X
    Kategoriler: FEEL UP

Erkek olmanın dayanılmaz ağırlığı: Kırılganlığını kabul ederek kalbini açabilir misin?

30 yaşıma kadar hayatta genellikle sadece zekamı kullanarak güçlü ve mükemmel olmaya çalıştım. Ta ki sadece bu nitelikleri kullanarak yaşamamın beni robotlaştırdığını ve sandığımın aksine beni güçsüz yaptığını anlayana kadar…

Hayatta sosyal ve özel ilişkilerde sıkça sorunlar yaşadığım bir dönemim vardı. İnsanlarla ilişki kuruyordum fakat ilişki kurma biçimim o kadar yüzeysel kalıyordu ki sanki ne ben kimseye, ne de kimse bana sevgi ve değer veremiyordu. Tabii bunu kendi başıma görmem pek mümkün olmadı. Hayat bana defalarca çeşitli yollarla anlatmaya çalışmış olsa da ben kendi bildiğim şekilde davranmakta ısrar ediyor ve farklı sonuçlar almayı bekliyordum. Oysa ki kendi davranış şeklini değiştirmediğin sürece hayatta hiçbir şeyin değişmediğini defalarca yaşadığım tecrübelerle öğrendim. Sağ olsunlar, etrafımda bana ayna olan birçok kişi sayesinde, bu durumu görerek anlamaya başladım. Benim durumumda, en temelde yatan konu kendimi sevmemem, bu yüzden de kendimi sevilmeye layık bulmayışımdı. Bunun yanında bir de içimde asla kabul etmediğim HASSAS bir adam vardı. Neden mi kabul edemiyordum?

Çoğu düşünce ve davranışım kendi kafamda çizdiğim (sandığım) GÜÇLÜ ve MÜKEMMEL imajı koruyabilmek için sadece saçma sapan şeylerdi. Oysa ki BEN dediğim kimdi ki, onu korumaya ve kollamaya çalışıyordum. Mesela sen de kendinden pay biç sevgili okuyucu, şimdi BEN dediğin kişi ile 3 yıl önce BEN dediğin kişi aynı mı? Birebir aynı şekilde düşünüp, hissedip davranıyor muydu?

Özümdeki adam o kadar hassas ve kırılgandı ki aslında üzülmekten korkuyordu. Duygularını açıkça gösterip yaşadığında incineceğinden ve incinirse sanki öleceğinden korkuyordu. Birisinin sevgisini kazanırsa, sevgisini kazandığı, yani önemsediği kişiye karşı yeterli olamayacağından çekiniyordu. Bu cümleleri okurken bunlar sana çok basit gerçekler olarak geliyorsa, durun ve şu soruyu düşünün isterim:

Hayatınızda en son ne zaman bütün duygularınla bağlantıya geçerek onları açıkça, dolandırmadan, tamamen dürüstçe ve rahatça hem kendine hem de çevrendeki sevdiklerine ifade edebildin?

Bazen kırılacağımızdan, bazen de karşımızdakini kıracağımızı düşündüğümüzden insan ilişkilerinde en büyük desteğimiz olan samimiyetimizi kaybediyoruz. Bazı kazançlar uğruna ya da elimizdekileri kaybetmemek için, dürüstçe kendi duygularımızla ifade etmekten kaçınıyoruz. Duygularımızla bağlantıya geçerek davranmaktan kaçınmak, dışarıdan küçük görülecek, özellikle iş hayatında amatör olarak algılanma kaygısı ile, insanı ruhsuz ve samimiyetsiz bir robot gibi davranmaya sevk ediyor. Bu durum gözlemlediğim kadarıyla bizim toplumda özellikle erkeklerde çok sık görülüyor.

Küçüklükten beri sert, sıkı, güçlü, maço vb. gibi niteliklere sahip olması doğru olarak öğretilen erkeklere, bu sıfatlar o kadar çok yapışıyor ki kendini bu yargılardan sıyırarak duygularıyla bağlantıya geçmesi neredeyse imkansız hale geliyor. Hatta son zamanlarda bu durum ne yazık ki artık sadece erkeklerde değil, dişil tarafını, duygularını unutmuş, enerjisi erkek gibi olan kadınlarda da mevcut.

Hepimizde cinsiyetten bağımsız ERİL ve DİŞİL taraf mevcut. Eril taraf için düşünüp eyleme geçen kinetik enerji dersek, dişil tarafımız için de hissedebilen potansiyel enerji diyebiliriz. Bizler sadece ne eylemden ne de histen meydana geliyoruz. Fakat günümüz şartlandırmalarından dolayı, benim de önceden daha sık yaptığım gibi o kadar çok düşünerek harekete geçen kinetik olmak istiyoruz ki bizi dengeleyen diğer yanımızı unutabiliyoruz.

Açıkça kabul etmeliyiz ki, bizler duyguları olan hassas ve kırılgan varlıklarız. Hem duygusal olarak, hem de bedensel olarak. Bu hassaslığımızı ve kırılganlığımızı kabul etmek bizi eksik ve güçsüz değil, tersine bu hayatta bizi daha da İNSAN yapan süper gücümüz, bize verilmiş bir hediye. Çünkü bu yanımızla, parçalarımız olan diğer insanlarla, hayvanlarla ve doğa ile gerçek bir iletişim ile temasa geçebilme ve onlarla BİR olma şeklimizi oluşturuyoruz. Bizler sadece duygulardan da meydana gelen varlıklar değiliz fakat düşüncelerimiz ile birleştirdiğimiz duygularımız, bizi TAM yapan bir element.

Kendi mevcudiyetinde bulunan hiçbir şeyi inkar etmeden ama kendini de içindekilerle tanımlamaya çalışmadığın vakit içindeki BÜTÜNLÜĞÜ hissedeceksin. İnsan deneyiminde içimizde olanları reddederek değil, içimizdekilerin hepsini kabul ederek, onların içinden geçerek ilerlediğimiz bir yolda yürüyoruz. İçinden geçtiğimiz her duygu sandığımızın aksine bizi daha kötü değil, daha güçlü ve bilge yapıyor. O yüzden içinden gelen duyguları fark etmekten, hissetmekten korkma, onlarla temasta olarak kalbini, sevgini kendine ve tüm varoluşa açabilirsin. Evet bu süreçte çok fazla kırılıp üzülebilirsin. Fakat unutma ki bütün yaşananlar (mutluluk, üzüntü, keyif, acı…) yaşam deneyimi sürecine dahil, ta ki mükemmel Yoga denilen her şeyi BİR görüp, her şeyle BİR olabildiğimiz zamana kadar…

Seçim her zamanki gibi senin elinde: Bütün hassaslığını ve kırılganlığını kabul ederek kalbini açık tutabilir misin?

İlginizi çekebilir: Kendinize doğru bir yolculuk: Dharma’nızı keşfedin

Burak Ayhan: 1987 yılında, Akdeniz'in sıcakkanlı şehri Mersinde gözlerini dünyaya açan Burak, kendi kişisel öyküsüne başlamış. Herkes gibi kendi öyküsünün kahramanı olan bu şahıs, üniversitede tıp okumayı seçerek etrafındaki kişilere şifa vermeye niyetlenmiş. Sonrasında Radyoloji dalında uzmanlaşarak yolculuğuna devam etmiş. Fakat bu süreçlerde içinde hep bir şeylerin eksik olduğu duygusunu taşıyan kahramanımız, çeşitli kişisel gelişim seminerlerine, ruhsal öğreti danışmanlıklarına katılmış ve bu alanlarda bilgi sahibi olabileceği araştırmalar yapmış. Ta ki bir gün bütün öğretilerin dediği gibi "KENDİNİ BİL, KENDİNİ TANI" ifadesini uygulamaya ve gerçekten sadece kendi içine yönelmeye karar verip, meditasyon yapmaya başlayana kadar. Meditasyon yapmaya başlayıp kendini anlamaya ve tanımaya başladıkça, onun için süreç hızlanmış, işinin onu ifade etmediğine karar vererek işini bırakmış ve bir süre sonra da yolunu aydınlatan öğretmeni ile tanışıp YOGA yapmaya başlamış. Artık kendisi Yoga yolunda kendine giden bir yolcu. Bu yolda bir yandan öğretmeye devam ederken kendisi de bir yandan öğrenmeye, kendini keşfetmeye devam ediyor. İnsanlara artık bu yolla şifa vermeye ve aslında insanların kendi şifalarını bulmalarına destek oluyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale