X

Fani hayatta cennetten bir parça: Bozcaada seyahati

Fani Hayatta Cennetten Bir Parça: Bozcaada
“ Metropolün dumanı, arabanın egzozu,
Şehir motorize öküz dolu.
Para, başarı, kariyer en önemli husus,
Burada aşk bile konserve çiftlere mahsus.
Hadi kaç bu sahtelikten, çatlasın hasım,
Açık adres veriyorum, yaz kızım!
İşte fani hayatta cennetten bir parça,
Git der bu âşık sana maninin sonunda; tabi bir manin yoksa.
Egeyi arşınla,
Çanakkale tam karşında,
Onun ardından göz kırpar sana,
Biraz da işveli Bozcaada! “

Yukarıdaki dizelerde şair, aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?

a) Şehir hayatı yavandır, adalar candır.
b) “İlişkinin hasosu, sevgilinin maçosuyla olur!” mottosuna inat, aşk vaat eden topraklardır adalar… Çatırdayan ilişkilere deva, her türlü alternatifine ise evladır.
c) Koca yaz GAME OF THRONES’la, DA VINCI’S DEMONS’la, SHAMELESS’la filan geçmez. Bazen ensedeki fişi çekip kırmızı hapı yutmak, kızgın kul olmayıp serin sulara dalmak icap eder.
d) Flörtöz bir adadır. Doğa ananın şımarık çocuğudur. Camın ardındaki mahcup mahalle güzelidir. Saklı ama davetkâr bir güzelliktir.
e) HEPSİ [a), b), c), d)]

Hiçbir zaman doktor olmak istemedim. Fakat iğrenç bir el yazım ve başına “Prof. Dr.” çok yakışan bir isim kombinim olduğu için hep biraz öykündüm doktorluğa. Bu sebeple, ruhuna 3 günlük bir reçete yazmak isterim.
Yukarıda bahsi geçen bütün buhranlara sahip genç profesyoneller! Bir adım öne çıkınız ve zaten cücük kadar olan yıllık izninizin 3 gününü aşağıda talim edildiği şekilde tatbik ediniz.

Bu arada önümüz bayram. “Oraya bağlayayım ben bu kaçamağı.” gibi mini çakallıklar peşindeysen alacağın hazzı garanti edemem. Biliyorsun: 1- Tek akıllı sen değilsin. 2- Nerede çokluk… [Fil in dı bılenks]
Yıldızlı-yaldızlı not: Eğer ilişkin çalkantılıysa/yeni bir aşka yelken açtıysan/âşık olduğun kişi sana kanka çekiyorsa; çekinme, tut elinden gel! Burada da olmuyorsa olmaz o iş…

1. GÜN
Aramızda bir çift olmak üzere toplam 4 kişiydik. Cool adamımdır ve normalde bıcı bıcı çiftlerin yarıçapında olmaktan imtina ederim ama bu çifte olan sevgim, tiksintime katbekat âlâdır. Sevdiğim tek simbiyotik yaşam formudur kendileri. Burada sitayişle bahsi geçen herkesin ve her yerin, bu çiftin gözünde de değeri vardır. O sebeple yorumlar daha objektiftir.
Biz “Otel Sardunya” da konakladık ve buradan da fazlasıyla memnun kaldık. Yatakları rahat, odaları geniş, dolap mevcut, banyoda duşakabin var vb. Fakat adaya gelirken kafanızda her zaman şu olmalı: “Ben beş yıldızlı, her şey dâhil bir ‘otel’ tatiline gelmedim.” Otelde yapacakların hepi topu şunlar (kronolojik olarak):

1 – Kahvaltı
2 – Üst değişimi (Plaja gidiş)
3 – Duş + Üst değişimi (Plajdan dönüş)
4 – Uyku [1. Maddeden başla (Sonsuz döngü)]

Ada insanının mayası samimiyettir. Bu otelde de bundan bolca bulabilirsiniz. Biz her şeyden ziyadesiyle memnun kaldık.
Aşağıdaki sevimli dostumuzun esas adı “Miller” fakat kendisi fazlasıyla atıl olduğu için ben kendisine “Miskin” dedim tatil boyunca. İlk gün yeni ismini yadsıdı. Ama zamanla kanıksamış olacak, kendisini içime fok balığı kaçmış gibi “Miskin! Oğğyyluum!” şeklinde severken sırtını yerlere sürüyordu.

Otel Sardunya ve Miskin

Kalacak yeri hallettiyseniz sıra yapılacaklarda. Önce “Vanilla Sky” da da defalarca dillendirildiği üzere “Open your eyes: Aç gözlerini!”

GÜNDÜZ: Kahvaltının ardından ilk durak Ayazma plajı. Adanın en popi plajı burası. Şezlong kiralamak gerekiyor. İstemen halinde bira+patates yapabileceğin, süt mısırcının ve dondurmacının fink attığı, kumu güzel bir yer. Öğlen yemeğinde istersen havlunu şezlonga bırakır, plajın karşısındaki yerlerden birinde gözleme, midye filan atıştırıp plaja geri dönersin (merak etme, orada kimse senin SpongeBob’lu havlunu çalmaz). Restoranlar birbirinin muadili ve para-çokomel eğrisinde yukarı noktalara tekabül ediyorlar. Yani dolu mideyle oradan ayrılmak zaruri değil. Kaldı ki daha denize gireceksin, yapma zaten. Ziyafet akşama!

Denizi düşündüğümde ise aklıma ilk gelen kelime: Soğuk! Hangi koydan hangi şekilde girersen gir, tir tir titreyeceksin. Ben hepsini denedim: Önce ayağımı sokup daldım, olmadı. Mahremime kadar ıslanıp sonra daldım, olmadı. Yürüdüm daldım, olmadı. Koştum daldım, olmadı. Lisanslı yüzücüyüm, 50 metrede soluğum kesildi soğuktan. İlk yüzüşümde aklımdan şunlar geçti: “Putin! Adamın dibisin!” (Sibirya’nın bir nehrinde üşüdüğü için kelebek yüzmüşlüğü vardır. True Story…). Lakin bir dakika içinde alışıyorsun. Sonrası ise büyük bir haz.

AKŞAM: Akşamına Mavi-Beyaz’dayız. Benim için yemek kürsüsünde 3. sıradadır ve bronz madalyaya hak kazanmıştır. Fakat bu kesinlikle kötü demek değildir. Bilakis yemekler ve servis gayet başarılı (Özellikle övmeyi arzu ettiğim bir yemeği yok sadece). Yeri ise harikulade! Yemekten hemen sonra üst kattaki pubda içkilerinizi yudumlarken, kale manzarasını seyretmenin keyfi ise paha biçilemez.

Galatasaray lisesi mezunu insanlar! Buranın sahibi ‘abi’lerinizden biri – en azından benim yaş grubum için -. Oraya gittiğinizde mektepli olduğunuzu belirtmenizde fayda var. Hem hoş bir sohbet hem de “V.I.P.” bir ağırlama için…

Mavi Beyaz Pub – Kale Manzarası

2. GÜN

GÜNDÜZ: Bugün Ayazma’ya kıyasla daha nezih bir yer olan Akvaryum’dayız. Burada her şey self-servis. Şemsiyeni yanında getiriyorsun, şezlong filan yok. Kumu biraz taşlı, o sebeple havluyu ve dolayısıyla kaideyi sereceğin yeri iyi seçmen gerekiyor. Bir de küçük bir tavsiye: Yanına biraz çamaşır ipi al. Evet, bildiğin yurdum çamaşır ipi. Rüzgâr şiddetlendiğinde şemsiyeni iki ucundan taşa bağlarsın. Sonrasında rüzgâr dediğin sinek osuruğu. Maksat keyfin kaçmasın.

Adı üstünde, burası Akvaryum. Dolayısıyla suyun altında çeşit çeşit deniz canlısı mevcut. Şnorkel+gözlük takımınla gelip kendileriyle takılabilirsin.

Bir de şemsiye altında uyurken bir şeyi asla aklından çıkarma: “Dünya dönüyor.” Ben 50 faktör kremle yandım. Yetmedi, suratımda ısı kaynaklı dermatolojik deformasyonlar baş gösterdi (bkz. ergen sivilcesi, sporlanarak çoğalma vb.)

AKŞAMA DOĞRU: Akvaryum’u biraz erken terk edeceğiz çünkü bugün romantizmin doruklarına çıkıyoruz! Elinize kırmızı şarabınızı alın – tercihen Corvus Karga -. Polente’de günbatımı izlemeye gidiyoruz.

Âşık insanlar… İşte adadaki ortak buluşma noktanız! Çekin altınıza bir sandalye ve sevdiceğinizle günün batışının tadını çıkarın. Benim gibi bekar arkadaşlar da ‘bakar’lık sultanlıktır diye kendilerini telkin edebilir ve bu manzaraya karşı efkar tutabilirler (bu cinse şarap yerine bir 35’lik tavsiye olunur).

Polente’de Gün Batımı

Gün batınca kopan alkışı da yadırgama arkadaşım. Uçağı indirdi diye pilotu alkışlayan yurdum insanının, güneşi batırdı diye Helios’u alkışlaması tabi ki normaldir, pek bir tabiidir (Everywhere we go, people wanna know, who we are, we are the Titans, Mighty Mighty Titans -> REMEMBER THE TITANS/IMDB=7,6)

AKŞAM: Akşamına Asmalı Meyhane’deyiz. Masayı keyfine göre donat. Kaldı ki zaten fazlasıyla sıcakkanlı garsonlarda size yeterince yardımcı olacaklardır. Fakat benden naçizane bir tavsiye:

Mezelerden:

– Avurtma & Kabak Çiçeği Dolması

Ara Sıcaklardan:

– Ahtapot Izgara (Adada yediklerim arasında açık ara en lezzetlisiydi).

Benim için yemekten servis kalitesine her şeyiyle adanın altın madalyasını boynuna asmıştır efem, bilginize…

3. GÜN

GÜNDÜZ: “Yok abi! Ayazma da, Akvaryum da benim için fazla kalabalık! Bir yandan mahremiyetimizi muhafaza ederken diğer taraftan üstsüz bile güneşlenebileceğimiz bir yer yok mudur?” diye soruyorsan o da var.

“Hiçbir yerimde bikini izi kalmayacak!” diye azmettiysen, “Spor salonundaki bütün kokoşlar çatlayacak!” diye ahdettiysen seni Beylik Koyu’na davet ediyorum.

Oldukça tenha, kimsenin kimseye karışmadığı, kumu taşlı ve biraz da rüzgârlı bu koy sayesinde solaryum turuncusu arkadaşlarını, sütlü Toblerone kahvesi teninle hasetten çatlatabilirsin.

Bekârlar, avcılar, kısmetini arayanlar… Buradan iş çıkmaz (Abort the mission! Abort the mission!: Görev iptal beyler, dağılın…)

Beylik Koyunda Kumdan Kaleler Yapmak

AKŞAM: Akşamına Lodos’tayız. Kendisine gümüş madalya vermeyi uygun gördüğüm bu güzide restoran ile ilgili “mutlaka denenmeli”ler:

Mezelerden:

– Vişne Soslu Yaprak Sarma

– Sübyeli Taze Börülce

– Firikten Çiğ Dolma

Ara Sıcaklardan:

– Kekikli Ahtapot

İSTANBUL’A DÖNÜŞ: Hazan yüklü bir yolculuk oldu. İlk defa herhangi bir yerden İstanbul’a dönerken üzgündüm.

Mani ile başladık, mani ile bitirelim bari.

İnsan tıka-basa yiyor, şişiyor,

Oysa ki kanaatkâr olmak makbul.

Etraf sonradan gurme doluyor,

Hadi, ona da kabul.

Yine de insan doymuyor,

O zaman alayını öpsün Vedat Milor! ”

Saygılar okur. Askerden sonra görüşmek dileğiyle…

CEVAP ANAHTARI: e)

 

Berk Sergün: Berk Sergun // Akademik kariyerindeki birincilikleri taçlandıran plaketlerini paraflayıp geçmiş, sergüzeştler geçirmeye karar verip seyyah olmuş bir kimseyim. Kariyer basamaklarını hızla tırmanırken ¨Bir dakika! Yazacağım ben arkadaş!¨ diyerek seyahatine baharat işine de tat katan bir hayat gezginiyim. İsterim ki ben gezeyim sen gör, ben karalayayım sen boya. Ayak bastığım topraklara yolun düşerse hayatta kal, en kötü ihtimalle fiyakalı tökezle. Çok yer gezdim, ziyadesiyle insan tanıdım. Bu oraların değil, onların hikâyesi… www.herseyiyanlisanlamisim.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale