Eyvah! Çocuğum DEHB’li ne yapmalıyım?
Bugün, çocukların zihinsel sağlığını ve gelişimini etkileyen önemli bir konuya değineceğim: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB).
Bu yazımda, DEHB’nin belirtilerini, çocuğunuzun yaşamını nasıl etkilediğini ve bu durumu yönetmek için neler yapılabileceğini ele alacağım.
Her çocuğun biricik olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, DEHB belirtilerinin de değişebilir veya bu belirtilerin başka psikolojik durumun belirtileriyle karıştırılmaya çok müsait olduğunu vurgulayarak yazıma başlamak isterim. Tam da bu nedenle, DEHB tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımla; psikolog, psikiyatr, okul rehberlik danışmanlarının işbirliğiyle sürecin yürütülmesi gerekmektedir. Psikiyatristin önereceği ilaç ve psikoloğun uygulayacağı davranış terapisi entegre edilmelidir.
DEHB, günümüzde ortaya çıkan bir sorun olmamasına karşın, “Ne oldu da son yıllarda çocuklarımız bu kadar dikkatsiz ve hiperaktif oldular?” sorusu gündeme geliyor. Bu soruyla DEHB’nin sanki yeni ortaya çıkan bir tanı olduğu varsayılmaktadır. Elbette DEHB’li çocuklarla geçmiş yıllarda da karşılaşılmaktaydı. Ancak bu çocuklar geçmişte farklı kavramlarla isimlendirilmekteydiler. Kimi zaman ‘dik kafalı, söz dinlemeyen, tembel veya yaramaz’ gibi kavramlarla etiketleniyorlardı.
İlk olarak 1920 yılında ‘kusurlu ahlaki kontrol’ olarak tanımlanan DEHB, 1950’lerde ‘minimal beyin disfonksiyonu’ olarak adlandırıldı. 1960’lara gelindiğinde ise ilaç tedavisi ile yönetilebileceği keşfedildi. 2000’li yıllarda beyin görüntüleme teknolojilerinin gelişmesiyle, DEHB’li bireylerde beyin yapısı ve işlevindeki farklılıkların daha net gözlemlenmesi sağlandı. Bununla birlikte günümüzde artık DEHB’nin çocukluk dönemleriyle sınırlı olmadığını, yetişkinlikte de sürebileceği kabul edilen bir bulgu oldu.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, dikkati sürdürmede güçlük ve yetersiz dürtü kontrolü gibi temel belirtilerin gözlendiği bir bozukluktur (McCracken 2000).
Belirtilerine göre 3 ana türe ayrılır; Dikkat Eksikliği Baskın Tür, Hiperaktivite/ Dürtüsellik Baskın Tür ve Kombine Tür.
DEHB’nin başlıca belirtileri nelerdir?
DEHB’li çocukları diğer çocuklardan farklı kılan davranış örüntülerini yakın mercek altına alalım:
DEHB’li öğrenciler sınıf ortamında, dikkat toplama yeteneğindeki sınırlılık, dağınıklık, anlatılanları dinlemede güçlük çekmeleri, düzensizlik, unutkanlık, yetersiz dürtü kontrolü, aşırı konuşma, sırasını bekleyememe, kurallara uymada güçlük gibi davranış problemleri gösterirler. Bunlarla birlikte, bir ya da birkaç uyarana aynı anda dikkat etme konusunda başarısızdırlar, elleri ayakları kıpır kıpırdır, oturmaları beklenen durumlarda sürekli ayaktadırlar ve sınıfta amaçsızca koşuşturup dururlar, bir işi sonuna kadar tamamlayamazlar, sürekli olarak diğer insanların sözünü keser, kendilerine bir soru sorulduğunda, soru tamamlanmadan yanıtını verirler (Aktaş, 2000; Jacobs ve Petermann, 2007; Lauth ve Mackowiack, 2004; Lauth, Schlottke ve Naumann, 2007; Nathrath ve Wölfl, 2006; Pfau, 2004; Stark- Städele, 2005).
Kilit nokta çocuğun bu davranışları tek bir ortamda değil, evde, okulda ve diğer ortamlarda da sürdürüyor olmasıdır.
DEHB’li öğrencileri sınıfta daha çok; sıra arkadaşıyla sürekli konuşmak, sınıf içerisinde koşuşturmak, ortalıkta komiklik yaparak dolaşmak, pencereden bakmak, başka şeylerle meşgul olmak gibi davranışlarıyla gözlemleyebiliriz.
Ev ortamı için ise ebeveynler sıklıkla; “Bu çocuk ne isterse onu yapıyor.” gibi yorumlamalarda bulunmaktadırlar. Oysa DEHB’de temel sorun, kişinin belirli bir işle ilgilenirken o sırada, içinden gelen başka bir şey yapma isteğine engel olamamasıdır. Bunun yanı sıra yeni/ilgi çekici bir ortamda bulunması, davranışlarının ödüllendirilmesi ya da yoğun dikkat gerektirmesine karşın sevdiği bir etkinlikle uğraşırken davranış problemlerinin azaldığını söyleyebiliriz. Davranış problemleri nedeniyle de hemen sınıfın oyun-bozanları olarak ilan edilirler. Dolayısıyla bu durumda öğretmenler ve sınıf arkadaşları tarafından yeterince anlaşılmamış hissederler. Bunun yanı sıra diğer insanların sözsüz işaretleri ve beden dilini anlayamamaları ve uygun tepkileri verememeleri de sınıftaki iletişim sorunlarını artırarak çocuğun sosyal olarak geri çekilmesine yol açabilir.
Yanlış veya gecikmiş tanı
DEHB’nin başlıca belirtilerini değerlendirdik. Yazımın bu satırlarında, kilit noktalardan birine gecikmiş veya yanlış tanı almış çocukların varlığına değineceğim. Çoğu zaman DEHB belirtileri, öğrenme güçlüğü, anksiyete veya diğer nörogelişimsel bozuklukların belirtileriyle örtüşebilir. Bu durum yanlış tanı konulmasına ve yanlış bir tedavi sürecinin başlamasına yol açabilir. Ya da dürtüselliğin daha hafif olduğu durumlarda tanı koymak için geç kalınmış olduğuna rastlıyorum. Tedaviye geç başlanmış olması çocuğunuzun akademik, sosyal ve duygusal gelişimlerini olumsuz etkileyecektir. Multidisipliner yaklaşımlar ve kapsamlı değerlendirmeler eşliğinde uzmanların işbirliği içinde olacağı bir değerlendirme sağlanmalıdır.
Ebeveynlerin DEHB tanısı almış çocuklarına uygulayabilecekleri sağlıklı başa çıkma stratejileri sıraladım:
DEHB’li çocukların, meraklı, heyecanlı ve enerji dolu olmaları, diğer insanlarla kolay iletişim kurabilmeleri, adaletsizlik konularında oldukça duyarlı olmaları, sempatik olmaları, risk almayı sevmeleri, şakacı ve empatik olmaları gibi birçok olumlu özellikleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla ebeveynlere temel almalarını istediğim kilit yaklaşım şu oluyor: Çocuğunuzun çok sevdiğiniz, bayıldığınız ve değiştirmeyi aklından bile geçirmediğiniz yanlarını düşünün. Bu size uymayan davranışları olmasaydı, sizi rahatsız eden davranışları da olmazdı. Bunu bir paket gibi görün ve bu paketin tamamını kaplıyor.
DEHB’li çocuğun gün içinde çok fazla negatif geri bildirim aldığını öngörürsek, onu yatıştıracak en önemli şey; davranışlarının takdir edilmesidir. Çocuğunuzun başarılarını ve olumlu davranışlarını takdir etmeniz, onun özgüvenini artırabilir.
Bunu yaparken, özellikle sözel övgü kullanılırken, çocuğunuzun üzerinde baskı yaratabilecek genelleştirilmiş ifadelerden “Seninle gurur duyuyorum.”, “Sen bir dahisin.” ya da “Yakında sınıfın en akıllı çocuğu olacaksın.” gibi söylemlerden uzak durun. Bunun yerine; “Dikkatini iyi bir şekilde topladığını düşünüyorum.”, “Matematik ödevini yapmak için gerçekten çok çaba gösteriyorsun.” gibi ifadeleri daha uygun buluyorum.
Çocuğunuza mutlaka kol saati, duvar saati ve masa saati kullanmasını alışkanlık etmesini sağlayın. Çünkü bunlar zamanlama algılarına yönelik önlem niteliğindedir.
Zihni dağınık olan çocuğunuzun dağılmış zihnini toparlamak için yazmaya teşvik edebilirsiniz. Dikkat her zaman dağılır ancak yaza yaza toplanır. Düşünceden bir başka düşünceye atlayan zihni yazma eylemi ile koordine olacaktır. Günlük tutmak, duygularını tanımasına ve zihnini sakinleştirmesine yardımcı olur. Yazma eylemi, duygusal dengeyi kurabilmeyi destekler.
Doğayla temasa geçmek! Düzenli egzersiz, yeterli uyku ve stres yönetimi gibi yaşam tarzı değişiklikleri, DEHB belirtilerini hafifletebilir. Fiziksel aktivite, stresi azaltabilir, enerjiyi artırabilir ve çocuğunuzun dikkatini odaklamaya yardımcı olabilir.
Beslenmenin DEHB belirtileri üzerinde rol oynadığına yönelik çeşitli araştırmalar mevcut. Gıda boyalı, yapay tatlandırıcılar içeren katkı maddeler yerine doğal ve işlenmemiş gıdaları tercih edebilirsiniz. Diyetisyen eşliğinde, çocuğunuzun beslenme şeklinin yeniden düzenleyerek genel sağlığını DEHB belirtilerini iyileştirebilirsiniz.
DEHB hem çocuklar hem de aileler için zorluklar sunar. Unutmayın ki doğru bilgi, destek ve stratejilerle bu zorlukların üstesinden gelmek mümkündür. DEHB yönetiminde erken tam ve müdahalenin önemi yadsınamaz. Dilerim ki bu yazının çocuğunuz veya öğrencinizin potansiyelini en iyi şekilde ortaya çıkarmasına yardımcı olur.
İlginizi çekebilir: Çocuklarda kaygı yönetimi nasıl olmalı?