X

Everest Maratonu’nda koşan ilk Türk Ece Vahapoğlu’nun maraton deneyimi ve wellness serüveni

Gazeteci kimliğinin yanı sıra sağlıklı yaşam tarzı, spora olan tutkusu ve wellness sektöründeki adımlarıyla öne çıkan Ece Vahapoğlu, geçtiğimiz aylarda dünyanın en zor ve en yüksek maratonu olan Everest Maratonu’na katılan ilk Türk unvanını aldı. 

Hayatta imkansız diye bir şey olmadığını, istediğin her şeyi başarabileceğini bize kanıtlayan Ece Vahapoğlu’na en büyük başarısını, yaşam biçimine dair merak edilenleri sorduk ve ilham verici yanıtlar aldık.

Ece Vahapoğlu

1. Ece Vahapoğlu ismini ilk duyduğumuz zamanlarda mesleğiniz ön plandayken şu anda sağlıklı ve iyi yaşam odaklı yaşam tarzınız öne çıkıyor. Sizce bu değişimin sebebi nedir?

İşletme ve ardından Uluslararası İlişkiler okumuş biri olarak mesleğe önce bankacı sonra televizyoncu ve gazeteci olarak başladım. Tanınmam ise yazdığım kişisel gelişim kitapları ve sunuculuklarım ile oldu. Haberci iken sonraki yıllarda gelen şöhretle haberi yapılan oldum.

Ben tüm süreçte hep sağlıklı yaşıyordum aslında ama yakın çevrem hariç insanlar bunu pek bilmiyordu. Son yıllarda aldığım wellness eğitimleri, kitaplarımın konusunun sağlıklı yaşama geçişi, bizzat kendi bedenim ve zihnimin değişimi ve sonunda kendimin wellness eğitmeni olması hem tanınma şeklimi hem de profesyonel işimi değiştirdi. 30’lı yaşların başında iç sesimi daha çok dinlemeye ve hayatımla ilgili kararları tek başıma almaya yöneldim. Ne okumuş olursam olayım, altyapım ne kadar sağlam olursa olsun, imajım ne kadar ciddi ve bilgili olursa olsun, ben ruhumun istediği yaşam şeklini yaşamak istiyordum. Spor yapmak ve bunu herkese aşılayarak paylaşmak istiyordum. İyi yaşam odaklı tarzım artık mesleğim de oldu ve kitleleri etkiliyor.

2. Sizce sağlıklı yaşamın tanımı nedir? Yaşam tarzınızı daha iyiye doğru değiştirmek için hangi adımları attınız ve nasıl bir yöntem izlediniz? Okuyucularımıza bu konuda verebileceğiniz ilk tavsiye nedir?

Sağlıklı yaşam, yani wellness, bütünsel bir tanım bence. Sadece fit ve ince olmak, diyet yapmaktan ibaret değil. Ruhunu da beslemek, orada da huzuru ve dengeyi yakalamak, sinirleri alınmış biri olmak, zihinsel ve duygusal olarak da sağlıklı kalmak bedensel olduğu kadar önemli; hatta daha önemli.

Kendi hikayeme gelince; üniversiteyi yurt dışında okurken de içki içen ve geç yatan biri değildim. Alkolü hiçbir zaman sevmedim. 18 yaşından beri spor yapıyorum. O zamanlar kendi kısıtlı bilgimle sağlıklı yaşamaya çalışıyordum. Ama son 8 senede asıl değişimimi yaşadım. Gerçekten sağlıklı ve iyi beslenmeyi öğrendim. Etkili spor yapmaya geçtim. Sadece spor salonunda değil; açık havada da spora yöneldim. Önce beslenme şeklimi değiştirdim. Tuzu, şekeri, unu gerçekten kestim. Beyaz ekmeğe 8 yıldır elimi sürmedim. Tahılın ve baklagillerin önemini anladım. Akşamları hafif yemeye çok dikkat ettim. Akşam saatlerinde karbonhidrat ve meyve yemem. Belirli besinlerin yenme saatlerini öğrenip uyguladım. Daha çok su içtim.

Ve tutkum haline gelen koşuya başladım. Koşuda hızlı ve dayanıklı olduğumu keşfettim. Yarışlara katılan ve derece elde eden bir atlete dönüştüm.

İlk tavsiyem; önce beslenme şeklini değiştirin; sporla destekleyin. Fit bir vücudun ortaya çıkması için yüzde 70 oranında beslenme, yüzde 30 spor önem taşır.

3. Günlük spor ve beslenme rutininizden biraz bahsedebilir misiniz? Bu rutin sizin için alışkanlık haline gelmiş bir şey mi yoksa gün geçtikçe değişen ve güncellenen bir rutin mi?

Yıllardır zihnimde ana hatları oluşmuş belli bir rutinim var. Güçlü sabah kahvaltısı, karbonhidrat ve proteinli öğle yemeği ve sebze ağırlıklı hafif akşam yemeği. Ve sağlıklı ara öğünler. Bu ana çerçeveye uyarak İstanbul’dayken de böyle besleniyorum, seyahatlerde de. Tabii belli dönemlerde öne çıkan besinler oluyor; ben de deniyorum. Genetik ve besin intolerans testleri yaptırıyorum. Mesela, süt laktozuna karşı hassasiyetim var; o yüzden laktozsuz süt veya soya sütü içiyorum. Geçen sene Avusturya’da Vivamayr Kliniği’ne gittiğimde gluten hassasiyetimi öğrendim ve bir süre glutensiz beslendim. Yeni bilgiler karşımıza çıktıkça ona adapte oluyoruz tabii.

4. Fit ve zinde bir vücudun yanı sıra kendinizi zihinsel olarak daha iyi hissetmek için neler yapıyorsunuz?

Başarıyorum. Başarı benim ilacım. Eminim çoğu insana iyi gelen bir kavram ama bana çok iyi geliyor. Başarma duygusuna bağlıyım. Başarıya giden yol zihnimi epey yorsa da sonucunda tatmin ve rahatlık hissediyorum.

Zihinsel olarak rahatlamak için açık havada yürürüm. En az bir saat yürüyün; hemen etkisini hissedersiniz.  Yazın denizde yüzmek yani tuzlu su iyi geliyor. Su sanki stresi alıp götürüyor ve bir yazar olarak yazdığım kadar okumayı da çok seviyorum.

5. Sizce Ece Vahapoğlu nasıl bir hayat yaşıyor, hayatının şeklini ve yönünü belirleyen şeyler neler?

Bence Ece Vahapoğlu iyi anlamda “hızlı” bir hayat yaşıyor. Tempolu, renkli, seyahatli, projeli, sağlıklı bir yaşam yaşıyor. Masajımı yaptırmak için spaya gidip rahatladığım zamanlar da sık oluyor. Hayatımı büyük ölçüde kendi isteklerim belirliyor. Bu kadar yoğun olmayı da ben seçiyorum farkındayım. Önceliğim spor; bazen toplantı saatlerimi spor programıma göre değiştiriyorum.

6. Hiç vaktiniz olmadığı zamanlarda bile olmazsa olmaz dediğiniz ve mutlaka yaptığınız kısa bir egzersiz seansınız var mı? Varsa Uplifers okuyucularıyla paylaşabilir misiniz?

Enerjiyi hemen yükselten, esneklik sağlayan, mümkün olduğunca her sabah yapmaya çalıştığım beş yoga egzersizinden oluşan Tibet’in gençlik Pınarı. Kitaplarımda hep açıklamalı ve görselli yer veririm. Hatta en son YouTube kanalıma da video yükledik.

7. “60 Günde İdeal Vücut, Ece Gibi Hisset, 21 Günde İyi Hisset” isimli kitaplarınız var ve artık sertifikalı bir wellness antrenörüsünüz. Wellness ve sağlıklı yaşama dair farkındalığı arttırmak için bir sonraki adımınız nedir?

Beni Everest Maratonu’nda destekleyen Gençlik ve Spor Bakanlığı ile zaten 8 yıldır elçisi olduğum Herkes İçin Spor Federasyonu ile Türkiye çağında sporu yaymak için büyük projelerde yer alacağım. Projeleri de beraber oluşturuyoruz. Projelerin hem sahne kısmında hem de fikir mutfağında yer alıyorum.

Markalarla da toplumu hareket ettirmek ve sağlıklı beslenmeye yönelik çalışmalarımız olacak. Marka elçisi oluğum Nestle Pure Life Su ile sahnede ısınma ve esnetme hareketlerini yaptırdığım ve koştuğum yarışların yanı sıra daha kapsamlı projeleri de hayata geçireceğiz.

Kendi girişimim olan fit21 spor giyim markamın da ürün çeşitliliğini ve satış kanallarını artıracağım. Ayrıca, Everest deneyimimin belgesel filmi hazırlanıyor. Herkesin artık bana Everest Kızı demesiyle beraber yine ilginç coğrafyalarda koşacağım. Şirketlere ve topluma motivasyon seminerleri veriyorum.

8. Uzun mesafe koşuyor olduğunuzu biliyoruz ancak son zamanlarda isminizi “Everest Maratonu’na katılan ilk Türk” olmanızla oldukça fazla duyurdunuz. Bize biraz bu maratona katılmaya karar verme aşamanızdan bahseder misiniz?

Everest Maratonu, 29 Mayıs 1953’te Everest’e ilk çıkan iki kişi Tenzing ve Hillary anısına 15 yıldır her sene yapılıyor. Bu zamana kadar yarışa hiç Türk katılmamış. Bu bilgiyi üç sene önce Nepal’e kısa bir trekkinge gittiğimde ve o coğrafyadan büyülendiğimde keşfettim. Yarışa katılmayı kendime önce gerçekleştirmesi zor bir hayal sonra da gerçek hedef olarak belirledim.

Ece Vahapoğlu / Everest Maratonu

Yeniliği ve kendimi geliştirerek sınırlarımı aşmayı seviyorum. Zoru başarma isteği ruhumda var. Yeni şeyler denemek beni heyecanlandırıyor ve zorlarken kişiliğimi besliyor. Üstelik uzun mesafe koşuya katılmak hem ruhen hem bedenen geliştiren bir süreç. Üç senedir aklımda ama daha çok hayalimde olan bir şeydi. Bu sene kendimi hazır hissedince kimselere söylemeden kaydımı yaptırdım.

9. Maratona fiziksel ve zihinsel olarak nasıl hazırlandınız? Bu süreçte sizi en çok motive eden şey neydi?

Ne kadar antrenman yaparsanız yapın, Everest’te olmadıkça, o yüksek irtifaya çıkmadıkça hazırlığınızın aslında pek bir anlamı yok. O yüksek rakımda fizyolojik olarak o kadar çok değişime uğruyorsunuz ki, bunu oraya gitmeden yaşamanız ve alıştırma yapmanız pek mümkün değil. Sadece düzenli spor faaliyetlerimi sürdürmüştüm. Her ay bir yarışa katılarak koştum. Koşu, fitness, pilates ve yoga yaptım. Çok sık olmasa da oksijen oranı azaltılmış hipoksi odasında koşu bandında koşu idmanı yaptım. Kaslarımı güçlendirmek için eksi 110 derecede soğuk odaya girdim. Yıl boyu işlerim ve projelerim öyle yoğundu ki Everest Maratonu gibi dünyanın en zor yarışına pek de sağlam hazırlanamadım diyebilirim.

Bu süreçte beni en çok motive eden şey, dünyanın en yüksek yarışında koşan ilk Türk kadın olma unvanını sürekli hatırlamamdı.

10. Maraton sırasında sizi en çok zorlayan anlar nelerdi? Bu zorlukların üstesinden nasıl geldiniz?

Sosyal medyada genelde güzel manzaraları paylaşıp iyi yönlerini gösterdim ama asıl gerçek belgesel filmde izlenecek. İlk gün itibariyle zorluklar barındıran bir süreçti. Hijyen, geceleri eksi 10’a varan soğuk ve en önemlisi yüksek irtifaya uyum açısından çok zor geçti. Gündüz hava normal gibiyken bir anda yağmur yağıyor, bir anda sert rüzgar çıkıyor. Her an hazırlıklı olmalısın. Hava eksi 10 dereceyken geceleri kutu gibi pis buz gibi bir odada uyku tulumunun içinde uyumak zordu. Günlerce duş yapamıyorsun. 20 kişi tek bir umumi tuvalet ve lavabo kullanıyor. Tavan arasında fareler dolaşıyor. Her gün saatlerce kilometrelerce tırmanış şeklinde yürüyorsun ki ben sportif açıdan her gün trekkingi güçlenmek adına iyi buldum ama yorucuydu. İlk birkaç günden sonra hep hastaydık.

Yarış sadece kondisyonla veya koşuyla alakalı değil. Psikolojik ve fiziksel dayanıklılık gerekiyor. Günlük hayatından çok uzaktasın. 21 gün boyunca yarış psikolojisi yaşıyorsun. Sadece yarış başlangıç noktasına varmak için 15 gün boyunca toplam 120 km yürümek zorundasın.

Geriye dönüp baktığımda beni en üzen ve zorlayan an; ateşli bir halde ve korkunç baş ağrısıyla 5.000 metrede akşam eksi 10 derecede, ısıtıcı olmayan bir odacıkta, uyku tulumunun içinde sıcak su şişeme sarılıp ısınmaya ve uyumaya çalışmaktı!

11. Geriye dönüp baktığınızda Everest Maratonu’nun sizde en çok iz bırakan yanı neydi? Bu deneyimi nasıl tarif edersiniz?

Hayatımın en zor, en cesaret isteyen, en azimli, en kararlı deneyimiydi. 21 gün kaldığım Nepal’de ilk gün itibariyle zorluklar başladı. Pes etmemeyi, kararlı kalmayı, dayanıklılığını ölçmeyi, sınırlarını keşfetmeyi ve aşmayı ve her anında yaşadığım hayat için şükretmeyi öğrendim. İnsan istersen her koşula adapte olabilir. Kendi konfor alanından çıkarak uzaklara, ilkel şartlara gidip kendini zorluyorsun.

Ben Everest Maratonu tecrübesini isteyerek ama zorlanacağımı bilerek gidip yaşadım. Maddi ve manevi fedakarlık yaparak senenin benim için en verimli döneminde 21 gün dağa gittim. Sunuculuk ve spor etkinlikleri açısından bana en çok iş gelen dönemdi. Kendime ayırdığım, fiziksel ve zihinsel dayanıklılığımı ölçmek istediğim muhteşem bir maceraydı. Ve tabii ki tarihi bir unvan alarak Everest Maratonu’nda koşan ilk Türk oldum.

12. Sizce sporsuz bir hayat mümkün mü? Eğer spor hayatınıza hiç girmemiş olsaydı neler eksik kalırdı?

İnsan bedeni hareket etmeye göre yaratılmış. Vücudu bir makine gibi düşünün; bakımını yapmanız şart! Spor yapmazsanız, hareket etmezseniz yaşlanır, çürür, hastalanır, yorgun düşer. Sporsuz bir yaşamı hayal etmek istemiyorum. O güzel enerjilerden, güçlü ve sağlıklı bedenden mahrum kalırdım.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale