Küçük, minik bir ara vermiş olabilirim. Bu ara sırasında bir kaburga ezmiş, bir telefon kırmış da olabilirim. Ama dönüşümün muhteşem olacağından daha önce bahsetmiş miydim? Gittim, gezdim, gördüm. İçimde muhteşem bir enerji, auramda değişik bir sinerji ve cebimde hikayelerimle döndüm. Ama bu hikayelerden de önemlisi çok kral bir misafirle döndüm! Bir dönemin en güzel müzik programlarından Frekans’ı hazırlayıp, sunan, memlekette yapılan bir sürü festivalin sahne arkasında bilfiil yer almış, Dream Tv’nin Genel Yayın Yönetmeni Şafak Ongan’la “Benim festivalim, senin festivalini ezer mi?” dedik ve Avrupa’da bu yıl çok ilgi gören iki festivali karşılaştırdık. Vallahi tadından yenmez diyorum ve yorumları size bırakıyorum.
Her yıl yaz sezonu yaklaştı mı dünyanın dört bir yanında başlar festivaller. İnsana genç olduğu halde kendini daha da genç hissettiren, limitleri ortadan kaldıran, dünyanın dört bir yanından insanı kaynaştıran, müzik, eğlence, özgürlük ve daha bir sürü şeyin kalbidir benim için bu festivaller.
Biz de Şafak Ongan’la bu yıl Avrupa’da çok ilgi gören iki festivali karşılaştıralım dedik. Benim Sonar’ım Şafak’ın Sziget’ine karşı! Aslında Barselona’daki Sonar elektronik müzik festivali, Budapeşte’deki Sziget biraz ortaya karışık bir müzik festivali olsa da; ortak olan şey duygular dedik ve kolları sıvadık! Bundan sonra da Primavera ve Rock’n Coke’la da devam edeceğimizi baştan belirteyim ki, uzunca bir süre Uplifers semalarında esecek olan festival rüzgarından “Yok efendim benim haberim yoktu, aman efendim neden önceden söylemediniz?” demeyin de “evet efendim ne iyi ettiniz de festivallere parmak bastınız, sepet efendim çok mutlu olduk, kesin seneye biz de gideceğiz!” deyin.
Şafak da ben de hem dinlediğimiz dj’leri ve grupları bildirirken, bir de efendim “ortam şöyle güzeldi, böyle güzeldi, Sonar bahane, off Sonar şahane, iki festival alanına da genel bakış, efendime söyleyeyim ne yenir, ne içilir, millet ne giymiş, kim ne demiş…” tadında festival dedikoduları ve daha bir sürü şeylerini anlatacağız. Fakat Şafak’ın “bir sürü şey” kısmı pek kuru kuru olmayacak, zira kendisi (3 dakika olsa da ) Sziget’te sahne aldı. Yani ben gidip de Sonar’da Dj’lik yapmadım diye kendimi eziklemeyeyim diyorum ama adam Budapeşte’deki festivalde sahneye çıktı yahu! Yani kulağınızı açıp iyi dinleyin derim ben, böyle fırsat her zaman gelmez.
Hani bir de demin dedim ya ortak olan şey duygular diye. Festival ruhu, müzik, yaz, gençlik, özgürlük, eğlence… İşte bütün bunlar ortak hisler ve duygular. Farklı dilleri, dinleri ortadan kaldıran, bütün insanları neşeyle kaynaştıran güzel müzik ve pozitif enerji patlamasıyla insana yaşadığını hissettiren bu festivalleri ne iyi etmişler de yapmışlar yahu!
En çılgın kıyafetini giyinip gelen, orasına burasına dövmesini basan, bütün kış festivalde kendimi göstereceğim diye spor salonlarında baklavalarına baklava katan erkekler, “Hazır festivale geldik ben de oramı buramı açarım, benim başım kel mi?” diyen kızlar, pek marjinal, bir o kadar orijinal ruhlu ve tipli gençler, hele bir de İstanbul’daysak “Ulan bu kadar marjinal insan bunca zaman nerelerdeydi?” sorusunu sorduracak kadar uçuk kaçık giyinen dostlar, şahane müzik, büyülü atmosfer ve daha neler neler… Yarından itibaren benim Sonar’ımla başlayıp, haftaya Şafak Ongan’ın Sziget’iyle devam edecek festival rüzgarlarımıza hoş geldiniz efendim. Hadi yarın görüşürüz.