dummy

Evlilik insanlığın kendine yaptığı bir kötülük olabilir mi? Modern dünyada tek eşlilik neden gittikçe azalıyor?

Dünyada milyarlarca insanın gerçekleştirmeyi düşünsün düşünmesin, saygı gösterebildiği nadir şeylerden biridir evlilik. Ömrünü yalnızca bir insanla geçireceğine hastalıkta ve sağlıkta bağlı kalacağına yemin etmek… Ne yüce geliyor! Hatta öylesine bizle bütünleşmiş ki kimse birbirine “Neden bunu yapıyoruz?” sorusunu sormasına ihtiyacı bile duymuyor. Peki, bu evlilik meselesi sahiden insan yapısına ait mi? Yoksa insan da diğer birçok canlı gibi çok eşli bir varlık mı?

dummydummy

En yakın akrabalarımız bizimle aynı fikirde değil

İnsanlara genetik olarak en çok benzeyen canlılar olan primatların 230 farklı türünde bu durumu araştıran bilim insanları, yalnızca dörtte birinin tek eşli olduğunu tespit etmiş. Yani kendimize en yakın tür olarak bildiğimiz maymunların bile tam olarak tek eşli oldukları söylenemez. Ama gerek üremeden önce kurdukları fiziksel ve sosyal bağ gerekse üremenin ardından yavru büyüyene kadar aynı bağın devam etmesi sebebiyle bizlere oldukça benziyorlar. Yavru büyüyene kadar erkek maymunlar dişi maymunları korurken, dişi maymunlar erkeği sürüdeki diğer dişilerden uzak tutuyor. Tek farkları onlara aralarındaki bu bağı “aşk” diye yediren bir Hollywood’ları olmaması… Eğer onlarda da Romeo ve Juliet, Kerem ile Aslı hatta Adem ve Havva olsaydı belki onlar da aşkın büyüsüne(!) kapılıp hayatlarını yalnızca tek bir maymunla geçirirlerdi…

Çift olmak doğamızda yok

Bilim insanları, tek eşliliğin sebebini evlilik kavramı iyiden iyiye toplumların gözüne batmaya başladığından beri araştırıyorlar. Sonuçlar ise her geçen gün daha da ilginçleşiyor. Özellikle kuşlarda görülen tek eşliliğin memeli canlılar yaygın olmadığı gerçeğine ulaşıldığından beri kafalar hayli karışık. Çünkü insanı tek eşliliğe doğru evrimleştiren yavruya bakmak, sağlıklı ve üretken eşi seçmek gibi faktörler diğer memelilerde bulunmasına rağmen tek eşli yaşam sürdürmüyorlar. Bu da “bizde mi bi gariplik var” sorusunu akla getiriyor. Aslına bakarsanız sorunun cevabı koca bir EVET! Çünkü atalarımızda çok eşlilik gayet olağan ve normal iken bu bugünlerde ağıza alınsa kaos yaratacak bir durum haline geldi. Yetmedi buna da bazen medeniyet dedik bazense toplum ahlakı… İyi mi yaptık kötü mü bilinmez ama kendi doğamız dışında bir şeyler yaptığımız bir gerçek.

Toplum dayatmasının sonucu

İnsanlık tarihinde toplum yaşantısı başladığından beri kadın her zaman “üst limit erkeğe” ulaşma eğilimdedir. Demek istediğim, en güçlü, sağlıklı, mental ve fiziksel olarak kendisini ve yavrularını koruyabilecek erkeği seçer. Hatta işin ilginç yanı, kadın aynı toplumdaki alt limit bir erkeğin tek eşi olmaktansa, üst limit bir erkeğin ikinci hatta üçüncü eşi olma adaptasyonuna sahiptir. Bu da binlerce yıl öncesinde zaten var olan düzene dönüp bir bakmak gerektiğinin bir işareti olsa gerek. Peki, dünden bugüne ne değişti de kadın ve erkek birden çok eşli bir hayatı bırakıp, bağlılık yemini eder hale geldi?

Günümüzde tek eşliliğin bu kadar yaygın olmasında ve normal karşılanmasında birçok farklı faktör var. Ama gözümüze bu kadar normal görünen tek eşlilik dünya nüfusunun yalnızca %17’sinde katı bir biçimde uygulanıyor. Bu da demek oluyor ki tek eşli olduğunu düşündüğümüz bu ezici çoğunluk, aslında kurallara uymuyor. Diğer bir deyişle hepimizin “ayıpladığı” çok eşli aileler, birbirini aldatan çiftler ya da evlenmeyi reddedenler yaşadığımız gezegenin ezici çoğunluğunu oluşturuyor. Tam bu noktada ortaya insanın kendi elleriyle yarattığı ve sonra uymayı reddettiği toplum kuralları ortaya çıkıyor. İnsan, evlilik kurumunu oluşturdu ve bu kurumu yine kendi akılcı ve politik çıkarlarını gözeten kanunlarına bağlı hale getirdi. Böylece içinden çıkılamaz hale geldi. Şimdilerde kimisi sadece evlenmiş olmak için evleniyor, kimisi doğası gereği var olan dürtülerine hakim olamayarak eşlerini aldatıyor, kimisi kendini zorlayarak bir ömür geçiriyor.

Evde kaldın damgası

Evleniyoruz, çocuk yapıyoruz, ömrümüzü yalnızca bir kişiye adayacağımıza söz veriyoruz, yüzük takıyoruz, gelinlik damatlık giyip görkemli düğünler yapıyoruz, görümce topuzu yapıyoruz kafamıza sim döktürüyoruz… Üstüne üstlük bunları hayatta büyük başarılar olarak atfediyoruz. Neden? Çünkü ELALEM NE DER!

Çünkü insan sosyal bir varlık olmasından ötürü hayatını toplum yaşantısı içinde geçiyor. Böylece o toplumun yaratmış olduğu kurallara uyuyor ya da “uymak zorunda bırakılıyor”. Bu da 30 yaşına gelmiş bir kadının kız kurusu sayılması, evde kalmış gözüyle bakılması, ailesinden ve çevresinden evlen evlen evlen tezahüratları duyması olarak karşımıza dikiliyor. Çevresinde evlenen insanların olması ve onun hala çoğunluğun düzenine ayak uydurmamış olması damgalanmasına sebep oluyor. Böylece aslında olmadığımız sadece olmak zorunda bırakıldığımız insanlara dönüşüyoruz.

Aslına bakarsanız “evlenme yaşı” denilen zımbırtı gelene kadar kimsenin tam olarak tek eşli olduğunu söyleyemeyiz. Bu da bir başka ahlak kuralıdır ya zaten. 18 yaşındayken her 100 gençten yalnızca 10’u evlenmek isterken, yaş 25’i geçince sayı 50-60 oluveriyor… Sizce neden? Önce size kazık kadar olduğunuz hissettiriliyor sonrasında da hayatı eller havaya yaşayacağın dönemin bittiği… Yaşın geldi de geçiyor daha çocuk yapacaksın çocuk!

Bir yandan da aile olmanın gereği olarak görülüyor evlilik. İki kişi birbirini sever de aile olamazlar mı? Bir de buradan yumruk yiyorsun. Hadi evlenmeden birlikte yaşamayı günümüzde biraz daha sindirir hale geldik diyelim ama çocuk dedi mi akan sular durur. Evlenmeden çocuk mu olur? Çocuksuz evlilik mi olur? Resmen hayatı paradoksa çeviriyoruz kendimize…

“Herkes evleniyor ben de evlenmeliyim” düşüncesi

Çevrendeki insanların hepsi evlenmiş. Hepsi artık hayatında bir kadına/erkeğe bakıyor. Ayda bir sevgili değiştiren Ayşe, birden hayatının aşkını buluvermiş. Bekarlık sultanlık diyen Ahmet’in gözü karısından başkasını görmüyor. Yalnızlaşıp herkes gibi olmak istiyor insan, topluma ayak uydurmaya evrimleşmiş elbette kendini tek eşli sanıyor. Ya da “ben evlenmek istiyorum, saçmalama kızıım” da diyebilirsiniz. Fakat o cümlenin altında, içinde bulunduğun toplumun birlikte yaşamayı kaldıramaması, babaannenizin “Ölmeden mürüvvetini göreydim evladım…” çağrıları, en yakın arkadaşınızın pırlantasının 5 karat oluşu olabilir… Durum, zamanın hızlı gencinin, mahalle kuyumcusuna gidip Trabzon burması olmadı alyans bakmasıyla sonuçlanabilir. Hal böyle olunca da kendinize bu kadar eziyet edince elbette ki te eşlilikten başka bir yolun varlığının bile mümkün olmadığını düşünebilirsiniz. Öte yandan “Aşka inanıyorum ben, hayatımı elbette bir kişiyle geçirebilirim.” dediğinizi duyar gibiyim. Bu kesinlikle mümkün. Hatta belki de tüm insanlığı tek eşliliğe inandıran tek şey diyebiliriz aşk için. Aşkla kurulmuş bir bağ sonsuz olabilir. Fakat size bu duyguyu hayatta bir kez, sadece bir insana hissedeceğinizi düşündüren şey nedir? Bu bir yanda dursun, bahsi geçen duyguları “taçlandırmanın” yolu sahiden evlilik midir? Birbirine aşık iki insan sadece aşkın tadını çıkaramaz mı? Yani neresinden bakarsanız bakın, evlilik kurumu insanın kendine yaptığı bir kötülük olacaktır. Evlenmeyi isteyin veya istemeyin yaşadığınız toplumun yarattığı kurallara her zaman maruz kalacaksınız. Bu kuralları reddederseniz de aynı toplum size ya ahlaksız diyecek ya da marjinal… Durum böyleyken yapılacak en iyi şey, kim ne derse desin yaşayabildiğiniz kadar özgürce yaşamak!

İlginizi çekebilir: Herkesin hayalini kurduğu “doğru insan” kimdir?

Eylül Aktan: Profesyonel Koç Eylül Aktan, yaşamınızı iyileştirmek için çıktığınız “gelişim ve dönüşüm” yolculuğunda sizi desteklemek için çalışan bir uzman. En iyi hissettiğiniz versiyonunuzu hayata geçirmek için kendi içinize ışık tutmanızı sağlayan bir koç. Aslında bir beyaz yaka olarak çalışırken hedeflediği yaşam standartlarına sahip olmadığını farkeden ve bu durumu değiştirmek için harekete geçen bir farkındalık yolcusu. Önce 2015 yılında tanıştığı Mindfulness ile zihnini, duygularını ve düşüncelerini farketmek üzerine çalıştı. Şimdilerde Türkiye’de ve çeşitli Avrupa ülkelerinde aldığı Profesyonel Koçluk, NLP, Yoga, Somatik Deneyimleme ve Nörobilim eğitimleri ile dönüşüm yolculuğunu sürdürüyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp