Ne çok duydum “Anne olunca anlarsın!” lafını annemden… Anne olana kadar da anlayamadım gerçek manasını. Bana göre normal, toplum beklentilerine göre geç anne olanlardanım. Benim için hayat o güne kadar başarılı olmak, kariyer yapmak, para kazanmaktan ibaretti . Hatta bir çocuğum olduğunda yaşam özgürlüğümü kaybedeceğimi düşünürdüm. Oğlumun doğumuyla anladım ki; hem hayat bundan daha fazlası, hem de çocuklu yada çocuksuz sen nasıl istersen öyle şekilleniyor. Oğlum doğduğundan beri anladım ki, çocuk bakmak kolay; fakat mutlu bir birey olması ve dünyaya iyilik katacak iyi bir insan olarak yetişmesi çok büyük bir sorumluluk gerektiriyor.
Bir anne için çocuğundan daha kıymetli bir şey yoktur. Çocuğumuzla ilgili her konuda titiz ve özenliyizdir. Doktor kontrolleri ve aşıları zamanında yaptırılır. Anne bebek siteleri hatmedilir. Hapşırsa doktora götürülür. Beslenmesi sağlıklı ve düzenlidir. En iyi okullara göndermek için her şeyimizi vermeye razıyızdır. Peki bu yaptıklarımız onların mutlu ve başarılı bir birey olarak yetişmesine yeter mi ya da dünyaya faydalı birer insan olmalarını sağlar mı?
Şöyle bir düşünün. Doğduğu anda tüm çocuklar eşittir. Hepsi güzeldir. Yalancı, tembel, çirkin, zayıf, kıskanç diye bir ayrım yoktur. Hiçbirinin güzel olmak dışında sıfatı yoktur. Ön yargıları, korkuları yoktur. “Saf” olarak nitelendirilirler; ta ki herkes ve her şey çocuğu şekillendirmeye başlayıncaya kadar.
Çocuğun öğrenme ve kavrama süreci
Çocuk, hayatı öğrenmeye anne ve babayla başlar. Hiç sorgulamadan gördüklerini ve söylenenleri zihnine kaydeder ve doğru kabul eder. Aldığı geri bildirimlerle kendinden ne beklendiğine dair kararlar verir. Ödül ve cezalar davranışlarını belirler. Kimi zaman onunla hiç alakası olamayan durumlarda, duydukları yerleşir tertemiz beynine. Anne, baba ya da öğretmenler… Düşüncesizce dökülen sözcüklerle o saf ruhun zihninde yaralar açabilir.
“Yine mi döktün beceriksizsin zaten! Yeter artık bıktım senden! Sus bakıyım erkekler ağlamaz! Bak ablan hep 5 alıyor, ya sen? Şimdi işim var uğraşamam seninle! Aman çocuğum kimseye güvenme. Babanıza sizin için katlanıyorum yoksa çoktan…”
Hiç yabancı gelmedi değil mi? Çoğu zaman bilinçsizce yapılan bu geri bildirimler, çocukta değersizlik, başarısızlık, suçluluk gibi güçlü duygular oluşturabilir. Bu duygularla kendince kim olduğuna karar verir. Değersizliği kabul ederek öfke dolu ve mutsuz bir insana dönüşebilir ya da sürekli değerli olduğunu ispat etmeye çalışan, başkaları için yaşayan bir birey olarak hayatına devam edebilir.
Hepimiz aynı şekilde büyüdük, büyütüldük. Değersizlik ve yetersizlik duygusu, pek çoğumuzun temel negatif inançlarının başında gelir. Elbette anne babamızı geri dönüp suçlamanın bir manası yok. Onlar ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Bildiklerinden fazlasını yapamazlardı. Ancak bizler bilginin ve bilinçlenmenin yükselişe geçtiği bu dönemde çocuklarımız için daha iyisini yapmak zorundayız. Dünyanın daha iyi bir yer olması için önce kendi farkındalığımızı yükseltip özgüvenli, sevgi dolu çocuklar yetiştirmeliyiz.
“Farkında” bir anne olmak
Anne olmak kolay, kedilerde bebek dünyaya getiriyor. Asıl mesele iyi bir ebeveyn olabilmekte. Evet oğlumu dünyaya getiren benim. Annesiyim ama sahibi olmadığımın farkındayım. Görevim; onu özgüveni yüksek, kendini seven, değerli olduğunu bilen bir insan olarak hayata hazırlamak. Biraz farkındalıkla hiç de zor değil aslında. Özellikle 0-7 yaş gurubu çocuğu olanlara başlıca tavsiyem şunlar;
- Davranışlarınızın, ona söylediklerinizin ve bulunduğu ortamda konuştuklarınızın farkında olun.
- Sevdiğinizi gösterin. Sarılın.
- Kimseyle mukayese etmeyin.
- Olumlu kelimelerle iletişim kurun. Asla ama asla “aptal, salak, gerizekalı, sakar, beceriksiz, çirkin, tembel” gibi olumsuz hiçbir sıfat kullanmayın.
- Uyarırken bile cesaret verici olun. Cezalandırmayın.
- Yasaklar koymak yerine neyi neden yapmasını istemediğinizi anlatın.
- Yaşına göre uygun noktalarda giyim, yemek gibi konularda seçim şansı tanıyın.
- Kimsenin yanında eleştirip, azarlamayın.
- O bir çocuk; koşacak oynayacak, yaramazlık yapacak. Köşe yastığı gibi koltukta oturmasını beklemeyin.
- Diğer aile bireylerini kötülemeyin, şikayet etmeyin.
- İstediği her şeyi yapabilecek güçte olduğunu hissettirin.
- Farkında olun ve kendi negatif inançlarınızı ona aşılamayın.
Ben oğlumun sürekli annesini mutlu etmeye çalışan ya da her hareketine onay bekleyen bir çocuk olmasını istemiyorum. Sevgi kelimesinin ardına saklanıp onu egolarımla esir etmemem gerektiğini biliyorum. Dünyanın ve özellikle ülkemizin özgür düşünen, özgüveni yüksek, kendini seven, kendine ve çevresindeki her şeye değer veren bireylere ihtiyacı var. O bireyler, bizim çocuklarımız olacak.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın.