Farkında olmak ya da olmamak… İşte bütün mesele bu!
Şifre lazım olsaydı bazı kapılardan geçerek bazı yerlere ulaşmak için hayatta, herhalde bu “farkındalık” olurdu.
Hangi kapıdan geçeceğini bile bilmen için önce “farkında” olman gerekir, hem kapının, hem yolun, hem kendinin, ayağının altındaki yerin, başındaki göğün.
İyileştirebilmek için, önce yaralarını farkında olmalısın mesela. Yok-muş gibi davranmak değil, var-mış, bak buradaymış demek lazım. Yaranın yerini tespit etmeden merhemi süremezsin. Hangi merhemin hangi yaraya iyi geleceğini bilemezsin, yarayı görmeden.
Güzellikleri de parlatmak için farkında olman gerek. Seni güçlü kılan yönlerini keşfetmeli, fark etmelisin. Sonra da onları parlatmalısın. Onlar seni sen yapan şeyler. En güçlü kaslarındır seni ayakta tutanlar, tıpkı yaraların gibi. Her ikisi de en iyi bildiklerindir çünkü.
Bunlarla birlikte, “ya iyi ya da kötü” değildir hayat. Çoğunlukla ikisinin arasında bir yerlerdedir. Hayatında sadece en güçlü ve en zayıf yanlarınla var olmazsın. Zaman zaman grilere bulanır, griliklerde yüzer durursun. Biraz bilirsin de, tam bilmezsin hani bazı şeyleri. Tam bilsen ne iyi olur, hani. İşte bunun için de önce eksiğini fark etmen gerek.
Yeri geldi mi insan, hem eksiğini hem tamını bilmeli. Tam etmek istedikleri için çalışmak istiyorsa, bunu fark etmeli önce. Sonra kabul etmeli ve sonra da harekete geçmeli.
Harekete geçmek çok çok çok önemli. Çünkü harekete geçilmezse, farkındalık çok ekşi bir tat bırakır ağızda. Hatta kimi zaman yakar. Bundandır “cehalet mutluluktur” lafı. Bildiğin an, farkındalıkla bir kapı açılır. Artık kirişin altındasındır ve bir adım atman gerekir. Orada öylece durmaya çalışırsan yorulursun.
Kapı açıldığı an içinden geçmen gerek. Kapı bir süre sonra kapandığında kendini bir tarafında bulmalısın. Belki tercihin geri adım atmak olur, bazen ileri. Ancak hiçbir zaman o kapının kapalı olduğu ilk an gibi olamazsın. Aksiyona geçtiysen ve yaptıklarını içine sindirdiysen geri de adım atsan ileri de, hayat seni ileri taşır zaten. Yeter ki sen fark et, hareket et ve içine sindir yaptıklarını.
Bazen o grilikler içinde griye gri diyebilmek de meseledir. Biriyle masaya oturup grinin tonlarını tartışabilmek için önce iki tarafın da aynı rengi gördüğünden emin olmak gerek. Çoğu ilişkide bir tarafın farkındalığı çok düşükse eğer, iletişimde sorunlar yaşanır.
Farkındalık çok gerekli hayatta. Bazen başlamak için, bazen de durmak için. Hayatta karşımıza çıkan kapıları görmek ve içlerinden geçebilmek için.
Yolculuk bitmez, yol bu uzun. Arada bazı şifreler de lazım oluyor. Küçük farkındalıkların gücü kendilerinden çok büyük. Kimi kapıları açar, kimilerini kapar ama hep ileriye taşır kişiyi, eğer ucuna takılmış bir de hareket varsa.