Gündelik hayat rutininde, kendini gevşetebilmek, belki bir parça daha rahatlayabilmek adına çoğumuz farklı yollara başvuruyoruz. Kendi yoğun tempomun içinde sürüklenirken benim yolum yoga olmuştu. Ancak bu yolculuğa adım atmamın amacı tamamen kronik olarak yaşadığım ağrıları bir parça rahatlatabilmekti. Öte yandan yaşadığım süreç boyunca hep hareket etmeye istekli bir yapımın olması bu yolculuğa adım atmamı bir parça kolaylaştırmıştı. Bedenin ağrıyan parçalarının bana bir şey anlatmaya çalıştığını içsel olarak farkedebilmiştim belki ve yoga yapmaya karar verdim.
Yaşadığım çevrede çok rahatlıkla gidebileceğim bir stüdyo olmaması, çalışma saatlerimin aşırı yoğun olması ve kendime ayıracak küçük zamanları ancak ev konforumda sağlayabiliyor olmam beni ‘online’ olarak bir şeyler aramaya doğru itti.
İnternet ortamında ise o dönemde İngilizce olarak birçok kaynağa erişebiliyordum. Online yoga dersleri veren, yurt dışı kaynaklı birçok site bulunmaktaydı ve ilk adımı atıp birine üye oldum. Başlarda bir iki video eşliğinde kendi kendime pratik etmeye başladım. Sonra kendime bir mat edindim. Her gün ne olursa olsun, 10 dakika bile olsa mata gelmeye başladım. Hiçbir şey yapmaya halim olmasa dahi, mata uzanıp gözlerimi kapatıp dinleniyordum. Sonra bu online videolar başkalarını getirmeye başladı.
Başlarda sadece bedenimi esnetmek, ağrıyan yerleri rahatlatmak, sonra çoğumuzun takıntılı olduğu gibi daha iyi bir vücuda sahip olmak vb. sebeplerle daha çok, daha çok yapmaya başladım ve bir gün evde yoga pratiği bana ilk dersini verdi: Yogayı bir yarış haline getirme!
Evet, bedenimi o kadar zorlamıştım ki, küçük incinmeler olmaya başladı. O noktada durdum ve dinlenmem gerektiğini fark ettim. Yoga pratiği aslında başlı başına kendini dinlemekle başlıyordu. Kendi hareketlerini, bedenini, zorlandığın noktaları, bedeninin anatomik yapısını fark etmeyi, kendini bedenen tanımayı başlatmıştı yoga. Biraz iyileştikten sonra tekrar pratik yapmaya başladığımda, bu defa çok temkinliydim. Her harekette bedenimi dinliyor ve izliyordum. ‘Şu tarafım biraz daha gergin, burası rahatlamış’ gibi iç sesimi duyuyor, odağımı sadece bedenime toplamaya başlıyordum: Anda kal ve kendini dinlemeye devam et!
Bu şekilde pratik etmeye devam ederken, bir gün fark ettim. Sakatlanmamak, dikkatli pratik etmek uğruna biraz kolay tarafa kaçmış, bedenimin sınırlarına kadar gitmemeyi öğrenmişken, bunu bir kolaya kaçma tavrına doğru çevirmiştim. Yani gidebileceğim yerin bir adım gerisinde kalarak pratiği ilerletmek yerine, 3-5 adım gerisinde bırakarak, ilerlersen sakatlanırsın korkusunu kendime yerleştirmeye başlamıştım. Korku, hayatın her alanında olduğu gibi, bedensel pratiğimde de beni yine bir şekilde esir almıştı. Fark ettim: Kendini ileri taşı, yerinde sayma!
Zaman ilerliyordu; evde yabancı eğitmenlerin farklı tip yoga videolarını araştırmaya başlamış, bana bu şekilde iyi gelmiş bir şeyin köklerini merak etmiş ve didik didik ne bulduysam okumaya, araştırmaya başlamıştım. Öğrenebildiğim ne varsa, o bana farklı kapılar açmış, matın dışındaki hayatımı değiştirmeye başlamıştı. Yediklerime dikkat etmeye, yemeyeceğim diye kendime zarar vermemeye, yani yeme-içme konusunda da çok hassas bir denge halini yakalamayı öğrenmeye başladım. Tıpkı pratikte olduğu gibi, duruyor, kendimi dinliyor, sonra adım atıyordum. Bazen kendimi şımartıyor, bazen rahatlığın verdiği gevşeme halini fark edip geri adım atıyordum. Matın içinde olduğu kadar dışında da dengelerim yeniden kurulmaya başlamıştı. İhtiyacım olmayan şeyleri satın almayı bile bırakmıştım ve yoga yine bir şey daha öğretti: Eskiden yaptıklarını bir kenara bırak!
Devam eden süreçte, gittikçe ağrılarım azalırken, bedenimde nefesimde farklılıklar keşfetmeye başladığımda her şey daha farklı bir hal aldı. Her gün mata çıkıyordum. Her gün programımı mata göre kurguluyor, hiç olmazsa yatağa girmeden birkaç hareketle kendimi gevşetiyordum. Nefesim ve bedenim daha iyi hissediyordu. Kendimi gündelik hayatın sıkıntı ve umutsuzluklarından sıyırmış, bir parça da olsa gevşemiş bir halde bulabiliyordum ve bir kez daha öğretti: İyi ki yoga var!
Sonraları daha çok öğrenmek, daha güvenli pratik yapabilmek, “yapıyorum da ne yapıyorum”u anlayabilmek için benim de yolum bir yoga eğitmenlik eğitimine doğru ilerledi. Her dakika yeni bir şey öğrendiğim bir süreçti bu benim için ve yine fark ettim. Her şeyi mükemmel yapmak değil, tamamen şifa alabilmek ve kendine bakabilmekti özünde bu yolculuk. Sadece kendini tanımaya atılmış bir vesile. Her pozun 2-3 farklı versiyonu, bir sürü yardımcı malzemelerle uygulanabilecek farklı yöntemleri vardı. Hatta bugün yapabildiğin bir duruşu, yarın yapamadığını fark etmek, gün be gün, an be an değişim içinde olduğunu ve bu değişimi kabullenebilmek vardı. 200 saatlik bu yolculuk da şunu öğretti: Kendine şefkatli ol!
Yaklaşık 7 senedir bir yolculuğun içindeyim bu hallerle. Yolculuk bana kendini sevmeyi, tanımayı, fark etmeyi öğretti. Bir de hediye olarak şifalanabilmeyi ve bir parça ihtiyacı olan bedenlere şifa yolculuğunda aracı olabilmeyi bahşetti. Çok tanıdık bir yolu seçerek, kendi yolculuğumda nelere ihtiyaç duydum, nerelerden geçtimse, o noktalarda yardımcı olabilmeye çalışıyorum şimdi kendini tanımaya niyet etmiş insanlara. Evde yoga pratiğini başlatmayı düşünenlere, stüdyoya gitme imkanı olmayanlara kendim ne öğrendiysem, oralardan bir şeyler derleyip sunmaya çalışıyorum. Youtube kanalım üzerinde yoga videoları üretmeye devam ederken, Instagram/cevikmaymunyoga hesabımdan nefes alma aralarınızın arasına girip, hayatınıza bir parça yoga enjekte ediyorum. Eğer yolun yolculuğumla kesişirse, daha çok bedenle daha çok büyümeyi niyet ediyorum. Kesişmezse de şunu unutmamanı dilerim, kendine daima şefkatli ol ve sınırlarını bilerek ilerlemeyi hayatının tüm alanına katmayı ihmal etme…
Sevgiyle kalın.