‘Evet, kafayı kendimle bozdum’: Şükür defteri ve nefes terapisi

Ben bir süredir, hayatımda daha önce deneyimlemediğim ama konusu geçtiğinde “ya bir ara yapmak istiyorum” dediğim bazı şeylerin peşindeyim. Herkes gibi benim de içten içe bana iyi geleceğini hissettiğim ama bir türlü zaman ya da motivasyon bulamadığım şeyler oluyor hayatta. Yani biliyorum ki bir başlasam devamı gelecek ya da hakikaten kendisi küçük görünse de hayatımdaki etkisi büyük olacak. Ama bazen olmayınca olmuyor sanırım gerçekten, zamanlamaya da güvenmek lazım 🙂

Daha önce arkadaşlarımla konuşurken de hep konusu geçerdi ya da birçok videoda, söyleşide denk geldim “şükür defteri” uygulamasına. Aslında çok basit olarak, gece yatmadan önce o gün şükretmek istediğiniz şeyleri bir iki cümle de olsa başucunuzdaki bir deftere yazmaktan ibaret. Gün içinde pas geçtiğiniz ama dönüp baktığınızda sizi gülümseten, o gün için şükretmenize sebep olacak küçük anlar ya da sağlığınızın yerinde olması gibi kaybetmeden maalesef farkında olmadığınız daha önemli şeyler. 

Ben sanırım yaklaşık 2.5 ay önce bir defter almıştım kendime, aslında en başta niyetim şükür defteri yapmak değildi ama meğerse o yüzden almışım. O defteri aldığımdan beri de her gece uyumadan önce 2-3 cümle de olsa yazmaya başladım o gün şükretmek istediğim şeyleri. Bazen gün içinde bir arkadaşımın söylediği bana çok iyi gelen bir cümle çıktı kalemimden, bazen de kötü geçen günün ardından sadece nefes alabildiğime ve sağlığıma şükrettim. Bu sürede gördüm ki uyumadan önce beni iyi hissettiren anlara tekrar gitmek ve onları yazıya dökmek, sabahları daha iyi uyanmamı sağlamaya başladı. Çünkü en son bu anları hatırlayarak uykuya daldım, sabahları da şükretmenin verdiği iyi bir enerjiyle uyanmaya başladım.

2025’teki yeni deneyimlerinden biri de nefes terapisine başlamak oldu. Nefes terapisi de benim hep “nasıl bir şeymiş”, “iyi geliyor muymuş” diye hakkında sorular sorduğum hatta etkisine nedense çok da inanmadığım bir şeydi. İşyerindeki bir arkadaşımın vasıtasıyla birebir seans için randevu aldım. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, bu tarz terapiler için birebir olmasının gücüne inananlardanım ben, en azından ilk defa deneyimlemek için. Başlayalı iki seans oldu, iki seans sonrası en çok inandığım cümle terapistin de söylediği “nasıl nefes alırsan öyle yaşarsın” cümlesi oldu.

Yaptığımız uygulamalarda gördüm ki o kadar hızlı hızlı nefes alıp vermeye çalışıyordum ki, sanki bir yere yetişmem gerekiyor, acelem var gibi. Ara ara ters nefes alıp vermeye çalıştığımı fark ettim, yani nefes alırken karnım şişeceğine ben geri çekiyormuşum. Ya da nefes alırken çok daha kısa, verirken çok daha uzun tuttuğumu fark ettim. Tesadüf mü tabii ki hayır, alın size alma-verme dengesi 🙂

Terapi sırasında vücudumun bazı bölgelerinin uygulanan el hareketine çok daha fazla tepki verdiğini, daha çok canımın yandığını, çok daha katı durduğunu, karnım yerine sırt kaslarımı nefes almak için zorladığımı gördüm. Bunlar öğrendiğim şeylerden sadece bazıları. Özellikle ikinci seans sırasında kadınlığım, vücudumla bağlantım, üretkenliğim, yaratıcılığım üzerine duygudan duyguya geçiş yaptığım bir seans oldu. Seans sonrasında direkt şunu dediğimi hatırlıyorum “Ben buraya şu anda tesadüf gelmedim değil mi?”. Tesadüf değildi, çünkü bu aralar hissettiğim şey sanki daha fazlasını yapabilirim ama biri beni tutuyormuş, engelliyormuş gibi bir şey. Zaman zaman gelen “nefes alamıyorum” ya da “arafta kaldım” hissi. Tam da kelimelerle ifade edemediğim ama nefes terapisinin tam bu noktada hayatıma girmesinin tesadüf olmadığına inandığım bir durum diye özetleyebilirim sanırım.

Şükür defteri tutmaya ve nefes terapisine başlamak insanlık için çok küçük ama benim için önemli adımlar oldu diyebilirim sanırım. Öncelikle sadece iyi gelmesi bile yeterli, iyi hissetme halimi destekleyecek her türlü uygulamanın tutturuğuyum bundan sonra. Ne olduğundan bağımsız denemeye cesaret etmenin, adım atmanın verdiği güven hissi bile yeter. Bugün şükür defteri ve nefes terapisini aldım hayatıma yarın başka bir deneyime kucak açabilirim.

İyi hissetme haliniz için yaptığınız girişimlerle ilgili bazen insanlardan şunları duyacaksınız: “Kafayı kendinle bozdun sen de…”, “Parayı nereye harcayacağını şaşırdın.”, “Saçmalama, nesi sana iyi gelecek bunun?” gibi gibi. O zamanlarda bu yolda yalnız olmadığınızı ve şunları hatırlayın, kafa da sizin paranız da, onları nasıl kullanmak isterseniz öyle kullanırsınız. Ayrıca kafayı kendimizle bozmayacağız da kiminle bozacağız yahu bu hayatta?

Sevgiyle kalın.

İlginizi çekebilir: Aklın hala seçmediğin yollarda mı: Seçtiğin yolu parlat

Ecehan Kaylan
1990 Aralık ayında, İzmir’de başladı benim serüvenim. 10 senedir kurumsal hayatta özel şirketlerde çalışan, 33 yaşında beyaz yakalı endüstri mühendisiyim. 30 yaşımla beraber hayatın ... Devam