X

Fernweh olma hali: Berlin gezi notları 1

Hayatta zaman aşımına uğramayan nadir şeylerden biri seyahatin verdiği o haz. Bitmiyor, azalmıyor. Hatta gün be gün alevleniyor. Gezdikçe yeni yerlere, o henüz gidilemeyen yerlere duyulan özlem de artıyor. Bu özleme tam karşılık gelen ve Türkçede direkt karşılığı olmayan bir kelime var: Fernweh. Bu, görülmemiş yerlere olan o dinmeyen hasreti ifade ediyor. Ben burada bu his ve bana hissettirdiklerini kaç cümle anlattım ama Almanlar sağ olsun tek kelimede özetlemişler. Tam hislerime tercüman o kelime yani Fernweh… Bu yazının başlığı da bu kelime olsun.

Bu ayın yazısı da Berlin oldu. Gidip görmek yetmez keşke bir müddet yaşasak dediğimiz bir yer. Neden derseniz nedenleri art arda olmasa da yazı içine koyarım, siz okumaya devam ediniz lütfen. En son Roma seyahatinde –yazıyı hatırlayanlara selam olsun– bu his olmuştu. Evdeymiş gibi hissetmek her gittiğiniz yerde olmuyor malum. Bazı yerlerde oluyor. İşte Berlin de öyle bir şehir. Yaşaması kolay, akıcı bir hayat stili var. Her keseye her kişiliğe göre bir alternatif eğlence anlayışı var. Sakin bir hayatsa da olur her gece eğlenelim derseniz de olur. Biraz İstanbul; sadece daha ferah ve özgür yaşanası versiyonu. İşte bu farklılık da onu çok cazip kılıyor.

Bu şehir her mevsim değerlendirilebilir ama sanki baharda daha cazip. Biz Nisan ayında 4 gece kalmalı bir program yaptık. Dolu dolu bir programdı. Hazırsak başlıyorum:

Öncelikle kaldığımız yerden bahsedeyim. Çok iyi fikirdi, bence siz de deneyebilirsiniz. Bir otelde kalmak yerine şehir merkezinde bir apartmanda kalmayı tercih ettik. Hem ulaşımı kolay hem de daha bağımsız hissettirdi. Tabii avantajlarının yanında sabah kahvaltıyı nerede yapacağına dair bir sorunu da yok değildi. Yine de her sabah farklı bir yer denemiş olduk. Oda kiralama fikri güzeldi. Kaldığımız lokasyon Berlin’in Nişantaşı’sı gibi olan Mitte’de idi. Sakin bir muhitti. Her sabah farklı bir yerde kahvaltı bütçesel sıkıntı dışında bir keyifti. Zaten artık euro’ya TL gibi davranmaya başladıktan –şuursuzluk hali bir yerde- sonrasında kur hesaplamayı bırakıyorsun. Sonuçta olan olmuş, sen bu ekonomik konjonktürde tatil yapıyorsun modu. Yeniliyorum… Şuursuzluk hali bu. Türkiye’ye dönünce nasılsa gerçeklerle yüzleşeceğiz, öyle değil mi?

Berlin’de çok sıcak bir bahar görünümlü yaz havası karşıladı bizi. Kesinlikle şanslıydık. Yağmursuz, sıcak bir 4 gün geçirdik. Kışlık paltolar geldikleri gibi giyilmeden bizle döndüler. Beklemediğimiz bir havaydı açıkçası. Araştırırken hep yorumlar ne kadar soğuk olduğu ile ilgiliydi. Kimse böyle baharda aşırı sıcak olduğundan bahsetmemişti.

İlk gün uçaktan inip evimize giderken günün çoğunu yemiş olsak da akşamüstü kendimizi dışarı atabildik. Bahsettiğim gibi kaldığımız yer merkezi olduğundan tek metro durağı ile Alexanderplatz olarak geçen işlek caddesinde Berlin gezimize başlamış olduk. Bir steak house’da rezervasyon yaparak yemek yedikten sonra çevre keşfi için yürüyüş yaptık. Daha sonra yine yakınlardaki bir barda sakin bir gece geçirdik içkimizi içerek. İlk günü hafif geçirip diğer geceleri hareketli yaşama planımıza sadık kaldık diyebiliriz.

Berlin’deki ilk sabahımıza planladığımız ve yine rezervasyon gereken çok tatlı bir mekanda kahvaltı yaparak devam ettik. Burası tavsiye ötesidir. Berlin’e yolumun bir daha düşmesini zaten çok istiyorum ve buraya da mutlaka yine uğrayacağım. Not ediniz. İsmi “House of Small Wonder”. Gitmek için evimizin yakınındaki duraktan otobüse bindik. İşlek bir yerde. Mekan tam Instagram karelerine özel. Paylaşacağım ben de size bir kaç fotoğraf. Mekan vegan olan ve bizim gibi klasik kahvaltıcılara da hitap ediyor. Doyurucu ve çok da pahalı değil. Ama burada kıstas dediğim gibi artık euro’yu TL’ye çevirmemekten geçiyor. Keyfi kaçar yoksa. Orada oralıyız. O yerin para birimi ile hareket ediyoruz.

Kahvaltı sonrasında The Tiergarten adındaki şehir içinde tam da meşhur Brandenburg kapısı yakınındaki parka da uğradık. Mis gibi yeşiller içinde sakin ama kalabalık bir park. Buradan yürüyüşle Checkpoint Charlie denilen bölünmüş Berlin simgesi caddeden geçerek Berlin Yahudi Müzesi’ne uğradık. Giriş ücretli ve çok da gezilesi bir müze değil bana göre. Ancak yolu düşenler değerlendirebilirler. Peki öğle yemeği için ne yaptık derseniz? Müthiş Türk kebapları olan sokakta sıralarca beklenen Mustafa’nın Gemüse Tavuk Kebabını yedik. Gerçekten o beklemeye değer mi değer.

Akşamüstü gibi tekrar evimize dönerek dinlenmek istedik. Gece için Kater Blau adındaki gece kulübünde Berlin’deki birinci günümüzü bitirdik.

Güzel bir ilk günden sonra ikinci Berlin sabahı yine güneşli ve sıcak. Kahvaltı için evimizin yakınında popüler bir fırın olarak geçen Zeit fur Brot adındaki yere geldik. İnanılmaz ekmekli sandviç ve kek çeşitleri içinde yine her damak tadına hitap eden bir yer keşfetmiş olduk. Buraya doğaçlama geldik bu arada. Kahvaltımızdan sonra yine tek durak olan Berlin’in müze adası diye geçen bölgeye gittik. Müzelerin aynı alanda olması avantajı ile bu ikinci günümüzde müze gezmeye karar verdik. Öncelikle Berlin simgelerinden Berlin Katedrali önünde pozlandıktan sonra kendimizi çok merak ettiğimiz müzelerden biri olan Bergama Müzesi’ne attık. Muhteşem bir müze. Bir o kadar da hayal kırıklığı. Bir Türk olarak bize ait ne kadar çok eser orada sergileniyor anlamında… Bize ait olan bizim kalmalı demek istense de yapmamak. Aidiyet duygusu bu olsa gerek. Bu bir başka yazı konusu ve maalesef çözümü de yok.

Devamında bir bira keyfi yaptık ve sonrasında Berlin’i Berlin yapan bir diğer simge Berlin Duvarı’nı görmeye geçtik. Çok güzel sanatsal bir çalışma olan –duvarın boydan boya sanatçılar tarafından sergi anlamında boyandığı resimler anlamında- bu duvarı yerinde görmek de güzel bir deneyim oldu. Buradan da  güzel bir hamburgercide günün en leziz anına geçmiş olduk. Şimdi yine ikinci günün dinlenme kısmı için eve geçtik. Akşama partileme konusunda planımızı harekete geçirmek için biraz enerjiye ihtiyacımız olacak çünkü. Berlin’in underground denilen elektro müzik ağırlıklı kulübü Tresor Club ile Berlin’de ikinci gecemizi de en güzel şekilde kapatıyoruz.

Şu an gündemde artan döviz kurları biz geziseverleri her ne kadar moral olarak aşağı çekse de her zaman bir yol olacağından umudumu kaybetmiyorum. Hep yeni planlar ve o gidilecek yeni yollar peşinde bir ömür hayal ediyorum ve sizi sevgiyle selamlıyorum… Berlin gezisinin yarısını burada kesiyorum; devamı çok yakında.

Görüşmek üzere…

 

İlginizi çekebilir: Rota yeniden oluşturuldu: Pamukkale

Pınar Cengizoğlu: Uplifers yolculuğuna pandemiden önce gezdiklerimi aktarmak icin başlamıştım. Daha sonra malum bu gezme süreci aksayınca izlediğim, okuduğum ya da gördüğüm bir şeyden etkilenerek bir şeyler yazma serüveni başladı. Olay sadece gezmek değilmiş ki; kelimeler bir yerlere sürükledi diyorum şimdi... İlham mi deniyor buna bilmiyorum ama yazıya dökülecek bir konu, bir olay, çekiyor seni yazmaya diyelim. Uplifers ailesinde yazmaya devam ediyorum bu yüzden seve seve .. Hepimize bol okumalar!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale