X

Eşsiz ve büyüleyici doğasıyla Karadeniz’de bir festival deneyimi: Voonka KaçkarFest 2017’de neler oldu?

Size de böyle oluyor mu bilmem ama bana Kaçkarlar denilince yüksek yüksek dağların, ovaların, yaylaların ve gürül gürül akan derelerin resmi gelir gözümün önüne. Eğer gittiyseniz hatta buram buram kokusu da gelir burnunuza. İçilebilir akarsuları, yürünebilir yaylaları ve sırtları, konuşabilen ormanları, sevilebilir yürekleri ile kapılarını ardına açar Kaçkarlar bize. 

Karadeniz’i atomlarına ayıramazsınız mesela, bir bütündür. Mesela vurulan horonla kulağınızda hiç dinmeyen tulum sesidir size yoldaşlık eden. Neşesi de öfkesi de gözlerinden size bulaşır. Bir de kışı vardır ki yazından, baharından daha güzeldir benim gibi sıcak sevmeyenler için. Dizinize kadar girdiğiniz kar tanelerinin maviye çalan rengini görünce aşık olursunuz kara ve kışa bile. 

Mesela çok mu terlediniz duş, banyo aramak da ne demek soluğu doğru Fırtına Deresi’nde, Çinçiva’da alırsınız. Dünyanın nadir içilebilir akarsu kaynaklarının olduğu bu bölge hala ve her şeye rağmen bakir.

İçilebilir akarsuları, yürünebilir yaylaları ve sırtları, konuşabilen ormanları, sevilebilir yürekleri ile kapılarını ardına açar Kaçkarlar bize. 

Şimdi böylesi bir atmosferde bir festival hayal edin istiyorum. Yaklaşık 200 doğa tutkunu, maceraperestin Fırtına Deresi yanına kamp kurduğu, gündüz düşlere, bulutlara ve yaylalara göçtüğünü, geceleri tulumla horon vurduğunu, bilmeyenlerin bile adeta bir atölyedeymiş gibi müziğe eşlik ettiğini düşleyin. Düşleyin çünkü yola çıkarken bizi nelerin motive ettiğini bilin istiyorum.

Tam da bu hayaller peşinde Voonka KaçkarFest için İstanbul’dan üç arkadaş araç ile yola çıktık. Mesafe yaklaşık 1250 km civarı. Bizim gibi yapmayanların büyük kısmı uçak ile Trabzon’a gelip, Havaş ile Rize Ardeşen’e ulaşmış oradan da dolmuşlarla Çamlıhemşin’e gelmişler. Bu gibi etkinliklere genelde katılımın neredeyse tamamı İstanbul’dan olurken ilginç bir şekilde Ankara, İzmir, Adana, Trabzon, Rize gibi şehirlerden de ciddi bir katılım sağlanmış. 

Kamp alanı Çamlıhemşin’e yaklaşık 10 km mesafe ve asfalt sonrası beton yol. Çamlıhemşin’den Ayder – Zilkale sapağının sağından Zilkale’ye doğru giderken 10. km’deki Ada Pansiyon tabelasından kamp alanına giriş yaptık. Bayraklar asılmış son rotuşlar yapılıyordu. Biz etkinlikten bir gün önce kamp alanına çadırlarımızı kurup soluğu hemen yandaki Fırtına Deresi’nde aldık.

Biraz soluklandıktan sonra yürüme mesafesindeki Çinçiva Kahvesi’nde muhlama aşkımızı, Fırtına Deresi manzarasıyla taçlandırdık. 

Çinçiva Kahvesi’nde kahvaltı

Tekrar alana dönüp kamp ateşi etrafında bizim gibi erken gelenler ve gönüllü katılımcılarla sohbet ve dinlenerek geçirdik. Ceviz ağaçları altındaki gölgede kurduğumuz çadırlarda sabahın ilk ışıklarına doğru uykuya geçebilmiştik. 

Öğlene doğru katılımcılar Voonka KaçkarFest alanına giriş yapmaya başlamıştı. Tanışmalar, hazırlıklar derken ilk gün için yola çıkmaya hazırdık.

1. gün: Tar Deresi Şelalesi yürüyüşü

Araçlarla toplu olarak Ayder yolu üzerinde bulunan Tar Deresi Şelalesi’ne ulaştık, burada araçlardan inerek yaklaşık 2 km süren orta düzeyde dikliğe sahip patika ile şelaleye ulaştık. Bu şelalenin bir diğer adı da Bulut Şelalesi. Nasıl olmasın ki kırılımlı olarak 250 metre yükseklikten düşen bir şelaleye başka ne denilebilirdi ki? Yolda rehberlerimizin tavsiyesi şelaledeki suyu kesinlikle içilmemesi oluyor ki fotoğraflardan neden olduğunu anlamak zor olmasa gerek. 

Tar Deresi Şelalesi

İlk günün gecesi biraz yorgun olunsa da kamp ateşi ve etrafında toplanan insanların kanı kaynamıyor anlamına gelmedi. Planda yokken bir anda bir tulum sesi duyulmaya başlandı. Hangi ara o kadar insan ayağa kalkıp horon vurmaya başladık açıkçası ben anlayamadım. 

2. gün: Sal / Pokut / Amlakit 

Başta söylemiştim ya buralar en çok da sisi bulutu ile sonsuzluğa çağırıyor insanları diye. Şimdi işte o bulutlara karışmak için yola çıkıyoruz. Kamp alanından yine araçlara binerek yaklaşık bir buçuk saat sürecek hakikaten çok zor bir yola baş koyuyoruz. Buna rağmen bu dağ yollarında ne beton, ne asfalt ne de başka bir yol istemiyor olduğumuzu konuşuyoruz yol boyunca. Doğaya rağmen değil doğa ile birlikte yaşamayı ve uyum sağlamayı istemek ve öğretmekten başka çaremiz olmadığını da konuştuğumuz gibi. 

Pokut Yaylası

Bu fotoğraflar yukarıda anlatmak istediğimi çok net olarak gösteriyor olsa gerek. Yolun sonu Pokut Yaylası, hemen sağında Sal yaylası. Pokut özellikle son bir kaç yıldır bulutların arasında bazen bulutların üzerinde misafirlerini ağırlayarak hemen hepimizin rüyalarını süslüyor. Burada biraz soluklandıktan sonra rotamız Amlakit Yaylası olacak. Uzun bir orman içi yolumuz var, biraz yokuş çıkacak biraz derelerden geçeceğiz. Derken yolun ortasında bir anda bastıran sis gürleyen gök ve yağan yağmur ile herkes yağmurluklarına sarılıyor. Nem bir anda inanılmaz bir halde sarıyor bedenimizi. Patika kayganlaşıyor, kayalıkların üzeri, dere kenarları tehlikeli bir hal alıyor, batonlarıyla gelenler uçurum kenarından destek alıyor, olmayanlar etraftaki kuru ağaç dallarından organik baton yapıyorlar. Kayanlar, küçük tehlikeler atlatanlar ve bir de ben. Önümüze bakmadan arkasından gelenlerin fotoğraflarını videolarını çekmeye çalışırken ayağım kayıyor. Küçük bir kaza da benden, neyse ki düşmeyi bilen kalmayı da biliyor da sıkıntı yok.

Palovit Şelalesi

Katılımcıların arasında 3-5 yaşında çocuklar da var. Yol uzun olunca kiminin uykusu bile gelebiliyor. Biraz anne biraz babalar derken rehberler çocukları sırtında taşımaya başlıyordu. Amlakit’te bizi bekleyen araçlara binip Palovit Şelale’sine doğru yol alıyoruz. Palovit biraz turistik ve seyir terasına sahip, belki de maalesef beton yolu olunca çok fazla insan burada olabiliyor hafta içi olmasına rağmen. 

Akşam yemeği için kamp alanına yakınındaki Çinçiva Kahve’de soluğu aldık. Sonrası malum kamp alanına varır varmaz Fırtına’nın muhteşem sularında bulduk yine kendimizi. Öyle ki kamp alanından gelip “arkadaşlar dereyi boşaltalım” dediklerinde zifiri karanlık çökmüştü. 

İkinci gün yaklaşık 30.000 adım attık. Bunu şehirde yapsanız akşam yorgunluktan yatamazsınız, biz inanılmaz bir parkur ardından kamp alanına gelince ne yaptık peki? Tabi ki horon vurduk. Önce Pinhani sahne aldı, Sinan’ın bir gitar, bir kemençe bir tulum arkası saksafon çalarak bizi bizden geçirmesinin ardından sahneyi Meşona aldı. Hangi ara yine horon başladı yine fark edemedik. “Infinty” horon yapmışlar, bittikçe küllerinden doğdu. Sonrası malum kamp ateşi koyu sohbetler. Biraz uyku.

3. gün: Ortan Köyü’nde yürüyüş ve rafting 

Çamlıhemşin’in en güzel köylerinden biri Ortan Köyü, lakin kalabalık misafirlerden yana biraz dertliler haklı olarak. Sanırım öğrenemediğimiz şeylerden biri de insanların köylerinde yaşıyor olmaları. Onlar da bu yüzden maalesef misafir kabul etmiyorlar normal şartlarda. Voonka Kaçkarfest’in kurucularından Caner ve Tayfun buna rağmen köydekilerden izin almayı başarabilmişler. Girişte birlikte toplanıp tanıştık ve onların yaşamlarına müdahil olmadan buradan geçtik. Köy iyi güzel ama sonrasındaki o muazzam patika da görülmeye değer. Çok dik ve uzun bir yürüyüş. Yola devrilen sayılır gürgen ağzı, el birliği ile altından üstünden geçen yaklaşık 200 kişi. Arada telsizlerden başlayan türkülere karşılıklı eşlik edenler, kanı kaynayıp o yolda horon vuranlar (şaka değil) derelerden geçerken suyun içinde nefes almalarımız… Bu kadar zorlu ve bu kadar keyifli olduğu yetmezmiş gibi yolun sonuna doğru vardığımız konaklar özellikle de Deli Mehmet Konağı… Bakın üç nokta koydum buraya, anlatmaya kelam yetmez. 100 yıldan fazla olmuş bu konaklar yapılalı. Hikayeleri inanılmaz. Burada biraz fazla vakit geçirip ekibin sonuna kaldığımız ve fotoğraf çekmeye doyamadığımız doğrudur. 

Ortan Köyü’nde yürüyüş

Bu kez de yokuş aşağı bir yürüyüşle bizi bekleyen araçlarla Zilkale’ye doğru yol alıyoruz. Zilkale, Pontus döneminden kalan ileri karakol diyebileceğimiz kalelerden biri. Uçurumun kenarında Fırtına Vadisini bir uçtan diğer uca görebiliyor olduğunuz bu yapı yüzyıllardır tüm ihtişamıyla yerini koruyor. Lakin burada da yol olduğu için açıkçası beni mutlu etmeyen turlar ve kalabalık yormuş olabilir. 

Bu kadar şey saydım, hiç mi düşmez insanların enerjisi hiç mi dinlenmezler. Bakın istisnasız tüm araçlarda özellikle iki türkü çalınıyor. Bizim serviste aynı türküyü kaç kez dinleyip alkışla eşlik ettik bilmiyorum.  Turan Şahin – Ya Ben Anlatamadum, bir diğeri de Cimilli İbo – Karara Kikiri.

Bunlar yetmezmiş gibi bu kez rafting alanında soluğu aldık. Uzunca bir sıra olduk tabi biraz da kalabalık olunca. Yaklaşık 40 dakikalık rafting ve Zipline sonrası akşam yemeği ve kamp alanı. 

Yine aynı şey olacak ama evet soluğu Fırtına Deresi’nde aldık. Ve tabi ki kamp ateşi yakıldı ve horonlar vuruldu. Önce Mehmet Kutanis sonra da Erdem Akın. Kaç kez oturup kalktık kaç kez nefeslerimiz tükenene kadar horon vuruldu inanın bilmiyorum. Gece yarısı horon biter, ateş başında sohbet ve yıldızlar altında gökyüzünü izleyerek günü sonlandırılır. Birçoğumuz çadırda kalmayıp tulumlarına girip açıkta yatmayı tercih ettiği muazzam bir gece.

Gece yarısı horon biter, ateş başında sohbet ve yıldızlar altında gökyüzünü izleyerek günü sonlandırılır.

4. gün: Artık herkes eve dönmeli 

Ama dönmediler. Evet kamp bitti gidenler gitti iletişimler telefonlar, sosyal medya listeleri derken kimileri de eve dönmek yerine birkaç gün daha orada geçirmek için kaldı. 

Biz yine yol boyunca aynı tüküleri çaldık, söyledik, yetmedi şehire dönünce adapte olamayıp gece uykumuzda bulutları, türküleri sayıkladık. Bugün olsa yine yaparım dediğimiz şeyler vardır ya Voonka KaçkarFest de bizim için öyle oldu.

Sözün özü; yol şehirde lazım. Biz bulutları, patikaları, dereleri ve insanları yolsuz sevdik.

İlginizi çekebilir:

Doğu Karadeniz’in ilk gençlik kampı organizasyonu: Voonka Kaçkarfest’te kamp ateşi ikinci kez yanacakDoğu Karadeniz’

Yaz aylarında Kaçkarları görmeniz için 17 geçerli sebep

Serdar Kılıç: Henüz okula başlamazdan evvel başlayan “iyi ama çok konuşuyor” söylevlerini radyo programcısı olarak faydaya dönüştürmüş, ilkokulda gezi kolu olduğundan bu yana gezmeye fotoğraflamaya doyamamış, üniversitede “fotoğraf iyi ama çok durağan” diyerek işi büyütüp televizyoncu, yönetmen olmuş. Sonra da deli gibi çalışıp sıtkı sıyrılınca Video Fabric adındaki dijital ajansı kurmuş her fırsatta istanbuldan kaçıp Türkiye’de 65 şehirini ve insanını tanıyıp misafiri olmuş, gözünü Elon Musk ile Mars hikayesi bürümüş, psikoloji, sosyoloji, davranış bilimleri, kısacası beşeri ilimsever bir yazar.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale