X

Evde olmak size ne hissettiriyor: Ebeveynlik sorumluluklarını yerine getirirken kendinizi unutmayın

Hayat zor ve bir o kadar da güzel duygular yaşatıyor bize. Birçoğumuzun mesleki rolü, ilişkiye ait rolleri, anne ve babalık rolü ve sorumlu olduğunu düşündüğü zorunlulukları var. Tüm bu hareketlik içinde kendimizde nelerin olup bittiğini yeterince doğru bir gözle değerlendirebiliyor muyuz? Kendimize bu zamanı ayırabiliyor muyuz? Yoksa sadece “olması gereken bu” deyip yaşadığımız bu zorlu pandemi süreci içinde savrulup, olanı biteni görmezden mi geliyoruz?

Şimdi pek çoğunuzun nefeslenmeye fırsat bulmanın imkansızlığını konuştuğunuzu duyabiliyorum. Özellikle salgın sürecinin üzerimize sanki hiç yokmuş gibi getirdiği yük bizi biraz daha ağırlaştırırken, uzaktan çalışabilme şansına sahipsek evlerimizde kalarak günlük akışımızı kontrol etmeye çalışıyoruz.

Anne/baba olmak güçtü, şimdi daha da güç oldu. Çünkü üstüne bir de öğretmenlik rolü eklendi neredeyse. Online eğitim programlarına çocuklar adapte olmaya çalışırken, bizler de onların yanında sürece dahil olduk. Çocucuğu program saatine hazır edip, masasında tutabilmek ayrı bir özveri gerektirirken ödevlerin kontrolü ise ayrı bir aşama…

Yetiştirilmesi gereken mesleğinizle ilgili sorumluluklarınız, evin düzeni açısından üstesinden gelmeniz gereken işler sizi beklerken kendimizi sıkışmış, kaygılı, öfkeli, kafese kapatılmış gibi ve mutsuz hissedebilirsiniz.

Her şeyden önce çocuklu bir evde yaşıyorsanız işinizin biraz daha zor olduğu kabul edilebilir bir gerçek ve tıpkı çocuğunuzun da sizin gibi daha önce yaşamadığı bu süreçte kaygılanması, öfkelenmesi, daha önce yapmadığı davranışlar sergilemesi son derece normal. Sadece bizim değil çocuklarımızın da rutini değişti. Üstelik durumu anlamlandırmaları yaş seviyelerine göre farklılık göstermekte. Okul öncesi dönemdeki çocuğunuz şu anda her zamankinden daha çok bir şeyleri ağlayarak istiyor olabilir ya da sizinle yapışık olarak evin içinde geziyor olabilir. (Özellikle 3-6 yaş arası çocuklarda gelişimsel açıdan gerileme görülebilir. Altına kaçırma, sizinle birlikte uyuma, gün içinde size aşırı bağlılık gibi.)

Elbette tüm bu davranış örüntüleri çocuğun sahip olduğu mizaç ve karakterle yakından ilgili olarak değişecektir. Daha kaygılı mizaca sahip olan çocuklar süreç ile ilgili daha çok soru sorup bilmek isteyebilir. Çünkü biliyor olmak onları rahatlatır. Belirsizlikle mücadele etmelerine olanak tanır. Belirsizlik bizler için olduğu kadar çocuklar için de ürkütücüdür. Böyle bir durumda anlayabileceği seviyede çocuğun soruları içtenlikle cevaplanmalıdır.

Kaçıngan mizaca sahip başka bir çocuk ise direnç gösterebilir. Soru sormak istemez bile. Konu ile ilgili anlattıklarınızı duymaz. Çeker gider başka oyun oynar. Size vermek istediği mesaj “Bu konu hakkında duyduklarım beni daha çok kaygılandırıyor ve bilmek istemiyorum”dur. Çocuk hazır değildir ve yüzleşmek istemez.

Çocuğunuzun üstüne gitmeden, yanınızda ve ev ortamında güvenli olduğuna dair bedensel dilimizi de işin içine sokarak ona yanıt verebiliriz. Model alma yoluyla öğrenen çocuklarımıza rol model olmak işi kolaylaştıracaktır. Biraz çocuk odaklı gitmek, çalışma saatlerimizi ya da yapacağımız görüşmeleri onun uyku saatine denk getirmek gibi ayarlamalar faydalı olacaktır. Çünkü o sizin hem evde olup hem de çalışmak zorunda olduğunuzu anlamayabilir. Sizin evde olmanıza alışık değilse bu zamanları daha çok birlikte bir şeyler yaparak geçirmek isteyebilir. Ona alışması için biraz zaman tanımayı unutmamanız gerekecektir. Birlikte kaliteli vakit geçirebilmek adına evde yapılabilecekler listesi ve paylaşımları bir çok yerde var. Bu nedenle tekrar edip sıkmak istemem ama bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim; çocukları etkinlik adı altında sürekli yapılandırılmış faaliyetlere boğmanın anlamsızlığı…

Tamam bunları da yapalım ama asıl çocuğun hayal dünyası, kişilik gelişimi, iletişim kurma becerisi, hatta içindeki öfke ve korkusunu dışa vurması için en temel olan yapılandırılmamış oyun, yani onun kurduğu oyuna dahil olma gerekliliğini lütfen atlamayalım. Biliyorum zor. Biliyorum A’dan Z’ye ne yapmanız gerektiğini söylüyor ve pek çoğumuz için bu durum sıkıcı olabiliyor. Ancak bilin ki bu sürece dahil olduğunuzda aranızdaki iletişim güçlenecek, biraz daha sonra sadece gözlemci olarak onu izlediğinizde bile iç dünyasını keşfetmeye başlayacaksınız.

Eğer ergenlik dönemi içerisinde olan bir çocuğunuz varsa, konu ile ilgili bilgi aldığı kaynakların güvenirliğini takip edebilirsiniz. Ergenler kendilerine doğrudan bir şeylerin söylenmesinden hoşlanmazlar, bu nedenle daha çok kendini korumadığı takdirde ona zarar gelmesinden korktuğunuzu söylemek gibi daha çok duygunuzun ifadesi yoluna gidebilirsiniz. Duygu durumları inişli çıkışlı olduğundan tartışma içine girmeden, onu o anda konuşmak için zorlamadan kendini daha iyi hissettiği başka bir zaman dilimi beklenmelidir. Olayları abarttığınızı düşünmesi, daha çok odasında kalarak vakit geçirmeyi istemesi olasıdır. Telefon ve bilgisayar başında geçirdiği süre bu aralar uzayabilir. Sorgulayıcı olmadan nelerle uğraştığı hakkında fikir edinmeniz doğru olacaktır.

Kendinizi unutmadan tüm bunları hallettiniz. Önceliğiniz çocuklar, ev ve iş rutinleriniz diyelim. Kendinizi koltuğa atabilme fırsatını buldunuz. Burada bir parantez açmak isterim. Çoğu insan maalesef bu yanılsamayı yaşıyor. Bu nedenle de günün sonunda yorgun düşüp kendine ayıracak zamanı kalmıyor. Oysaki uçak yolculuğu sıradında acil durum prosedürü olarak önce maskeyi annenin takması istenir, sonra bebeğini güvence altına alması beklenir. Yaşam da böyle…

Önceliğiniz her zaman sizin dışınızdakiler olursa -kim olduğu hiç fark etmez; çocuğunuz, eşiniz, işiniz, sevdikleriniz- bir bakmışsınız ki bu en değer verdiklerinize bile artık yetemediğinizi hissediyorsunuz. Tahammül sınırınız düşmüş belki de… Çünkü ruhunuzu, arzunuzu beslememişsiniz. Bunlarla temas etme fırsatını yaratmamışsınız ve canlılığınızı yitirmişsiniz. Zayıf bir ışık olursanız ne size ihtiyacı olan tohumları büyütebilirsiniz, ne de sıcaklığınızı etrafınıza yayabilirsiniz. Böyle olmaması için de günlük akışta kendimize ufak tefek molalar verelim. Gün içinde yaptıklarınızı bu bakış açısı ile tekrar bir gözden geçirin derim.

Şimdi gelelim koltuktaki kendimize, içinizde nasıl bir duygu var? Her birimizin, sahip olduğumuz dinamiklerden kaynağını alan farklı tepkiler geliştiriyor olması olası. Önemli olan biraz da altta yatan bu sebepleri görebilmek. Kendimize doğru sorular sorarak önümüze açılan kapılardan içeri girebilmek. Örneğin bu süreçte sürekli buzdolabının önünde buluyorsak kendimizi, sürekli bir şeyler atıştırıyorsak ilk anda kendimize “gerçekten aç mıyım?” sorusunu sorabiliriz.

“Gerçekten aç değilsindir ama ağzın yalnızlık çektiği için yersin” sözü bedenimizi hissettiğimiz boşluk duygusuna karşı doldurma isteğimizi iyi tanımlar. Ya da sıkıntılı süreçlerden geçerken oral doyum yolu ile rahatlamaya çalışan bir kişi olmanız, devamlı bir şeyler yeme isteği yaratıyor olabilir. Gerçekte, bize sosyal medyada sunulanın aksine bu süreçte yeni hobiler edinemiyebilirsin. Gazete, dergi bile okumak gelmeyebilir içinizden. Çok normal çünkü kaygı düzeyiniz yüksek. Zihniniz şu an başka şeyle uğraşmanıza engel oluyor. Çünkü tüm dünyayı etkileyen zor bir deneyimin içinden geçiyoruz. Bu bir tatil değil, evlerimize de bu nedenle çekilmedik. Kendimizi bu dönemde üretken olmaya zorlamadan bu tekinsizliğin içinde tüm hijyenik tedbirlerimizi alıp, olumlu olumsuz tüm hisslerimizle birlikte, gelecek ile ilgili felaket senaryoları üretmemeye çalışarak biraz sakin kalabilmeyi, beklemeyi başarmamız gerekiyor sanırım.

Şu anda yaşadığımız kaygı, kaynağını somut bir stres faktöründen alan güncel bir kaygı. Bu kaygı ile temasımızı masanın yüzeyine benzetirsek, üstüne yüklenen stres faktörlerini şu an için değiştirip yok etmemiz imkansız ancak önümüzde iki seçenek var;

1. Mümkünse yüzeye yeni yükler eklememek. Ani kararlar almamak, bizi daha fazla duygusal yüke sokacak durumları şu süreçte biraz ertelemek. Bu zorlu dönemde kendimizle, hayatımızla ilgili fark ettiklerimiz varsa, almak istediğimiz yeni kararlar, sorgulamak istediğimiz ilişkiler, bunları bir kutuya koyduğumuzu düşünüp kaldıralım, ancak yakın görünür bir yere. Pandemi sona erip önceki hayatımıza döndüğümüzde kutuyu açmak üzere…

2. Bu kaygı, belirsizlik ve stres yükünden etkilenip zayıf olduğumuz yönde kırılmamak için masanın altını doldurup, destekleyebiliriz. Bunlar da bu süreçte bize neyin iyi geldiğini bulmak ve kendinize bu anlamda ışık tutmaktır. Günlük akışımızda bu deneyimlere alan açmamız gerektiğidir. Belki sadece durmak, düşünmek, belki rutinlerimizi devam ettirmek ve yapılabilir olanlarla değiştirmek, belki hayal kurmak, hayat ile ilgili bağ kurmayı bırakmamak için, belki istediğin bir şeyleri satın almak, gelecekle bağ kurmayı kaybetmemek açısından sana iyi gelen olabilir. Tutunduğunuz şey her ne ise, her şeyin geçeceğine dair inancımızı yitirmeden onu yapmak…

Tolstoy’ un şu sözü zor bir deneyimin içinden geçtiğimiz bu günlerde kulağımızda olsun hep; “En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır!

İlginizi çekebilir: Çocuk yetiştirmek neden bizi zorluyor: Stres altında sakin kalma yöntemleri

Aslı Songün: Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2003 yılı mezunuyum. Aynı üniversitede yaptığım Psikoloji yüksek lisansını “Çocukların Sahip Oldukları Denetim Odağının, Algıladıkları Ebeveyn Çatışması İle İlişkisi” konulu tezimi tamamlayarak uzmanlık derecemi almış bulunmaktayım. 2005 yılı itibari ile çeşitli sağlık ve eğitim kuruluşlarında görev aldım. Sağlık alanındaki stajımı Balıklı Rum Hastanesi Anatolya Kliniklerinde gerçekleştirdim. Projektif Testler Derneğinden Rorschah, T.A.T testleri eğitimini aldım. Çocuk gelişim testleri eğitimini tamamladım. 2019 yılında Mindfulness Institute’de Mindfulness tabanlı stres azaltma eğitimi (MBSR) programına katıldım. Konuyla ilgili çalışmalarım devam etmektedir. İstanbul Psikanaliz Derneği’ne bağlı olarak Psikanaliz eğitimim sürmektedir. 2013 yılından beri Nişantaşı’ında eğitim veren United Kids Academy'nin kurucu ortağı olarak çocuklarla birlikte çalışmaya devam etmekteyim. Ayrıca özel bir klinikte danışan görmekteyim.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale