X

Evde doğum: Tüm risklerine rağmen evde doğum yapmak neden trend oldu?

Evde doğum son zamanların en popüler ve tartışmalı konularından biri. Modern toplumlarda kadınların büyük çoğunluğu hala hastanelerde, tıbbi operasyon ve takiple doğum yapmayı tercih etse de kendi sezgilerine güvenen, medikal müdahalelere ve teknolojiye karşı olan, doğumun doğal ve normal bir olay olduğuna inanan, vücutlarının müdahalesiz olarak doğurma yeteneğine sahip olduğunu düşünen pek çok kadın evde doğum yöntemini ilk seçenek olarak benimsemiş durumda. Özellikle hastaneye gitmekten çekindiğimiz, enfeksiyon ve hastalık kapma riski nedeniyle evden dışarı adım atmaya bile korktuğumuz şu günlerde siz de yaklaşan doğumunuz için hastane dışı alternatifleri araştırıyor olabilirsiniz. Peki evde doğum gerçekten sanıldığı kadar güvenli ve gerekli mi?

Evde doğum trendinin önlenemez yükselişi

Yakın zamanlarda doğum yaptıysanız ya da çevrenizde çocuk sahibi olmayı planlayan yakınlarınız varsa, sosyal medyadaki anne-çocuk hesaplarını takip ediyorsanız ya da yeni trendleri araştırmayı seviyorsanız evde doğum ya da suda doğum gibi hastane dışı yerlerde doğum yapma trendine mutlaka denk gelmişsinizdir. Amerika’da evde doğum oranlarındaki artışı inceleyen bir çalışmanın sonuçlarına göre 2004 yılında 35.578 olan evde doğum sayısı, 2017 yılında 62.228’e yükseldi. Yani her 62 doğumdan biri hastane dışında gerçekleşiyor.

Amerika’da evde doğum trendinin bu kadar hızlı yükselmesinde sağlık hizmetlerinin özel sigortaya tabi olması, yani doğum masraflarının devlet tarafından karşılanmıyor oluşu bu artışın en önemli sebeplerinden biri. Ancak sosyal devlet anlayışıyla yönetilen ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz karşılandığı Türkiye ya da çeşitli Avrupa ülkelerinde de evde doğum oranlarında yavaş da olsa bir artış söz konusu. Hollanda’da her 100 doğumdan 30’u evde gerçekleşiyor ve Hollanda bu oranla dünyada evde doğum oranının en yüksek olduğu ülke. Bu nedenle evde doğum oranındaki artışlar ekonomik ya da coğrafi zorluklardan çok daha az tıbbi müdahaleye maruz kalma isteği, kültürel ve dini inanca bağlı endişeler, doktorlara olan güvensizlik, hastane korkusu, doğum sürecini kendi kontrolünde yürütme isteği, bilinen ve güvenli bir ortamda doğum yapma isteği gibi çok çeşitli kaygıların ve kişisel tercihlerin sonucu olabiliyor.

Uzmanlar, doğum her ne kadar doğal bir süreç olsa da günümüz şartlarında hem annenin hem de bebeğin doğum öncesinde, doğum sırasında ve doğum sonrasındaki süreçlerin düzenli olarak hastane ortamında takip edilmesi gerektiğinin, evde doğum yapmanın anne ve bebek için hayati tehlikelerinin olabileceğinin altını çiziyor. 2019 yılında Reuters tarafından yayınlanan bir rapora göre 2016-2018 yılları arasında evde gerçekleşen doğumların yüzde 60’ının hayati risk taşıdığı ortaya çıktı. Ayrıca istatistikler, ev doğumlarında yeni doğan ölüm oranının hastane doğumlarına göre 3 kat daha fazla olduğu gösteriyor.

Peki, tıp dünyası hastanede doğumun hem anne hem de bebek için en güvenli yol olduğu konusunda bu kadar emin ve kararlı konuşuyorken, evde doğum trendinin her geçen gün daha popüler olmasının ve daha fazla kadın tarafından tercih edilmesinin arkasındaki motivasyon nereden geliyor?

Kadınlar neden evde doğum yapmak istiyor?

Uzmanların tüm uyarılarına ve doğum sırasında meydana gelebilecek tüm komplikasyonların farkında olmalarına rağmen evde doğum yapmayı tercih eden kadınların sayısının tüm dünyada gün geçtikçe daha fazla artmasının ardında aslında oldukça geçerli nedenler var.

Hastane korkusu

Kadınların evde doğumu tercih etmelerinin en önemli sebeplerinden biri tıbbi müdahalelere ve kişiye özel olmayan rutin prosedürlere karşı duydukları güvensizlik duygusu. Doğum sırasında acil müdahale gerektiren çok farklı durumlarla karşılaşılabiliyor ve bu tarz durumlarda erken müdahale hayat kurtarıcı olabiliyor. Plasentanın rahmin aşağı kısımlarına yerleşip rahim boynunu kısmen ya da tamamen kapattığı ve tehlikeli kanamalara neden olabilecek plasenta previa vakaları, anneden yeni doğana vajinal yolla bulaşabilecek enfeksiyonlar, diyabet ve yüksek tansiyondan kaynaklı problemler doğum sırasında oluşabilecek ve anında müdahale gerektiren durumlardan en sık rastlananları. Bununla birlikte müdahalenin gereksiz olduğu pek çok durumda da farklı nedenlerden dolayı tıbbi müdahaleler yapılabiliyor. Bunun en bilinen örneğiyse sezaryen doğumlar. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre doğum sürecinde gerçekleşen komplikasyonlar nedeniyle yapılan sezaryen doğumların idealde yüzde 10-15 arası olması gerekirken günümüzde tüm dünyadaki doğumların yüzde 21’i sezaryenle gerçekleşiyor. Bebeğin sezaryenle doğması tehlikeli durumlarda hayat kurtarıcı olabiliyorken, bazı doktorlar operasyonel olarak daha kolay olması sebebiyle ya da sezaryen doğumun normal doğuma göre daha pahalı olması sebebiyle gerekmese de doğumun sezaryenle gerçekleşmesi gerektiği konusunda yanlış yönlendirmelerde bulunabiliyorlar.

Karar verme özgürlüğü

Sağlık sistemindeki aksaklıklar ve hastaların suistimal edildiği örnekler nedeniyle hastanelere ve sağlıkçılara azalan güvenin yanı sıra evin doğum için hastaneden daha konforlu ve tanıdık olması da pek çok kadının evde doğumu tercih etmesinin nedenlerinden bir diğeri. Pek çok kadın doğumun kontrol edilemez olmasının verdiği korku ve belirsizlik nedeniyle en azından doğum sırasında kendi bedeniyle ilgili kararlara dahil olabilmek için evde doğum yapmayı tercih ediyor. Doğum yapacak kişiler hastanelerde uygulanan standart prosedürlerin ve protokollerin sürece diledikleri şekilde dahil olmalarına ve kendi bedenleriyle ilgili karar vermelerine engel olduğuna inanıyor.

 Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler

Geçmişte hastanelerle ya da doktorlarla ilgili pek de hoş olmayan anılarınız varsa, hastane yatağında ve doktor eşliğinde doğurmak yerine çok daha huzurlu ve güvende hissettiğiniz evinizde, güvendiğiniz insanlarla birlikte doğum yapmayı tercih etmeniz oldukça normal. Özellikle hastanelerde herhangi bir sebepten dolayı ayrımcılığa maruz kalmak, yanlış tedavi görmek ya da ilgisiz bir doktorla karşı karşıya kalmak kadınların evde doğumu tercih etmelerinde önemli bir faktör olabiliyor. 2019’da Amerika’daki Hastalık Korunma ve Kontrol Merkezi (CDC)  tarafından yapılmış olan bir araştırmanın sonuçları, azınlık gruplardan olan kadınların doğum sırasında hayatını kaybetme oranlarının çoğunluğa göre üç kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Ülkemizde sağlık sisteminin sosyal devlet anlayışına dayalı olması nedeniyle etnik kökene dayalı ayrımcılığa pek rastlamıyor olsak da, devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde doktor başına düşen hasta sayısı ya da hastanelerin fiziksel koşulları gibi faktörler, evde doğumu da bir seçenek haline getiriyor.

Evde doğum için sorumluluk almaya hazır mısınız?

Harvard Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Dr. Amy Tuteur, evde doğum yapmanın doğası gereği tehlikeli olduğunu; ekonomik zorluklar, coğrafi koşullar ve eğitimsizlik nedeniyle sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğu yıllarda evde dünyaya gelmiş olan bebeklerin yüzde 10’unun ilk yılda hayatını kaybettiğini hatırlatıyor. Dr. Tuteur, aynı şekilde evde doğumun mecburi olduğu zamanlarda evde gerçekleşen her 1000 doğumda 6 ila 9 kadının da doğum sırasında hayatını kaybettiğini; sağlık hizmetlerinin iyileştiği ve yaşam kalitesinin arttığı 20.yüzyılda ise anne ve bebek ölüm oranlarında ciddi bir düşüş yaşandığını söylüyor. Tabii ki günümüz bireylerinin hem bedensel hem de zihinsel olarak geçmişte zor yaşam koşullarıyla mücadele etmek zorunda kalmış nesilden çok daha sağlıklı olduğunu, sadece ortalama ömrü karşılaştırarak bile anlayabilmek mümkün. Ancak ne kadar sağlıklı, eğitimli ya da bilinçli olursanız olun, doğum sürecini anne ve bebek için riskli hale getirebilecek sayısız risk faktörü var.

Dr. Tuteur, son yıllarda gittikçe daha popüler hale gelen doğala ve doğaya dönüş trendini sorgulamadan hayatının her alanına entegre etmeye çalışan bir grup radikal iyi yaşam tutkununun, evde doğum konusunu tartışırken geçmişte yaşanan trajik tabloyu göz ardı ettiğini belirtiyor. Eski zamanlarda sağlık hizmetlerine erişim olmaması nedeniyle evde doğum ya da aşı yaptırmama gibi durumlara sık rastlanıyordu. Ancak bu yıllarda anne-bebek ölüm oranının oldukça yüksek olduğunu belirten Dr. Tuteur, doğal yollarla doğum yapmak isteyenlerin evde doğumun riskli bir tercih olduğunu kabul ederek ve bu riski göze alarak hareket etmesi gerektiğini vurguluyor. Yani, günümüzde de evde doğum yapmak her zaman olumsuz sonuçlanacak bir deneyim değil. Ancak riske attığınız şey bebeğinizin ve sizin hayatınız olduğu için, bu kararı alırken iki kez düşünmelisiniz.

Tıp dünyasının evde doğumla ilgili endişelerinin temelinde, evde doğumu gerçekleştiren kişilerin tıp eğitimi almamış ebeler ve ya da doğum koçu olarak adlandırılan doulalar tarafından gerçekleştiriliyor olması var. Sürecin sorunsuz ilerlemesi durumunda doğuma yardımcı olabilecek bu kişiler, genellikle beklenmeyen bir komplikasyon yaşandığında müdahale edebilecek tıbbi yeterlilikte değiller. Doğumlarda sık rastlanan kordon dolanması, bebeğin ters gelmesi gibi beklenmedik durumlar ani tıbbi müdahale gerektirebiliyor ve müdahalenin uygun şekilde yapılabilmesi için gerekli ekipmanlarla birlikte bu ekipmanları kullanabilecek yetkinlikteki doktorların hazır bulunması gerekiyor. Bu nedenle evde doğum yapma kararı aldıysanız bile evinizde gerekli ekipmanlara sahip olduğunuzdan ve size eşlik edecek olan kişinin yetkinliğinden, deneyiminden ve aldığı eğitimin güvenilirliğinden emin olmanız gerekiyor.

 

Kaynaklar: 

Well and Good
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Reuters
Centers for Disease Control and Prevention (CDC)

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale