X

Farkında mıyız: Bilinçaltımıza kimler, neler fısıldıyor?

Bilinçaltına oynayan koca bir alem var dışarıda. Tüm insanlığı ve kültürleri iyice analiz etmiş ve bunun üzerinden kendi oyununu ustaca oynayan. Her ülke için başka bir oyun ama özü yine aynı.

Birkaç gündür New York’tayım. Uzunca bir zaman oldu buraya gelmeyeli. Eski bildiklerimden yola çıkıp kendimi hemen bir wellness dükkanına attım. Superfood‘lar, bakımlar, yiyecekler, glutenler, florürler, vitaminler, derken bir baktım ki alerji, soğuk algınlığı, migren, egzama, anksiyete raflarının önünde kendime uygun olan ilacı seçmeye koyulmuşum!
İşte aynen böyle oluyor, hastalanıveriyoruz! Güzel geliyor hastalanmak. En çocuk halimize o şeker gibi renkli, bonbon ilaçları içmek çekici geliyor. Az daha ergene de iki baş ağrısı, bir stres, ne bileyim iki naz yaptıranı.
-Şuradan bir ağrı kesici versene, ancak şu mavi jeller kesiyor başımın ağrısını!
Konuyu dağıtmadan başa dönersem, burada her şeye ihtiyacımız var. O vitaminlere, her an desteklenmeye (ilaçla veya inançla), görünür olmaya, bir şeye değer olmaya, paketteki kadar kusursuz olmaya… İhtiyacımız var.
-Belirlenmiş ihtiyaçlar arasından istediğiniz herhangi birini alabilirsiniz.
Hastalanmak zorundayız, muhtaç olmak zorundayız, yalnızlıktan korkmak zorundayız, ölümü dışlamak zorundayız, başarmak zorundayız, sonucu belli olan oyunda kazanmak zorundayız.
Dayatılan tüketim dünyası aslında herkesin halihazırda bildiği gibi, var olmayan ihtiyaçlara karşılık kurulmuş bir düzendir. Belki sahip olmadığın korku sana tatlı tatlı reklamlar, diziler vs. aracılığı ile verilirken, o korkudan kurtulmak için gerekli çareler tam korkunun doruğundayken kapına geliverir.
-Çok şanslıyım iyi ki geldiniz! Az kalsın ölüyordum! (bkz: herkeste gluten hassasiyeti)
Bugün -9 derece havada cin gibi ayakta ve sağlıklıyken, soğuk algınlığı ilaç rafının önüne geldiğimde, yutkunurken bademciklerimin acısıyla irkildim! Sihir dünyasını seviyoruz değil mi? İşte tam ortasındayız!
-Hey kendine gel! Git şuradan iki bonbon bir şey al da hevesin geçsin! 

Dükkandan ayrılınca düzeldi bademciklerim.

Buradaki altyazı, aslında hep tehdit altında olmak, korunup kollanmaya ihtiyaç duyar halde olmak. Bu fikrin üzerine yüksek tavanlı, altın işlemeli gökdelenler inşa edilmiş.
Dolayısı ile, bir süre üst üste aynı markete girsek, akşam en ufak bir uykusuzlukta “Stresten böyle olduk” diye birkaç damla bir şey, biraz endişe etsek “anksiyete” teşhisimiz cebimizde yaşamaya başlarız. “Çünkü bu zor yaşamda desteğe ve yardıma ihtiyacımız var ve bize yardım edecek kimse yok!”
-Neyse ki bizi düşünen bir bilim/ülke var!
Kendimizi sürekli tetikte tutmalıyız, kimseye güvenemeyiz, bu yüzden biraz ilaç içelim. İçtikçe kesinlikle hasta olalım, hasta oldukça da daha çok ilaç içip korkulu duygulara bağımlı olalım ve hastalığımıza yüzde yüz inanalım!
Bu altyazı sadece burada değil, film sektöründe de en çok tutanı! Yaşasın Superman, yaşasın Batman! Yalnızlar, kesinlikle! Ve tüm şehir her zaman tehdit altında, dünyadan değilse uzaydan! Herkesin kurtarılmaya ihtiyacı var. Mucize olsa ve bizi bu hallerden, dertlerden kurtarsa?
Bu bir NY senaryosu, ülkenin genel politik tavrına ne kadar da benziyor değil mi?

Başka ülkeler için de başka senaryolar var, kültürlere göre değişen.

Korkular her yerde değişik. Bizim için bir vatanı kaybetme korkusu var mesela, yerimizden yurdumuzdan olma korkusu. Aç kalıp, utanç içinde ölme korkusu. Toplumun dışına atılma, yalnız kalmaya dair güçlü fikirler var yüreğimizin derinliklerinde.

Bu yüzden ahlaki kurallarımız, tarihsel inançlarımız (inanç diyorum, kabul ettiğimiz (!) bilginin gerçekliği tartışılır) kolay kolay değiştirilemez. Kendimiz olamayız ve bağımsız hallerimizi kolaylıkla sergileyemeyiz. Topluca hareket ederiz, kendimizi vahşi kurda kaptırmak istemeyiz. Dolayısıyla buluşlar, icatlar, keşifler bizim coğrafyadan zor çıkar.
Yine diyeceğim o ki, bizler de yetersiz olduğumuza derinden inanmış bir toplumuz. Bunun böyle olmadığını ispatlamaya çalışan girişimlerimiz bile, bir öncekinin “c” hali. Düşünce yapımız yenilikleri zor kabul ediyor ve görebiliyor.

Özgürlük fikrini pek bilmiyoruz kısacası, aynı atalarımızın bilmeyişi gibi… (Osmanlı diyoruz ama, her bir şehri fethedilmiş topraklarda, kim bilir hangi köklerin çocuklarıyız)

Dolayısı ile, bizlerden iyi üretici olur, zor günler için hep biriktirir, olmazı oldururuz, açlıktan öyle çok korkarız ki hep kenarda köşede bir somunumuz bekler. Fason ülkesi oluruz, ucuz işçi oluruz, çünkü yaşamın keyfini bilmeyiz! En önemli amacımız öleceğimiz güne kadar doyabilmektir. İyi ki SSK var!

Aynı şekilde bir de insan ilişkilerimize bakalım mı?
Satın aldığımız ve farkında olmadığımız o kadar çok “değer” var ki! İyi insanın bile tanımı yapılmış bizlere, hatta onun kim olduğu! Biliyoruz, oysa hiçbir şey bilmiyoruz! Olunması gereken insan, durumlara göre davranış haritaları, hallere göre olası tepkiler, topluma göre değişmez davranışlar… Uzar da uzar. Peki bunlar gerçek mi?

Bizler kendimiz olmayı neye tercih ediyoruz?

Kimin hangi hayaline bilmeden, kör gözle, bilinçsizce hizmet ediyoruz? Neler için yaşamımızı, varlığımızı üç kuruşa değişiyoruz? Gerçekten ihtiyacımız var mı? Sürekli eksik ve yanlış olduğunu söyleyen o işaret parmağını memnun etmeye çalıştığın bir ömür…


Neyi beslediğimize, neye hizmet ettiğimize dikkat edelim. Kendimizi gözlemlememiz, geliştirmemiz, iyileştirmemiz, fark etmemiz lazım. Güdüler ile hareket etmekten vazgeçmeliyiz artık, birilerinin bize sürekli yanlış yaptığı düşüncesinden, şikayet edip mızmızlanmaktan, başkalarının ne yaptığı ile ilgilenmekten, haklı olmaya çalışmaktan, kıyaslamaktan vazgeçmeliyiz.
Biz bu düşük frekanslı duygular ile yönetiliyoruz, zayıf karınlarımız bunlar. Burunlarımızdaki görünmez halkalarımız! Hayatın gerçekleri değiller! Ama öyle güçlü bir bağlantımız var ki, bu korku ve acı tabanlı duyguların bizi yönlendirdiği, tetiklediği yollara giriyoruz. Hem de kendi özgür irademizle! Bilmeden evet dediklerimizle!

Gizli ajandalarımızı, neyi neden yaptığımızı bilmemiz, artık o boşlukları görüp şifalandırmamız lazım. Yumuşak karnımıza dokunulmasın diye verdiğimiz tavizleri görüp yüzleşmemiz lazım…

Yeni bir dünya hayali kuruyorsak, sevgiden, huzurdan, neşeden bahsediyorsak, sadece kendimiz için değil hepimiz, tamamımız için kolları sıvayıp “kendimizi” şifalandırmamız, farkındalığımızı “hobi” boyutundan, “yaşamsal gereklilik” boyutuna getirmemiz gerekiyor.
Burada mutlu olmanın sırrından bahsetmiyorum, bundan çok daha fazlasından, yaşamın bilinçli ve aktif bir parçası olmaktan bahsediyorum.

Yoksa bu tek ömür, dışarıdakilerin bize diktiği standart beden kaftanı giymekle geçer kardeşlerim.

Tüm kalbimle…

İlginizi çekebilir: Bir yol masalı: İçimizdeki ışık ve onu koruyan gardiyanlar

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale