Sevgili eski ilişkim, sevgili eski erkek arkadaşım, sevgili eski sevgilim… Ben bugün yepyeni bir ilişki yaşamaktayım. Senin bana yaşattığın acıları unutacağım. Senin bana hissettirdiğin “değersizliği” atlatacağım… Senin bana gösteremediğin saygıyı bu ilişkimde elde edeceğim. Senin bana veremediğin her ne varsa yeni ilişkimde ona sahip olacağım… Sevgili eski eşim, seninle yaşayamadığım ve içimde kalan her ne varsa bu yeni evliliğimde “inadına” yaşayacağım…
Şimdi bir paragraf yazdığımız bu cümlelerden kitap oluşturabiliriz. Bu paragrafı okuduğunuzda size ne hissettirdi? Sizce bu paragraftaki cümleleri adeta bir bant gibi kafamızın içerisinde döndürdüğümüzde bizler eski ilişkimizde miyiz yoksa gerçekten o söylediğimiz yeni ilişkiyi veya evliliği yaşayabiliyor muyuz? Yani tüm yenilere “eski” ilişkinin hıncı ile başladığımızda sizce yeni bir ilişki gerçekten ilişki olabilir mi?
Bir adım daha ileriye gidelim şimdi. Bir de kıyaslamalarımız vardır… İşte burası çok ama çok hassas bir terazi. Ben bugün bu yazımda sizlerle kıyaslamalar ve ilişkilerimizi, ilişki yaşadığımız kişileri kıyaslamak, orada yaşadığımız duyguları karşılaştırmak üzerine biraz daha yakından bakalım istiyorum… Neden eskileri bugüne yansıtmaktayız? Neden eskiden olan ile bugünü kıyaslamak ihtiyacı duyarız? Neden hep bugünün daha iyi olması gerekir? Neden bugün bizimle olanın yükü bu yüzden çok daha ağırdır? Kendini bir yarış atı gibi hissederek neden daha iyi, daha kibar, daha uysal, daha verici, daha hassas veya kendi gibi olarak tanımlayabileceğimiz kolayca yapabileceği bir akış yerine diğer kişi (ki şu anda hayatımızda değildir) varlığı o diğer kişiye “göre” konumlanmalıdır?
Kaçınılmaz bir noktadır… “Benim eski sevgilim bana hiç sesini yükseltmezdi” cümlesini kurarız bazen… Şimdi bu cümle ile ilişkimizde bambaşka kapılar açılır. Kişilerin “alınması” başladığı gibi karşımızdakinin canını yakmışızdır… Kadın veya erkek ile karşılaştırma yapılması fark etmez, her iki taraf da alınır ve yetersiz hissetmeye başlar. O diğer ilişkideki kadar mutlu edemediğini, yetemediğini, bizlerin hala o eski ilişkiyi aradığımızı düşünür. Sonunda vardığımız nokta ardı arkası gelmeyen kavgalar ve huzursuzluklar olur.
İşte burada açıkladığımız gibi bizler söyleriz, “Eskiden şöyleydi, ben o zaman böyleydim, ben şu ilişkimde şunu yaptım” gibi… Peki sonuçlarını düşünür müyüz? Düşünmeyiz ve bir gün gelir “neden” diye sorarız sen bu kadar öfkelisin veya güvensizsin, ben sana ne yaptım? Yaptığımız şey (bilerek veya bilmeyerek) diğer taraf ile ilgili kıyaslama yapmakta olduğumuzdur…
Şimdi gelin kendimizi karşımızda bu sözleri duyan kişi, yani sevdiğimiz yeni ilişkimizdeki sevgilimiz veya eşimiz yerine koyalım. Karşımızdaki kadın veya adam mütemadiyen yeri geldikçe şu kalıpları kullanıyor: “Eski eşim bana bunları almıştı… Eski sevgilim beni buraya götürmüştü… Eski sevgilim bana şöyle değer verirdi böyle yapardı…” Cümlelerin arkası boş kalıyor değil mi? Nasıl doldururduk? Ben sizler için cevap vereyim: “Evet ben senin eski eşin değilim, bunu anlamadığın için üzgünüm. Ama sırf ona benzememek adına seni oraya götürmeyeceğim. Onunla gittiğin yerlere seninle gelmeyeceğim.” Veya şöyle bir öfke çarpıntısı gelebilir içimizden biz bugün bu adamla veya kadınla yeni bir ilişkideyiz bunu anlamıyor mu? Ben diğerinden iyi veya kötü olmak istemiyorum, beni neden olduğum gibi sevemiyor? Daha da ileri gidebilir hissettiklerimiz “Bu doğru değil ben senin en iyi sevgilin en iyi eşin ve her şeyin en iyisini sana verebilen olacağım, ben senin için hep en iyi olacağım, onları unutturacağım.” Son cümlemizi ele alalım, bu kadın veya adamın ilişki yaşamadaki amacı ne olacaktır? Kendi için bir şey istemeyi bırakmıştır çoktan… Evet, adeta bir yarıştaymış gibi “daha iyi” olmak üzerine programlanır, kendini sevemez bir hale gelir, sevilmesi ise sadece daha iyi olması şartına bağlanmıştır bile…
Sizce bu ilişkide bireyler sağlıklı ve tarafsız kalabilirler mi? Kıyaslama yaptığımız her anımızda aslında diğer kişiye ağır sorumluluklar yüklemekteyizdir. Kıyaslamayı yapan diğerine alt mesajlarla seni olduğun gibi kabul edemiyorum demektedir ve kıyaslanan ise yarışma psikolojisi ile her daim daha iyi olmaya çalışmakla ancak sevileceğine inanır. Sonunda konuşmamış fakat işte bu “söylenmeyen” inançlar ile dolmuş kocaman mesafeler oluşuverir iki kişi arasında. İlişkinin gidişatında kişiler ayrılıverir birbirlerinden… Biz son durumu görürüz, yürütemedik diye. Aradıklarını bulamamışlardır. Yeni sevgide “yeniyi” yapmak, oluşturmak yerine eskiden kumlu tabanı getirip getirip kuleler dikmeye çalışmışlardır…
Bugün bu yazımı okuyorsanız ilişkilerinizde bilerek veya bilmeyerek ne kıyaslamalar yaptığınıza çok dikkatli bir şekilde bakmanızı dilerim. Bu kıyaslamalar ne kadar doğrudur? Karşınızdaki o can-ım sevdiğinize nasıl ağırlıklar yüklemektesiniz? Onu hangi yarışlara sokmaktasınız?
Bugün gelin yepyeni bir sayfa açın, eskinin eskide kaldığı, kıyaslamanın daha iyi veya daha kötünün olmadığı, sadece bugüne özel anların ve akışın var olduğu kocaman güzel bir sayfa… Her ne olursa olsun en güzeli bugünde bulabilmeniz dileklerimle…
İlginizi çekebilir: İlişkilerin en önemli sorusu: Biz bu noktaya ne zaman geldik?