“Unuturum diye uyudum yine seninle uyandım, belli ki uyurken de sevmişim seni…” Cemal Süreya
Başlıktan da anlayabileceğimiz üzere bu maceramız oldukça yoğun ve yine özellikle saklı kalmışları ortaya dökeceğimiz bir yazı olacak… Öncelikle birazdan neler bu kağıda akacak hiç bilemeden, bu yazıma bir teşekkürle başlamak istiyorum. Sevgili güzel kalpli okurumun bir sorusu üzerine oluşan bu kelimeler bakalım bizleri nerelere götürecek?
Sorumuz şöyle: “Eski ilişkilerimizi nereye götürmekteyiz, bağlılıklarımız, esaretlerimiz, devam etmek istediklerimiz, karar vermemiz gerekirse tamam mı devam mı sorunsalı noktasındaysak ne yapacağız?” Bir cümleye sığdırdığımız “bir hayatı” etkileyecek çok önemli ve -tek değil aslında- birden çok soru var burada.
Ben sizlerle birlikte tamam mı devam mı noktasına odaklanalım istiyorum. Ne oldu ise tamam ne olmadı ise devam? Genel olarak ilişkilerimizde hassas dengeler yönetiriz. Gerek kadın gerek erkek olarak her iki durumda da bir “yönetim” şekli benimsememiz esastır. Eğer yönetim şeklimiz “benim istediğim olacak,” “benim kurallarım geçerli olacak,” “benim önceliklerim” uygulanacak yönünde olursa, ilişkilerimiz hızla ayrılığa doğru yol alır.
Neden ayrılırız? En fazla “görüş” ayrılığı olarak karşımıza çıkar bu sebep; kısaca “anlaşamadık” oluverir… Ben bu yazıda buna “gönül ayrılığı” diyeceğim. Neden gönüllerimiz ayrılır? “Ben” girdikçe gönüllerimiz apayrı noktalara koşarlar, o ben olmayan diğer ters bir uca itiliverir, benden sayılmadığını bal gibi de anlayabildiğinden kendini ilişkinin etkisiz parçası olarak görmeye başlar ve işte kutuplaşma burada ortaya çıkar.
Bir de şu bakış açısını benimseyelim; “biz”, bizim istediklerimiz, bizim hayallerimiz, bizim hayatımız, bizim yapacaklarımız, bizim ailemiz, bizim ilişkimiz… Burada gönül ayrılıklarına yer yoktur, biz içerisinde genişlik kendiliğinden tanımlanmıştır; birden fazla kişiye tabii ki yer vardır… Gönüller hiç ayrı düşmezler, her iki taraf da ilişkide olduğunu, yerini, kapsandığını, sarmalandığını bilir. İtilmiş, dışarıda bırakılmış, önemsenmemiş ve düşünülmemiş gibi hissetmezler…
Evet, şimdi bir adım daha ilerleyelim istiyorum, gelelim eski ilişkilerimize, kopmaya kıyamadıklarımıza, bir barışıp bir küstüklerimize. Yukarıda verdiğim iki örneğin arasında kalanlar, yani gönül ayrılığı yaşamanın kıyısına kadar gelmiş olduğumuz ilişkilerimiz işte bunlardır… Halen o gönlümüzü tam olarak ayıramadığımız için aslında “acaba” sorusunu kendimize sorarız… Yeniden demek mümkün mü? Ayrılıp da barışabiliyorsak hiçbir şey olmamış gibi yeniden ilişkiye devam edebilir miyiz? Şimdi bir araya geldiğimizde ilişkimiz daha mı iyi olacak? Yeniden bir araya gelmek istiyor, bunu kabul etmeli miyim?
Bu soruların cevabı için değil bir yazılık yer, en azından üç kitap kadar sayfa lazım bizlere fakat ben yine de en azından bir giriş yapalım istiyorum birlikte ve evet çuvaldızı kendimize batıracağız. İlk nokta “Ben ne istiyorum?” diye kendimize sormak. Bu soru çok güçlü bir sorudur, bir gün boyunca kendimize soralım, eğer bir ilişkinin tam ayrılma noktasındaysak fakat ayrılmak ya da bir arada kalmak konusunda net bir karar veremiyorsak kendimize yeterince sormamışız demektir… Bu alacağımız cevaptan korktuğumuz için olabilir, kaybetmek korkumuzdan olabilir veya gerçekten net bir şekilde düşünemiyor olabiliriz.
Ben ne istiyorum sorusuna devam etmek yanıtını alıyorsak, bu basamaktan bir sonrakine geçmeden önce mutlaka “sorumluluğu” almak üzere kendi kendimize bir uyarı yapmalıyız. Ne demek sorumluluğunu almak? Evet, ben devam etmek istiyorum dediğimiz aslında bir “seçimdir” ve hayatta tüm diğer seçimlerimiz için olduğu üzere sorumluluğunu aldığımız bu seçimimizin tüm sonuçlarıdır… Anne baba olmayı seçtiğimizde sorumluluğu almışızdır, bir ilişkiye devam etmeyi seçiyorsak bunun da tüm sorumluluğunu mutluluk beklentisi kadar mutsuzluk olasılığını da göze almamız gerekir…
Ve sonraki aşama ise “geçmişi” silebilmektir. Bu hassas dengeye gelen ilişkilerimizde eğer “gerçek” bir devam etmek kararı alıyorsak, belirli bir kapıdan geçerek bembeyaz bir sayfa açmışız demektir. Bu karar ertesinde ilişkimiz sırasında “sen bana bunu yapmıştın,” “ben zaten senden ayrılacaktım,” “bizim ilişkimiz zaten yıpranmıştı” gibi negatif ve kırıcı ifadeler ile gerek kendimizi gerekse karşı tarafı hızla gönül ayrılığına itmenin anlamı yoktur…
Bugün bu yazımda bana eşlik eden sevgili sen, eğer eski bir ilişkinden geleceğe umut olur mu diye soruyorsan böyle bir heyecanla kalbin çırpınıyorsa yepyeni bir maceranın başındasın. Bu yolda kimse gerçek doğruyu bilemez sadece olması gerekeni söyleyemez ve unutma ki kimse senden daha güzel daha cesaretli daha muhteşem şekilde bu yolu yürüyemez. Eğer bu yolda ilerleyeceksen vereceğin kararlar yine senin kalbinden gelmeli, kalbin git diyorsa gitmelisin. Sonuçlarına, nasıllarına, ne oldularına katlanarak olacağı sadece “yaşayarak” görebileceğini bilerek gitmelisin… Unutma ki yol dümdüz değil, eğer umduğun noktaya gitmiyorsa her daim karar vermek senin elinde… Sen gönül ayrılığında mısın, kalbin neler söylüyor, vicdanın rahat mı buna bak… Kimsenin kimseyi değiştiremeyeceğini, sen nasıl “sen” halindeysen yolunda eşlik edecek olduğuna da o halde bakman gerektiğini unutma… O da seni değiştiremeyecektir, sadece etkileyebilir ama sen de o da zaten bugün olduğunuz üzere kusursuzsunuz…
Hepimizin yolu ayrı, hepimizin yolu kendine has, hepimizin yolu ayrı güzel… Yolunuz açık olsun…
İlginizi çekebilir: Vazgeçebilmek: Bugün en değerli olanı bırakabilmeye hazır mısınız?