğini her gün evrene yolluyor. Umarız o uzaylı bu güzel dilekleri yutmaz.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale