X

Farkındalıkla beslenme nedir: Beslenme biçiminizi farkındalıkla düzenleyin

Beslenme şeklimizde “mindfulness” yaklaşımına geçmeden önce bu kavrama bakmanın, konuyu anlamak açısından daha doğru olacağını düşünüyorum. Mindfulness, içinde bulunduğunuz anı merakla, içsel eleştirilerinize kapılmadan, arkadaşınızın derdine, sorununa yaklaştığınız şekilde kendinize yaklaşarak hayatınızı gözlemleme deneyiminizdir. Mindfulness bir haldir, bir tavırdır, bir tutumdur. İçimizde meydana gelenlerin anbean farkında olmaktır.

Anda ve farkında kalabilirsek o anı olduğu gibi kabul edebilir, çabasızca, acı çekmemize neden olan alışılmış yargılarımız olmadan neler olduğunu gözlemleyebiliriz.

Farkındalık bedenimize, duygularımıza, zihinsel algılarımıza ve çevremizdeki her şeye derinden bakmamıza yardımcı olan tutumsal halimizdir. Kilo sorunumuzla, beslenme alışkanlıklarımızla ilgili zorlandığımız zamanlarda acımasızca kendimizi eleştirir, tüm cevapları dışarıda bulmaya çalışırız. Oysaki cevaplar bizim bedenimizde, duygularımızda ve zihnimizdedir.

Araştırmalara göre, mindfulness ile beslenme alışkanlıklarımızı ele almak, otomatik pilotta gerçekleştirdiğimiz yeme rutinlerimiz ve duygusal beslenme problemlerimizle baş etmek için bize yardımcı olabilir. Otomatik pilotta (mindless eating-akılsız yemek) ya da duygusal tetikleyicilerden dolayı beslendiğimizi nasıl anlarız?

Aşağıdaki birkaç madde sizi tanımlıyorsa şuursuzca/akılsızca besleniyorsunuz demektir:

  • Fiziksel açlıktan çok, duygusal açlıkla tetiklenen yeme şekliniz varsa,
  • Rutin olarak yemek yiyorsanız,
  • Yemek yerken başka şeylerle ilgileniyorsanız (TV seyrederken, araba kullanırken veya yemek yerken konuşurken),
  • “Yiyeceklerde otlama” dediğimiz, sürekli atıştırma halindeyseniz,
  • Kahvaltıyı veya diğer öğünleri atlıyorsanız,
  • Açlığı ve beden ipuçlarını görmezden geliyorsanız (örneğin guruldayan bir mide veya düşük enerji),
  • Tok olsanız bile yemeye devam ediyorsanız,
  • Porsiyon büyüklüğüne bakmaksızın tabağınızdaki her şeyi yemek, diğer bir deyişle Clean Plate Club üyesi olmak halindeyseniz,
  • “Yaşamak için ye” yerine “Yemek için yaşa” sloganını takip edenlerdenseniz,
  • Kendinizi rahatlatmak için yemek yiyorsanız,
  • Transa geçmiş halde yemek yiyorsanız,
  • Bu durum üzerinde kontrolünüzün olmadığına ya da çok az olduğuna inanıyorsanız.

Peki Mindful Eating (farkındalıkla yemek) nedir?

  • Nasıl yediğinizin, ne yediğinizin farkında olursunuz.
  • Açlık ve tokluk ipuçlarınızı okuyabilirsiniz.
  • Yiyeceklerin tadını çıkarmak konusunda suçluluk duymazsınız.
  • Yemek yeme sürecine dikkat edersiniz (örneğin, elinizin çatalınızı tuttuğunuzu fark etmek, nasıl bir hızla yediğinizi fark etmek vs.).
  • Duygusal tetikleyicilerinizi anlayabilirsiniz: Sizi yemeye ya da yememeye iten duygular neler?
  • Vücudunuzu gerçekten beslemek için yani fiziksel açlığınız için yemek yersiniz.
  • Kendinizi yargılamadığınız dikkatli bir zihniyet benimsersiniz.
  • Yeme dürtünüzün, arzunuzun farkında olarak beslenirsiniz.
  • Yiyecek seçimleriniz konusunda bilinçli bir farkındalığa sahip olursunuz.
  • Yiyecekler hakkında ne düşündüğünüz konusunda uyanık ve dikkatli olursunuz.
  • Bir listeye bağlı olarak değil, bedeninizin ihtiyacı kadar yeme farkındalığı ve bilinci geliştirirsiniz.

Mindful Eating’i hayatımızda nasıl uygulayabiliriz?

Öncelikle değiştirmek istediğimiz tüm alışkanlıklarda olduğu gibi, küçük adımlarla başlamak bizi yolda tutacaktır. Çünkü büyük büyük hedefler koyup inancımızın kırılmasındansa küçük küçük hedeflerle istediğimiz yere ulaşmamızın çok daha sağlıklı olduğu bugün kanıtlanmış durumdadır (bkz. Tiny Habits: The Small Changes That Change Everything, BJ Fogg). Küçük adımlarda başarılı olmak, motivasyonun artmasını ve yürüdüğümüz yolda daha sağlam ve sürdürülebilir adımlar atmamızı sağlıyor.

Bu sebeple her mindful eating programının ilk gününde başlayıp son gününe kadar devam ettiğimiz farkındalıkla yeme pratiğini hayatınıza katabilirsiniz.

Yemeğinizi yerken altı duyunuzu da devreye sokun. Yerken sadece tatlara değil, seslere, renklere, kokulara, dokulara ve zihninizin bunlara verdiği cevaplara dikkat edin. Yemeğinizden ilk lokmayı ağzınıza koymadan önce yemeğinizin kokusunu içinize çekin, renkleri, dokuları fark edin, ilk lokmayı ağzınıza attığınızda ise çiğnemeden önce bir an için duraksayın ve sanki ilk defa yiyecekmiş gibi tüm dikkatinizi yiyeceğinize verin. Ağzınızın içerisinde oluşan tatları duyumsayın, yutmaya hazır olduğunuzda ise yemek borusundan mideye gidene kadar yiyeceğinizin bedeninizin üzerindeki hareketini takip edin.

Başlangıçta belki bu şekilde yemek yemenin sıkıcı olduğunu düşünebilirsiniz ama gün geçtikçe yemeklerden daha fazla keyif almaya başlayacak ve damak tadınızın değiştiğini göreceksiniz.

Genel olarak mindful eating ile ilgili akıllarda beliren diğer soru ise şudur: “Dikkatli yemeye başlarsam kiloma ne olur? Kilo verecek miyim?

Çoğu insan için cevap, “Evet, muhtemelen kilo vereceksin,” olur. Ama çoğu zaman, “Duruma göre değişir,” diyor Dr. Susan Albers. Akılsız beslenme dediğimiz otomatik pilotta yemek yediğimizde, vücudumuzun ihtiyaçlarını aslında tam olarak da karşılamıyoruz. Bunu yerine sağlıksız atıştırmalıklar, tatlılar ya da büyük büyük porsiyonlarla yemekler yiyoruz ve bu da kilo almamıza neden oluyor.

Sonuç olarak, farkındalıkla beslenme (mindful eating) beslenme alışkanlıklarımızı iyileştirmeye odaklanıyor. Önemsediğimiz şey zayıf olmak veya kilo vermekten çok sağlıklı olmakla ilgili. Ancak, mindful yemek yemenin bir sonucu olarak kilo kaybı kesinlikle gerçekleşebilir. Yemek yerken tüm dikkatimiz sadece yemeğimiz üzerindedir ve yemek yerken ilgilendiğimiz tek şey sadece yemeğimiz olduğu için porsiyonlarınız küçülür ve otomatik olarak daha az yemek yeriz. Dolayısıyla kendiliğinden kilo vermiş oluruz.

Dikkatinizi kilo kaybına değil, sürece verin. Deneyiminizin keyfini çıkarın!

Sevgiler…

İlginizi çekebilir: Farkındalıkla beslenmede öz şefkatin önemi

Ceylan Ulusoy: 1981 yılında Bursa'da doğdu. Meditasyonla ilk defa 17 yaşında tanıştı. Meditasyon eğitimleri 2004’te bir meditasyon merkezine adım atmasıyla devam etti. Üniversite eğitimi sırasında kendi pratiklerini geliştirdi. 2006'da Zeynep Aksoy’un yoga dersleri ile ilgilenmeye başladı. Uzun yıllar boyunca tüm pratiklerini kendi gelişimi ve dönüşümü için kullandı. Farklı yoga ve meditasyon hocaları ile çalıştı. 2012 yılında taşındığı İstanbul’da ileri seviye kundalini meditasyon eğitimi aldı. Sahaja Yoga'da gönüllü meditasyon öğretmeni olarak ders verdi. Pratikleri ve araştırmaları sırasında Dr. Fuat Beşkardeş ile Mindfulness terapi çalışmaya başladı. Ardından 8 haftalık MBSR eğitimi ve sonrasında David Cornwell ve Banu Çeçen’le Breathing Mind Mindfulness Koçluğu eğitimini tamamladı. 2019 yılında Amerikan Hastanesi bünyesinde Code Lotus Mindfulness merkezinde David Cornwell ve Banu Çeçen’e mindfulness programı içerisinde asistanlık görevi üstlendi. Aynı zamanda Judson Brewer’la sezgisel beslenme üzerine Mindfulness temelli alışkanlık değiştirme programında çalışmaktadır. İş hayatı ile eşzamanlı yürüttüğü öğrencilik ve eğitmenlik yolculuğunda 17 yıllık kurumsal hayatını 2020 Şubatında sonlandırıp, şu an tam zamanlı olarak logoterapi bakış açısıyla mindfulness eğitmenliği ve farkındalık temelli beslenme koçluğu yapmaktadır. Öğrenci olmak konusunda derinleşmektedir.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale