X

Evde doğal dekorasyon: Bitki bakımı için uzmanından öneriler

Yeni bir yıla girecek olmanın belki de en güzel yanı, sanki elimize kocaman ve bomboş bir sayfa vermişler de, “Hadi bakalım bir hak daha kazandın, bu yıl için yeni planlar yap” demişler hissiyle baştan başlayabilmek!

Dünya olarak yaşadığımız tüm kötü şeylere rağmen 2020 yılını sizlerle bitirmek harika! Tüm okuyucularıma en başından teşekkür etmek istiyorum. Yeni kararlar alıp bir kısmını da olsa uygulayabildiğimiz, kendi konfor alanımızdan çıkmaktan korkmadığımız ve her ne olursa olsun kendimizi sımsıkı kucaklayabildiğimiz bir yıl diliyorum.

Bu haftaki yazımda sizleri harika bir kadınla tanıştıracağım. Aynı fakülteden mezun olduğum, İstanbul’daki evinde kedisine, köpeğine ve 100’ü aşkın bitkisine annelik yapan Çisil!

Bugüne kadar yüzlerce kişiye danışmanlık yapan ve @kusurabakmayinevhali markasının kurucusu Çisil ile yeni başlayanlar için bitki bakımı üzerine konuştuk.

Yeni başlayanlar için hem güzelliği hem de kolay bakımıyla gönlümüzü çelecek iç mekan bitkileri hangileri?

Çisil: Son zamanlarda bu soruyu çok alıyorum. Özellikle evlere kapandığımız bu son aylarda herkes yeni yeni bitki bakımına merak salmış durumda. Aslında her bitkinin bakımı dilinden anladığımızda kolaydır ve asıl önemli olan biz bitkilere nasıl bir ortam sunuyoruz? Genel geçer listeler oluyor “bakımı kolay bitkiler” şeklinde ama bunları çok sağlıklı bulmuyorum. Bakımı kolay diye aldığınız bir bitkinin ihtiyacı olan ortamı sizin eviniz sağlamıyorsa yaşamayacak ve siz kendinize tekrar “Ben hiç bitki bakamıyorum” diyeceksiniz. 

Aslında tam da bu nedenle bitki danışmanlığı önemli, evinizin cephesi, aldığı ışık miktarı, yaşadığınız şehrin iklimi, nem oranı gibi birçok değişkene göre evinize uygun bitkileri seçmek gerekiyor. Ancak danışan bitki severlerde en çok karşılaştığım sorun evlerinin yeterince ışık almaması. Buna göre bir şey söyleyebilirim ve belki küçük bir tavsiyede bulunabilirim, Sanseveria ailesi üyeleri, Peperomia ailesi üyeleri ve Zz Plant türleri az ışık alan ortamlara uyum sağlayabilirler. Arayışta olanlar, yeni başlayanlar ve evi az ışık alanlara değerlendirebilecekleri bir tavsiye olsun.

Saksı seçerken evimizin dekorasyonuna uyum sağlaması için büyük araştırmaların içine giriyoruz. Peki, bitkilerimiz için en doğru yuvaya nasıl karar vereceğiz?

Çisil: Saksı seçiminde önemli olan tek bir şey var: Mutlaka ama mutlaka drenaj deliklerine sahip olmalı! Sulama sırasında fazla suyu dışarı atabilmesi ve bu sayede köklerin oksijen alabilmesi bitkiler için çok çok kritik. Elbette artık bu işte uzmanlaştıysanız altı delik olmayan saksılarda da, kontrollü sulamayla bitki yetiştirebilirsiniz fakat çok dikkatli olmak gerek.

Dekoratif dış saksılar alıp, altı delikli üretim saksılarıyla bitkileri bunların içerisine oturtarak dekorasyona uyumlu hale getirebilirsiniz. Direkt olarak içerisine ekim yapacağınız, toprak, plastik ya da seramik saksıların hepsinin drenaj delikleri olmalı. Peki hangi bitkiye nasıl saksı uygun? Toprağını uzun süre nemli isteyen bitkiler için plastik, porselen ve içi sırlı toprak saksılar daha uygundur. Sulamalar arası toprağın tamamen kurumasını isteyen bitkiler için ise -ki aslında çoğu bitki böyledir- toprak saksı kullanımını sağlıklı buluyorum. Hem hava alan bir yapıya sahip, hem de fazla nemi sadece drenaj deliklerinden değil gözenekli yapısı sayesinde yüzeyden de dışarı atabiliyor. Saksı seçimi, aslında bitki bakımında çoğu zaman önemsenmeyen ama çok önemli bir konu. Lütfen bitkinizi edindiğiniz ve güvendiğiniz uzmanlara bu konuyu danışın.

Pek çoğumuz severek aldığı bitkilerin eve gelmesiyle eski güzel görüntüsünün yavaş yavaş kaybolduğundan şikayet ediyor. Bu problemin nedeni sulama ve gün ışığı mı?

Çisil: Danışanlarımın sorunlarından ve deneyimlerimden yola çıkarak bunu şöyle cevaplayabilirim: Sorun bitkide değil sizde, muhtemelen ya evinize uygun olmayan bir bitki aldınız ya da kontrolsüz sulama yapıyorsunuz. Elbette bitki yeni bir ortama geldiğinde adapte olma süresi olacaktır. Bu birkaç haftayı bulabilir ve bu sırada bir-iki yaprak dökebilir. Ama sorun devam ediyorsa “Nerede yanlış yapıyorum?” diye sormak gerekiyor. Bu sorunun cevabı çoğu zaman yanlış bitki seçimi ya da çok sulama oluyor.

Örneğin; Calathea ailesi üyelerinden bitkileri çok aydınlık, batı cepheli bir evde, cam önüne koyup yaşatmanız çok olası değildir. Bir diğer sorun olan çok sulama maalesef sıklıkla karşımıza çıkıyor. En önemli kural -eğer nem ihtiyacı yüksek bir bitki değilse- toprak tamamen kurumadan sulama yapmamak. Bitkiler çoğu zaman susuzluktan değil çok sulamadan ölüyorlar.

Gün ışığı süresinin azalması ve ısının düşmesiyle bitkilerimizin yaşadığı fiziksel değişim hepimizi telaşa düşürür. Bu değişimi nasıl algılamalıyız?

Çisil: Neredeyse bütün bitkiler sonbahar ve kış aylarında kendilerini uykuya alırlar. Bu dönemde büyüme çok çok yavaşlayacak hatta durma noktasına gelecektir. Endişelenmemeliyiz çünkü baharda tekrar yepyeni yapraklar verebilmesi için biraz dinlenmeye ihtiyaçları var.

Bu dönemde güneş ışığı çok azalacağı için hepsini biraz daha aydınlık ortamlara taşımakta fayda var. En önemlisi ise sulamayı lütfen ama lütfen minimuma indirelim. Özellikle saksıları çok büyük olan bitkiler kışın 1 veya 2 kez sulanmalı. Bu dönemde bitkiler uykuya geçeceği ve enerjiye ihtiyaçları olmadığı için su kullanımları düşecektir. Lütfen çok sulayarak onları uykularında boğmayalım. Aynı şekilde bu mevsimlerde asla bitki besini, gübre kullanmamalıyız. Bunlar toprakta birikme yaparak bitki köklerine zarar verecektir.

Bu dönemde biraz yaprak kaybedebilir, çocukları biraz mutsuz görebiliriz. Çocukların dinlenmesine izin vermeliyiz, baharda her şey daha güzel olacak.

Her canlı gibi bitkilerimizin de temizliğe ihtiyacı var. Lokal temizlik aşamalarında dikkat etmemiz gerekenler neler?

Çisil: Öncelikle su dışında kimyasal içeren hiçbir temizlik maddesiyle bitkilerimizin yapraklarını temizlememeliyiz. Özellikle tozlanan yaprakları belli periyotlarla ıslak bir bezle güzelce temizlemeliyiz. Yaprak üzerinde biriken toz zerreleri bitkilerin fotosentez sürecini sekteye uğratarak büyümelerini yavaşlatır.

Çocuklarımızın yapraklarını her hafta özellikle gündüz saatlerinde kontrol etmeliyiz. Küçük bir vizite yapıp, yaprakların altına, üstüne, gövdeye, toprağına şöyle bir göz atıp, herhangi bir parazit var mı, yapraklarda bir deformasyon var mı diye kontrol etmeliyiz.

Özen göstermediğimiz sürece “bitki bakamıyorum” demeye devam edeceğiz, o nedenle her birinin ihtiyaçlarını bilmemiz ve bu ihtiyaçları karşılayabilecek şartlara sahip olduğumuzdan emin olmamız gerekiyor.

İlginizi çekebilir: Minimalizm maceranızda işe yarayacak 30 tüyo

Yağmur Aşık Mola: Yağmur Aşık Mola, 1993 yılında Aydın’da doğdu. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli ajans ve gazetelerde muhabirlik yaptı. Halen bir kamu kurumunda editörlük görevine devam etmektedir. Türkiye’nin en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Nazilli’de hayatını sürdüren Mola, minimalizm, dijital detoks, sağlıklı yaşam konularında araştırmalar yapmış, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar kaleme almıştır. İletişim: yagmurasik1@gmail.com https://www.instagram.com/yagmurmola/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale