X

Evde sirke yapımı hakkında merak edilen tüm sorular ve denenmiş bir tarif

Processed with VSCO with f2 preset

Biri sana bir iyilik yaptığında ne hissediyorsun?

Mesela seni hiç tanımadan ve samimiyetle güleryüz gösterdiğinde; mutfağında pişirdiğinden ayırıp ayırıp getirdiğinde, biri sana tarhana veya salça yapmayı öğrettiğinde, hatta oturup seninle onları yaptığında; bahçesindeki zeytinden toplar toplamaz, sana getirip verdiğinde; normalde sattığı şeylerden ısrar kıyamet para almadan ikram ettiğinde; sen seversin diye seni bahçesindeki kabak çiçeklerini toplamaya çağırdığında; biri yine sen seversin diye hiç bilmediği nar ekşisi yapımına giriştiğinde, biri senin için bir kap yaprak sarması sarıp yolladığında, muhabbet ve anlayış gösterdiğinde, biri ‘sen benim kızım oldun artık’ dediğinde, biri ona ablalık yapmana müsaade ettiğinde, aileden sayıldığında, yuvada hissettirdiğinde… İşte o zaman ettiğin teşekkürler yetmez gibi gelir.

O zaman sözlü bir teşekkür ile veya parayla satın aldığın bir hediyeyle değil, emeğinle karşılık vermek istersin sen de. Küçücük bir karşılık…

Bunlar benim yeni elma sirkelerim. Hem yeni hem de ilk. Şile’de dalından toplayıp getirdiğim, çocuk bakar gibi bakıp ilgilendiğim sonunda karşılığını alabildiğim ilk sirkelerim. Şimdi o bahsettiğim güzellikleri üreten, paylaşan, iyi ki varlar dediğim komşulara teşekkür niyetine birer küçük hediye olacaklar diye süslenip püslendiler.

Elma sirkesi nasıl yapılır?

Bu süreçte kafamdaki dolaşan deli soruları tek tek cevaplayayım.

Bu elmalar sirke yapımı için uygun mu?

Ben elmaları eşimin annesiyle birlikte Şile’de bir komşusunun bahçesindeki 2 farklı elma ağacından topladım. Yeşil ağırlıklı olarak kırmızıyla karışık topladık. Yerlere düşmüş, yarısı çürümüş, kararmış olanları da ayırmadık. Ağaç ilaçsız, aşısız, kendi kendine büyümüş bir bahçe ağacı. Sahipleri de pek toplamadıkları için epey vardı. Biz 2 koca poşet topladık ama miktarının o kadar önemi yok, çok daha azıyla da sirke yapabilirsiniz.

Ben de hayatımda ilk defa sirke yapacağım için, topladığımız elmalar sirkeye uygun mu acaba diye merak ettiğimden biraz araştırmak istedim. Ancak internette farklı bilgiler buldum. Kimisi sarı elma daha iyidir demiş, kimi illa ekşi olsun demiş. Bizimkiler fotoğrafta gördüğünüz gibiydi. Vira bismillah deyip başladım.

Elmalar sirke yapımından önce yıkanır mı?

İşin doğrusunu açıkçası bilmiyorum. Yine internette “yıkayın” diyen de buldum, “yıkamayın, asıl kabuklarındaki kısımlar mayalanmayı sağlayacak” diyen de. Ben yıkadım, hem de tek tek gıcırdata gıcırdata ve hatta suyuna biraz da sirke damlatarak. Zaten araştırmayı yıkadıktan sonra yapmayı akıl edebildiğim için artık çok geçti. Şimdi düşünüyorum da, baştan yapacak olsam, belki o kadar yıkamazdım çünkü topladığımız ağaç ilaçsızdı. Neyse…

Not: Fotoğraftaki bambu bıçakla kesmedim elbette, o fotoğraf için girmiş kareye.

Elmayı nasıl doğrayacağım ve çöpünü sapını ne yapacağım?

Tariflerde çekirdekleri ve saplarını atın yazıyordu. Ben şöyle yaptım; önce dikkatlice kurtlu, kararmış, çürük yerlerini temizledim ve elmaları küp küp doğradım. Bazı elmanın yarıdan fazlası gitti ama yine de sadece temiz kısımlarını almaya gayret ettim. Saplarını da attım ama çekirdeklerini tariflerdekinin aksine atmayıp sirke yapacağım kısma ekledim. Bunu da kaynanamdan öyle öğrendiğim için yaptım 🙂

Nasıl bir kap kullanmalıyım? 

Tabii ki cam. Plastik sağlık açısından uygun değil. İçinde uzun süre bekleyip mayalanacağı için kesinlikle cam kullanın. Ben ağzı geniş büyük cam kavanozlardan aldım, çok rahat oldu.

Kavanozları deterjanla temizlesem olur mu?

Kavanozları kullanmadan önce deterjanla yıkamadım. Sirkenin iyi mayalanabilmesi için kaplarınızın kimyasal maddelerden arındırılmış olması gerekiyor. Ben biraz zeytinyağlı sabunla köpürtüp, ardından sirkeli su ile duruladım. Ama illaki deterjan kullanacaksanız da, bol su ile güzelce durulayın mutlaka.

Kavanozun ne kadarını elma ile dolduracağım?

Temizlediğim ve küp küp doğradığım elmaları kavanozların yarısını geçmeyecek şekilde doldurdum. Geri kalan kısmını ise içme suyu ile doldurdum. Suyu ekleyince elmaların hepsi yüzeye doğru yaklaşıyor, su altta kalıyor. Zaman içerisinde elmalar dibe batmaya başlıyor.

İçine mayalanmayı hızlandırması için bal ve tuz koydum. Bunun ölçüsünü ise kafama göre yaptım. 3 ve 5 litrelik kavanozlar kullanmıştım, her birine birer tatlı kaşığı bal ve kaya tuzu koydum.

İşte bu kadar!

Kavanozların kapaklarını hemen kapatacak mıyım?

Hayır! İlk etapta hava alması gerekiyor. Ancak tozlanmaması ve tamamen havayla da temas etmemesi için kavanozların ağzını bez ile kapatıyoruz.

Bir iki tanesine ince tülbetleri birkaç kat yaparak kullandım, diğer kavanozlara ise mutfakta kullanılan pamuklu kurulama bezi tarzı bezlerden koydum. Acaba kalın gelir mi diye endişelendim ama olumsuz bir durum olmadı. Tülbent veya bezleri koyup, etrafına da paket lastiği geçirdim.

Nerede bekleteceğim?

Serin ve karanlık bir yer gerekiyor. Buzdolabı olmaz, fazla serinde mayalanma duruyor. Ben misafir odasındaki dolabın içine koydum hepsini. Ve heyecanla beklemeye başladım.

Beklerken bir şey yapacak mıyım?

Yukarıda bahsettiğim gibi elmaların üstüne su ekleyince hepsi yüzeye doğru yaklaşıyor, su altta kalıyor. Zaman içerisinde elmalar dibe batması gerekiyor. Bu yaklaşık 1 hafta, 15 gün sürüyor. Bu süre içerisinde her gün kavanozları altüst yapmamız gerekiyor. Yoksa üstteki elmalar suyun dışında kalıyor ve çürümeye, küflenmeye başlıyor ve bu da sirkenin bozulduğu anlamına geliyor.

Zahmetli gibi görünüyor ama o kadar değil aslında. Sadece unutmamanız gerekiyor. Alarm kurabilirsiniz.

Yaptığım şey şuydu; kavanozları mutfağa getirip, bezlerini açıp kavanozların kapaklarını kapattım bir iki kez baş aşağı çevirdim. Sonra yeniden kapağını çıkartıp bezini lastikleyip dolabına geri koydum. Kapakla çevirirken kenarlarından akıp ziyan oluyor diye üzüldüğümden ilerleyen günlerde baş aşağı çevirmeden tahta kaşık yardımıyla üsttekileri alta ittim ve suyunu fazla bulandırmadan nazikçe alttakileri biraz hareketlendirdim.

Ne kadar süre bekleyeceğim ve sonra ne yapacağım?

Normalde elmalar dibe çökene kadar bekleniyor ama ben çöktükten sonra hemen süzmeyip karıştırmadan öylece bekletmeye devam ettim. Başlarda çok bulanık bir su oluyor, zaman içinde elmaların çökmesiyle tortular da dibe iniyor ve berraklaşmaya başlıyor. Benimkiler sanırım 10 günde çöktü, toplamda da 1 ayı geçmiş oldu.

Sırada süzme işlemi var ama öncesinde size sirke anasından bahsetmek istiyorum.

Sirke anası nedir?

Sirkenizin yüzeye yakın kısmında gün be gün beyazlıklar oluşmaya başlayacak. Buna sirke anası deniyor. www.ciftlikhayati.com sayfasında şöyle anlatmışlar;

“Doğal yolla sirke üretiminde önce alkol fermantasyonu gerçekleşir. Alkol oranı %10-13 düzeylerine çıktığında, sıvının yüzeyinde ince bir zar oluşur. Sirke anası denilen bu zar  asetik asit bakterileri içerir. Yüzeyde oluşan sirke anası etil alkolün asetik aside dönüşmesini gerçekleştirir. Bu yöntemle oldukça yavaş sirke üretilir. Ama üretilen sirkenin kalitesi oldukça yüksektir. Alkol sürekli sirke anasıyla temas halindedir. Sirkeleşme devam eder ve 6-8 hafta sonra tamamlanır. Üretilen asetik asit alkolden daha yoğun olduğundan dibine çöker. Sirkeleşmenin sona erdiği sirke anasının kendiliğinden dibe batmasıyla anlaşılır. Yani sirke anası sirke yapımı sürecinde oluşan doğal bir üründür, sirkenin kendine has koku ve tadının oluşmasını sağlar, tek parça halinde ve kaygan yapıdadır.”

Sanırım ben biraz erken süzmüş oldum. Çünkü benim sirke analarım tamamen dibe inmemişti. Yapacak olursanız bunu biraz daha araştırın derim.

Ama yine de kendimi çok şanslı hissettim çünkü birçok insandan sirke yaptıklarını ama sirke anası oluşmadığını okudum ve duydum. Demek ki bu sirke anası kıymetli bir şey. Beyazlıklar arttıkça sevindim. Hatta her gün sirke analarıyla konuştuğumu itiraf etsem bana deli demezsiniz inşallah. 

Nasıl süzeceğim?

Önce sirke analarını geniş, tahta bir kaşık yardımıyla nazikçe ayrı iki kaba ayırdım. Üzerlerine biraz sirke de ekledim. Sirke analarını, yeni sirke yapmak isteyen komşum ve arkadaşıma maya niyetine verdim. Onlar kuracakları sirkeye bunu ekleyecekler.

Genişçe bir kabın üstüne süzgeci koydum. Süzgecin içine de ince bir tülbent yerleştirdim ki tortular süzgeçte geçmesin. Bu şekilde süzdüm. Elma posalarını bahçedeki komposta attım. Suyunu yani artık hazır olan elma sirkemi de minik cam kavanozlara ve cam şişelere doldurdum.

Nerede muhafaza edebilirim?

İnternette buz dolabında saklayın diyenler fazlaca. Ama bir yandan da emin olamıyorum. Sanki daha beklemesi gerekiyor gibi geliyor. Ben de yarısını buzdolabına yarısını da aynı dolaba -serin ve karanlık- geri koydum. Ve 1 hafta daha beklettim.

Buzdolabındakiler berrak ve iyi durumdalar. Diğer dolaptaki sirkeler ise mayalanmaya devam etmiş ve yeniden sirke anası oluşmuş! İnanamadım. 🙂 Yine bir kısmını süzüp buzdolabına aldım ama sirke anasıyla birlikte bir miktar sirkeyi mayalanmaya devam etmesi için dolaba geri koydum. Belki ondan yeni sirke yaparım ilerde veya yapmak isteyen birilerine veririm.

İşte böyle 🙂

Sirkenin kullanım alanları:

Bu kadar sirkeyi nerede ne amaçla kullanacaksın diye merak edenler varsa biraz ondan da bahsedeyim bitirmeden önce.

  • Salatalarınız için kullanabilirsiniz. Sirkenin suyunu içme suyundan koymuştum zaten. Katkısız, tertemiz bir ev sirkesi. Gönlüm rahat bir şekilde salataya koyabilirim.
  • Unutmazsam sabahları bir kaşık içiyorum veya içme suyumun içine ekleyip tüketiyorum.
  • Cilt temizliğinde kullanıyorum. Pamuğa bir miktar sirke alıp yüzümü siliyorum, tonik niyetine.
  • Saçlarımı sabunla yıkadığımda çok sertleşiyor. Durulama suyuna bir miktar sirke katınca saçım sanki saç kremiyle yıkanmış gibi yumuşacık ve pırıl pırıl oluyor.
  • Mutfak temizliğinde kullanıyorum. Ahmet’in ekşi mayadan ekmek yaptığı kapları deterjan yerine sirke ile yıkıyorum ara ara.
  • Yine mutfakta veya evin başka kısımlarında koku olursa, sirkeli su ile siliyorum. Sirke kokuyu anında yok ediyor ve kendi kokusu da uçup gidiyor.
  • Boğaz enfeksiyonu olduğunda gargara yapıyorum.
  • Sebzeleri, yeşillikleri yıkarken yıkama suyuna bir kaşık koyuyorum.

Bu yazdıklarım sadece benim yaptıklarım. Biraz araştırma yaparsanız dünya kadar faydası var. Bir kere şifasını ve faydasını görünce insan bırakmak istemiyor.

Başta yazdığım gibi bu benim ilk elma sirkesi yapışım. Bu süreçte öğrendiğim her şeyi yazmaya çalıştım. Eğer yanlış yaptığımı düşündüğünüz bir yer varsa lütfen yorumlara yazın ki, okuyacak olanlar faydalansın.

Veya siz de heves edip denemek isterseniz, mutlaka tecrübenizi yine yorumlara yazın. Paylaşalım ki birbirimizden yeni ve faydalı şeyler öğrenmeye devam edelim.

“Sirke ne güzel katıktır! Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz!’” Hz. Muhammed

İlginizi çekebilir: Elma kaç kalori?

Seval Yılmaz: İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Üniversiteyi Eskişehir’de okudum. Bir süre İspanya’da yaşadım. Uzun yıllar sivil toplum kuruluşlarında ve firmalarda eğitmenlik yaptım. Şimdilerde ise boyaların ve renklerin büyülü dünyasındayım. Çizip boyadıklarım ve tasarladıklarım, aşkla yürüdüğüm bir yola dönüştü. Çalışmalarımı @miniminidesign instagram hesabından görebilirsiniz. Kendimi bildim bileli yazı yazarım. Son zamanlarda hayata dair, her telden yazdığım yazılarım bir araya geldi ve www.sevalyilmaz.com oluştu. Hayatı sade yaşamayı, az eşyayı, yogayı, temizlik ve bakım ürünlerimi kendim yapmayı, fotoğraf ve video çekmeyi, kamp kurmayı, denizi ve ormanı, her mevsimi, öğlen kestirmelerini ve gün ortası kahvesini, işini aşkla yapan insanları seyretmeyi ve insan hikayeleri dinlemeyi, doya doya yaşamayı, insan olmayı, içinde güzellik, naiflik ve aşk olan her şeyi çok seviyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale