Hislerini yönlendir: Evrenin muhteşem özüne uymaya hazır mısınız?

“Düşüncelerinizi ve hislerinizi eylemlerinizle uyum içinde tutun. Amacınızı gerçekleştirmenin en emin yolu, düşünüp hissettiğiniz şeyle günlerinizi geçiriş şekliniz arasında var olan çelişkiyi ve uyumsuzluğu bertaraf etmektir.” Dr. Wayne Dyer

Bugün neredesiniz? Bu kelimeleri hangi ortamda okumaktasınız? Belki kahvaltı etmek üzeresiniz? Başucunuzda muhteşem bir deniz manzarası mı bulunuyor? Yanınızdan güzel güzel esen rüzgar… Belki bir hastane koridorunda bekleme halindesiniz. İçeride canınızdan can olan can çekişiyor… Belki de bugün tatilinizin ilk günü… Bu tatilinizin ilk gününde keyif çayınızı yudumlamak üzeresiniz… Belki o kalbinizi deliler gibi çarptıran kızla buluşmak üzere Boğazı geçiyorsunuz, martılar da bağırıyor kalbiniz gibi, “Aşığım evet gerçekten aşığım” diyorsunuz… Belki bir beşiğin yanı başındasınız, o muhteşem nefesi dinliyorsunuz… Yıllarca hayalini kurduğunuz o güzel oğlunuz işte bu odada şimdi sizinle birlikte… Bugün ve şu anda neredesiniz?

Hangi hislerle yüklüsünüz? Dün ofiste yaşadığınız bir tartışmanın kırıklığını mı taşıyor yüreğiniz? Almak isteyip de bir türlü bütçe ayıramadığınız bir çantayı size bahşetmeyen evrene mi içerlediniz? Annenizin son sözleri hala kafanızın içinde mi yankılanıyor? Umduğunuz ticari başarıyı gösteremediniz ve ne yazık ki (sadece) para mı kaybettiniz? O çok sevdiğiniz kadınla dün geçen boşanma davanızda o koridorlarda ölüp ölüp dirildiniz mi? Şu an kalbinizi dolduran nedir; kin, öfke, özlem, haksızlığa uğramışlık hissi, eksiklik hissi, yetersizlik hissi, aşk, hoşlanma, kalp çarpıntısı… Tam olarak şu anda bir “duygu” olsaydınız ne olursunuz? Tam olarak şu anda sizi bir “renk” olarak görmek mümkün olsaydı hangi tonda parlardınız; kırmızının deliliği ile mi yoksa siyahın karamsarlığı ile mi?

Hislerini yönlendir: Evrenin muhteşem özüne uymaya hazır mısınız?

Ben bugün bu yazımda sizlere sorduğum sorular kadar kendime de aynı soruları sormak istiyorum… Bu yine kolay bir yazı olmayacak. Bugün, bugüne olan inancımız nedir? Birçoğumuz isteklerimizin varlığını duyuruyoruz evrene, fakat o isteklere “layık” olacak şekilde yaşamayı biliyor muyuz? Bu şekilde gerçekten “hissetmeyi” biliyor muyuz?

Örneğin yeni bir ev almak istiyoruz ama diğer yandan para konusunda layık olmadığımız düşüncemiz var… Bu kadar parayı kazanamayacağımız inancımız. Paramızı kazanıyoruz ve sevmiyoruz… Belki de var olan paramızı kendimiz için harcayamıyoruz bile. Bu durumda nasıl olur da ev sahibi olabiliriz? Varlık “formları” arasında paradan eve dönüşecek olan bu form geçişinde bir tanesine inancımız varken diğer birine yok ise, kısacası hak ettiğimizi düşünmüyorsak, hak ettiğimizi tüm evrene bildirecek şekilde yaşamıyorsak nasıl sahip olabiliriz?

Son dönemde günümün çok önemli bir kısmında hayatımdaki bolluğu artırmak üzere meditasyonlar, hikayeler ve röportajlar dinlemekteyim. Akışa ve bugüne kadar kapattığım tüm bereket noktalarına ulaştığımı düşünürken bu yazımı size İstanbul’un en güzel otellerinde Les Ottomans Otel’in muhteşem deniz manzaralı Has Oda’sında kahvemle, müziğimle ve eşsiz bir keyif ile yazmaktayım… Sizce bugün bana evrenin verdiği “o muhteşem hediyesi” tesadüf olabilir mi? Bu yazının tam da burada yazılması gerekmiyor muydu? Bunu okuduğunuz anda içinize sızması için, hayatınızda istediğiniz her şey için varlığınızı her zerresiyle kodlamanız gerektiğini bundan daha güzel anlatabilecek bir akış olabilir miydi?

Bakın sevgili Sandra Anne Taylor, Kuantum Başarı isimli eserinde evrenle isteklerimizi kendimizi düşüncelerimizi kısacası her “zerremizi” uyumlandırmayı nasıl yorumluyor:

Hislerini yönlendir: Evrenin muhteşem özüne uymaya hazır mısınız?

“…Uyum Yasası der ki; denge yaratmayı ve kendinizi evrenin safına geçirmeyi seçerseniz niyetiniz ve enerjiniz, dünyanın sunabileceği tüm kavrayışa, güce ve lütfa erişmenize izin vererek evrensel bereketin bent kapaklarını açarlar. Bu yüce mevkiye erişebilmeniz için enerjilerinizin, içinizdeki ve etrafınızdaki tüm titreşimsel kaynaklarla uyum içinde olması gereklidir. Enerjinizi kendinizle, başkalarıyla ve evrensel akışla uyumlu hale getirin.

Tüm yasalar – ve tüm çözümler- özle başlar. Kendinizle uyum yakalamanın anahtarı, günlük seçimleriniz yoluyla elde edilen düşüncelerinizde, duygularınızda ve eylemlerinizde denge kurmanızdır. Yaşam tarzınız – size önemsiz gelen düşüncelerinizden en hayati kararlarınıza kadar – kişisel enerjinizdeki uyumun tutarını belirler.

Dengelenmiş düşünceler dağınık ya da kaygılı düşünceler değildirler; sakin, merkezlenmiş ve ilgilenilen vazifeye odaklıdırlar… Gerçek öz sorumluluk, hayatınızın niteliğinden yüzde yüz mesul olduğunuz anlamına gelir. Siz duygularınızdan, düşüncelerinizden ve yarattığınız sonuçlardan yükümlüsünüz. Bu zor bir görev gibi görünüyor olabilir, bu nedenle bunu daha çok bir süreç gibi görmeniz önemlidir. Bizler, her daim yaşamanın, yaratmanın ve çekmenin ortasındayızdır. Düşünce ve eylemlerimizde daha onurlandırıcı seçimler yaptığımızda frekansımız yükselir ve bilincimiz değişir. Zaman ilerledikçe daha üst seviyedeki seçimlerimiz daha spontane gerçekleşir ve daha da büyük bir uyumu destekler.”

Bugün bu yazımı okuyorsanız, hayata dair istekleriniz, kendinize ve özünüze dair düşüncelerinizi daha yakından incelemenizi dilerim. Hangi çelişkileri görmektesiniz? Evrenin muhteşem bolluğu ve vericiliği ile uyumlu musunuz? Dengede misiniz? Kendi özünüze sonuna kadar inanıyor musunuz? Başarabilir misiniz? İstekleriniz kalbinizi en derinden titreştirebiliyor mu yoksa şimdiden hayal kırıklığı yaşamakta mısınız?

Bugün evrenle uyumlu hale gelmeye hazır mısınız?

 

İlginizi çekebilir: Her şey mükemmel olsaydı yine bu kadar mutlu olabilir miydik?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam