Evde cinsellik bitti mi?: “Aşk Otelleri”
“Açık alanda sevişmenin incelikleri” ve “ev dışında” nerede ve nasıl sevişebileceğinizle ilgili öneriler artık, dergilerde sadece yaz aylarında çıkan yazıların konusu değil. Sorun şu ki, kışın kimse -2 derecede dışarıda sevişmek istemiyor. Evde sevişmek de artık “kullanım dışı” olduğundan, “aşk hayatınızı canlandırmanın” çözümü şimdilerde Love Hotels/Aşk Otelleri’nden geçiyor.
Aşk Oteli nedir diye soracaksınız. Bu oteller çiftlerin saatlik olarak “yaramaz buluşmaları için yaramaz odalar” (vurgulamakta fayda var) tutabildikleri oteller. Ve görünen o ki, odalar “zevk için özel olarak tasarlanmış ve gerçek(!) otel odalarının rahatlığında”. Odada sadece bir yatak, bir seks salıncağı ve bide olmadığını bilmek oldukça rahatlatıcı(!)
Japonya’daki 7200 aşk otelinden sonra, geçtiğimiz baharda Paris’te de bir tane açıldı. Ve bu trendi takip eden diğer oteller, odalarını “aşık çiftlerin zevk dolu dakikalar” yaşayabilmeleri için saatlik olarak kiralamaya başladılar. Kural açık: aşk yoksa, gelmeyin. ( 😉 )
Forumlara bakılırsa, kadınlar konseptten oldukça memnun;
- “Rutinden kurtulmak için oldukça etkili bir yol! (ve eğlenceli!)”
- “Haftada bir, her seferinde farklı bir otel. Bu konsept ilişkimi renklendirdi ve bizi rutinden kurtardı!”
- “Balayına gitme fırsatımız olmamıştı…”
Aşk Otelleri adeta müşterilerinin fantezilerini gerçeğe dönüştürmek üzere tasarlanmış; Venedik suiti, Kama-Sutra atmosferi, tavanda aynaları olan yuvarlak yataklar… Hatta belki ekstra ücret karşılığı yatağın altında gizlenen sürpriz bir konuk ya da sahte güvenlik kameraları da vardır(!)
“Evde seks yapmama” trendi Aşk Otelleri ile başlayıp bitmiyor. Yakın arkadaşlarımdan birinin söylediğine göre, uzun süreli ilişkilerde çiftin “cinsel hayatlarını canlandırmak” ve sadece seks yapmak için -sokağın karşısında da olsa- bir otele gitmek çok da alışılmadık değilmiş. Magazin dergilerinin sexcapades (seks kaçamağı) olarak adlandırdığı konsept de buymuş.
Men’s Health dergisinin geçen ayki sayısında, seks uzmanı ya da bilinen adıyla “Naomi, the girl next door”un; eve girer girmez kendisinin ve sevgilisinin sevişme isteğinin azaldığından yakınan okur Tom’a önerisi de, bir otele gitmek olmuştu.
Peki evdeki sorun nedir? Çiftlerin cinsel hayatıyla ilgili problem nedir? Neden medya sürekli cinsel hayatımızı renklendirmemiz için uğraşıyor?
Aşk(!) havasında
Yazarlar ve uzmanlar cinsel hayatı renklendirmek için hazırladıkları “afrodizyak tarifleri”, “erotik oyunlar” ya da “seks müzikleri” önerilerinden hiç vazgeçmeyecekler gibi. “Havaya girememenizi” engellemek için, tüm yeteneklerini ve yaratıcılıklarını hizmetinize sunuyorlar.
Günümüzde, benim “zoraki cinsellik” olarak adlandırdığım bir rejimde yaşıyoruz. Medyanın cinsel açıdan sağlıklı ve iyi olmamızla ilgili endişesi bitmiyor.
Her yerde, cinsel hayatın öneminden bahseden şeyler okuyabiliyoruz. Ancak tamamı çoklukla ilgili: “Haftada kaç kez sevişiyorsunuz?”, “Arka arkaya kaç kez sevişiyorsunuz?”, “Kaç farklı pozisyonda sevişiyorsunuz?”, “Kaç farklı yerde seviştiniz?”…
Mesajı almış olmalısınız; çok seks = çok mutluluk(!)
Cinsel hayatı renklendirmekle ilgili, okuduğum en şaşırtıcı önerilerden biri de; “rutin”i kırmak için yeni bir rutin edinmek yönünde: seks randevuları. “Eğer tüm haftayı sizin gününüz olan cumayı bekleyerek geçirirseniz, hafta sonuna doğru isteğiniz artacaktır”. Hım, bu konuda düşünmeme izin verin.
Eğer daha önce uzun süreli bir ilişkiniz olduysa, bir seks gecesi belirlemenin yarattığı baskıyı deneyimlemiş olabilirsiniz: o gece sevişmek zorundasınız (çünkü “bu gece sizin geceniz”) ve tabii ki her şey mükemmel olmak zorunda. Tüylerinizden arınıp, maskeler yapıp, vücudunuzun sürpriz yerlerine parfümler sürmeli, kokulu mumlar falan yakmalısınız… “Bu gece bize izin verin, sevgilim geliyor!” Ve bu gece genelde…korkunç sonuçlanıyor!
Eğer bunlardan hiçbiri sizi havaya sokamadıysa, umudunuzu kaybetmeyin! Sakın hayatınızı bağımsız ve güçlü bir bekar olarak yaşamaya da kalkmayın(!). Renkli bir cinsellik için hala bir şansınız var: sevgilinizi aldatabileceğiniz tanışma siteleri.