Yetişkinlerin romantik ilişkilerinde iki tarafın da duygularını yönetme şekilleri çok büyük farklar gösterebiliyorlar. Duygularını dışa yansıtan bir taraf ile içe yansıtan diğer taraf bir arada olduğunda bağ kurmakta ve etkili iletişim kurmakta hayli zorlanabiliyorlar. İhtiyaçlar ve farklı duygusal düzenleme stratejileri partnerlerin birbirlerinin psikolojik hayatta kalma yeteneklerini yanlış yorumlamalarına ve bunları kişisel saldırılar veya terk edişler olarak algılamalarına sebep olabiliyor. Özellikle partnerlerden bir veya ikisi de duygularını açığa vurmakta zorlanıyorsa, bu iletişim ayrımı daha da artıyor.
Aleksitimiyi anlamak
Dilimize aleksitimi (duygu körlüğü) olarak aktarılmış olan bu kelime temel olarak duygular için kelime olmaması anlamına geliyor. Yani temel olarak duygularını anlamakta, işlemekte ve tanımlamakta zorlanan bireyleri tarif ediyor. Aleksitimi duygusal acılara karşı geçici ancak güçlü bir savunma hattı olarak kullanılıyor ve kişinin duyduğu rahatsızlığı baskılaması, deneyimi bilinçli olarak geri itmesi olarak görülüyor. Normal duygusal işlevler stres ve tehdit kaynağı ortadan kalktığında devam ediyorlar veya kişi daha sofistike başa çıkma yöntemleri bulduğunda normale dönüyorlar.
Aleksitimi romantik ilişkilerde güvensiz bağlanma tarzlarına sebep olabilir ve çocukken aleksitimi geliştiren bireylerin reddedici, duygusal olarak mevcut olmayan veya çelişkili olma ihtimalleri var.
Aleksitimi farklı bireylerde çok farklı belirtiler gösterebilir. En yaygın işaretçileri şöyle:
- Genel olarak duyguları düzenlemekte zorlanma
- Yakın ilişkilerde uyarım problemleri ve duygusal regülasyon
- Mesafe koyma ve iletişim kesme taktikleri
- Kendi değer ve görüşlerine bağlı kalmakta zorlanma
- Otonomi konusunda artan bir istek
- Duygusal yakınlıktan korkmak
- Duygularını kendine veya başka insanlara açmakta zorlanma
- Duygusal ifadelerin önlenmeleri
- İç hayal gücü yoksunluğu
- Sosyal ortamlarda rahatsızlık duymak
- Kronik olarak negatif ruh hali
- Empati için sınırlı kapasite
Normatif erkek aleksitimisi
Araştırmalara göre aleksitimi erkeklerde kadınlardan daha sık görülüyor.
2001 yılındaki bir araştırmaya göre erkeklerin iki yaş civarında kızlara göre sözlü olarak daha az ifade edici oldukları görülüyor. Belki de sosyalleşmeden dolayı dört yaşındaki erkek çocukların yüz ifadeleri yaşıtları kızlara göre daha az belirgin. Erkeklerin okul, aile ve arkadaş gruplarındaki yaşıtları ve diğer erkekler maskülinite kurallarını dayatıyor olabilirler ve bunlara uymayan çocuklara zorbalık uyguluyor olabilirler. Yeterince maskülen olmama korkusu ise duygusallığın bastırılmasına sebep olabilir.
Daha geleneksel ve katı cinsiyet rolleri beklentileri olan ailelerde erkek çocukların duygularını açmaları pek istenmezken, kız çocuklarından ise tam tersi talep ediliyor. Direkt bir ilişkisel travmadan köken almasa da erkek cinsiyet rolü sosyalizasyonunda erkeklerin duygularını ve hislerini baskılamaları, reddetmeleri isteniyor. Özellikle zayıflıklar, pasiflikler ve hassasiyetler konusunda bu geçerlidir. Bu ise ciddi bir duygusal huzursuzluk yaratıyor ve erkek çocukların duygularını yapıcı bir şekilde tanımlama, etiketleme ve ifade etme yeteneklerini onlardan alıyor.
Aleksitiminin belirti vermeyen türleri de erkeklerde daha yaygın. Bu her ne kadar normal olmasa da normalize edilmiş durumda çünkü maskülinite duyguların bastırılmasını talep ediyor. Bu bastırılmış duygular sonrasında kendilerini kızgınlık ve sinir olarak ortaya koyuyorlar ve bu da agresyonun geleneksel maskülinite çerçevesinde neden kutsanan bir ifade tarzı olduğunu gösteriyor.
Bireyselcilik ve duyguları bastırma sonucunda erkeklerin duygularını yönetmek için ilişkiyi kesme stratejisini neden kullandıkları ortaya çıkıyor. Bağ kurma söz konusu olduğunda erkeklerin kaçıngan bağlanma konusunda kadınlardan daha yüksek değerlere sahip oldukları görülüyor çünkü zayıf ve erkeksi olmayan görünümden kaçınmak için bağ kurma kabiliyetlerine engel oluyorlar.
Çiftler üzerindeki etkileri
Romantik ilişkilerde aleksitimi pek çok zorluk yaratabilir ve bunlar özellikle de katı cinsiyet rollerinin beklendiği noktalarda artış gösterebilirler. Bir partnerin sahip olduğu önemli duyguları partneri üzerinden regüle etme gereksinimi aleksitimisi olan birey için çok fazla veya tehdit edici hissettirebilir. Aleksitimi sahibi olan partner duygularını tanımlamak, ifade etmek ve ayrımlamakta zorlanabilir ancak genellikle duygularını düşünmek genelde o kadar ezici bir his olur ki duygusal ve ilişkisel bir bağlantı koparmayı gerektirir.
Aleksitimisi olan partner otoregülasyona eğilimli olur ve duygularını başkalarını bu işe dahil etmeden yönetir. Aynı zamanda duygusal olarak çok daha ifade edici olan ve ortak bir regülasyona ihtiyaç duyan partnerine karşı empati göstermekte zorlanabilir. Bu nedenle bu kişinin partneri kendini terk edilmiş hissedebilir ve bu da anksiyete, reddedilme korkusu ve terk edilme ile sonuçlanabilir.
Aleksitiminin fiziksel bağlılık ile negatif korelasyonu olduğu görülmüştür ve ayrıca ilişkinin kalitesi ve tatmin hissi ile de ters ilişkilidir. Partnerlerden bir veya ikisinden tanımlanmamış aleksitimi varsa, çiftler güvende, doğrulanmış, duyulmuş, görülmüş hissetmekte zorlanabilirler ve aynı zamanda bir amaç, korunma ve bağlanma hissi oluşturmakta da sorun yaşarlar. Duygusal ifadeler, iletişim, bağlantı ve regülasyon konusunda yaşanan problemler çiftlerin bir çift olarak işlev göstermelerine doğrudan bir tehdittir.
Duygular biyolojik komutlardır ve hayatta kalmak için gereklidirler. Duygusal farkındalık ve duygusal zeka, yaşamın ilerleyen dönemlerinde bile öğrenilebilen evrimsel bir stratejidir. Katı maskülinitenin talep ettiği sınırlı ifade edişleri parçalamak üzerine çalışmak erkeklerin kendi duygularını tam anlamıyla yaşamalarına yardımcı olacaktır. Erkeklerin de görülmeye, duygularının doğrulanmasına ve bu esnada maskülenliklerinin sorgulanmadan kalmasına ihtiyaçları vardır.
Bu süreçte bireysel terapiler fayda gösterebilirler ve erkeklerin daha güçlü iletişimciler olmaları için duygusal yönetim yetenekleri kazanmalarına yardımcı olabilirler. Çift terapisi ile partnerleri yakınlaştırabilir ve ortak hedefleri ile tekrar hizaya gelmelerine destek sağlayabilir. Karşılıklı olarak anlayış geliştirmek ve birbirinin ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetkin hale gelmek, çiftlerin kendilerini koruma davranışlarına son vererek gerçek bir bağ kurmalarını destekler.
Kaynak: psychologytoday
İlginizi çekebilir: Bazı erkekler neden bekar kalmayı tercih ediyorlar?