X

Röportaj: Enneagram ile kendini tanımak: Tip 1 – Mükemmeliyetçi

Hepimiz güzel ve anlamlı işler yapmak, keyifli ve üretken bir hayat yaşamak istiyoruz. Fakat yapmak istediğimiz işi, yaşamak istediğimiz deneyimleri fark etmek hayli zamanımızı alıyor. Okullar bitiyor, iş hayatında deneyimler yaşanıyor, “Mutlu muyum, huzurlu muyum, gerçekten yapmak istediğim şey bu mu?” soruları defalarca kapıları çalıyor… Zamanla -biraz araştırarak, biraz da deneye yanıla- su akıyor yolunu buluyor. Buluyor bulmasına ama bu süreç biraz daha hızlandırılabilir mi acaba diye merak ediyor insan, haliyle. Hayat dediğin de sınırlı sonuçta.

Kendimizi tanıma yolculuğunun en temel kuralı, sınırlarımızı kabul etmek. Hepimizin hem güçlü yönleri hem de zorlandığı özellikleri var. Bize hız kazandıracak ve daha emin adımlar atmamızı sağlayacak şey ise bu özelliklerimizin farkına varmak. Enneagram bu noktada pratik bir rehber olarak kullanabileceğimiz bir sistem.Enneagram ile Kendini Tanımak” yazılarını okuyarak siz de bu yola ilk adımınızı atabilirsiniz.

Kendimizi tanıma yolculuğunun en temel kuralı, sınırlarımızı kabul etmek.

Bu yazı dizisinde ise, söz konusu süreçleri yaşamış, kendi yolunu kendini tanıyarak çizmeye çalışan kişilerin hikayelerini bulacaksınız. Her röportajda, ilham alabileceğiniz farklı bir Enneagram mizacının hikayesini buraya taşımayı ümit ediyorum. İlk misafirim Zeynep Yörük.

Zeynep, Hayatını Hafiflet hesabının sahibi ve Enneagramı Tip 1-Mükemmeliyetçi. Enneagram Tip 1 mizaç özelliklerini, stres ve güven hallerini önceki yazılardan alıntılayarak hatırlayalım:

Tip 1 – Mükemmeliyetçi

Yaptıkları her şeyi en doğru şekliyle yapmaya gayret eder ve çevrelerinden de aynı özenin gösterilmesini beklerler. Detayları görür ve önemserler. Çünkü Tip 1’lere göre bir işin eksiksiz olması, detayların es geçilmemesiyle mümkündür. Detaycı ve titiz yaklaşımlarından ötürü çevrelerinde (özellikle aile ve iş hayatında) eleştirellikleri ve ciddiyetleriyle tanınırlar. Hayatta ‘doğru’ ve ‘yanlış’lar olmak üzere net çizgileri ve inançları vardır. Siyah ve beyazın sınırını çizerler, gri alanlarda dolaşmak 1’lerin tarzı değildir. Bir sistem kurup, onun kuralları çerçevesinde uygulamada oldukça iyilerdir. Bir işi, tek başına başlatıp, sürdürüp, bitirirler. Yani ‘tek kişilik dev kadro’ diyebiliriz onlar için. Spontan ve yaratıcı olmak gerektiğinde Tip 1’ler biraz zorlanabilirler. Düzeni ve netliği seven 1’ler için, kalıpların dışına çıkmak, plansız hareket etmek oldukça zor.

Tip 1’lere göre bir işin eksiksiz olması, detayların es geçilmemesiyle mümkündür.

Eleştirel taraflarından ziyade, destekleyici yönleri ortaya çıkar. Çevrelerindeki insanların eksikliklerine, hatalarına odaklanmak yerine onları oldukları gibi kabul edebilir, beraber paylaştıkları andan çok daha fazla keyif alabilirler. Üzerlerinde hissettikleri “kontrollü davranma” sorumluluğunu bir kenara bırakıp hayatı biraz daha akışına bırakmaya istekli olurlar. Kuralları esnetebilir ve bundan rahatsızlık duymazlar.

Kendilerini Stresli Hissettiklerinde;

Beklentileri karşılanmadığı için içerleyebilir, anlaşılmadıklarını hissedip biraz daha içe kapanabilirler. Böyle durumlarda hayal kırıklığı yaşadıkları kişilere karşı sert bir şekilde mesafe koyabilirler. Öfkelerini direkt ifade etmek yerine bastırmaya meyilli olurlar, bu da daha fazla gergin hissetmelerine sebep olur. Olması gerektiğine inandıkları standartlar, kurallar konusunda daha baskıcı ve takıntılı olabilirler.

Aşağıda okuyacağınız üzere Zeynep, mükemmeliyetçi yapısının getirdiği avantajların ve zorlukların farkında olarak çıkmış Hayatını Hafiflet yolculuğuna.

Bir işi başından sonuna detaylıca takip edip sonlandırma özelliğiyle bir sistem kurucu olarak çıkıyor karşımıza. Tip 1’lerin en belirgin özelliklerinden biri de başkalarının ihtiyaçlarını gördüklerinde sorumluluk üstlenip çözüm üretmek için kendi inançları doğrultusunda harekete geçmeleri. Zeynep minimalist yaşam danışmanlığı sistemini kurma fikrinin ortaya çıkışını şöyle özetliyor;

“Pek çok kişi hayatını sadeleştirmeyi istiyor, içinde bulunduğu karmaşadan çok mutsuz olduğunu ifade ediyor fakat bu konuda harekete geçemiyorlar. Ben ise bunu yaparken çok keyif alıyorum, hafifliyorum. Bir editör olarak artık metinleri değil eşyaları sadeleştirmek ve düzenlemekten hoşlandığımı fark ettim, sonrasında fayda sağlayacağına inandığım bu sistemi geliştirdim.”

Zeynep Yörük’ü ve yaptıklarını gelin şimdi ondan dinleyelim. Okurken Enneagram gözüyle bakmayı ihmal etmeyin.

Keyifli okumalar…

Hayatını Hafiflet kimdir?

Minimalist yaşam danışmanıyım. Tek cümleyle anlatacak olursam; evleri, ofisleri fazlalıklardan arındırırarak sadeleştiriyorum. Biraz daha açacak olursam; danışanlarıma eşyaları hakkında detaylı sorular sorarak o nesnelerin yaşam alanlarındaki varlık sebebini sorgulamalarına yardım ediyor ve karar vermelerini kolaylaştırıyorum.

Kişilik özelliklerini nasıl tanımlıyorsun?

Sosyal bir içe dönük olarak özetleyebilirim. Yeni ilişkiler kurmayı, kalabalık buluşmaları çok severim fakat mutlaka yalnız kalacağım, içimi dinleyeceğim zamanlar olmalı. Anlayışlı, eğlenceli biriyim, genellikle sakinim. Bununla beraber kolay öfkelenen bir yanım da var. Hassas olduğum konularda aniden sinirlenebilirim ve öfkeliysem kesinlikle saklayamam.

Değer yargılarımı -sırf bir yerden duydum ya da bir yerde okudum diye anında kabullenmek yerine- sorgulayarak ve düşünerek oluştururum. Emek veririm yani. Ve bu aşamadan sonra inandığım şeylere sahip çıkarım, arkasında dururum. Mesela işten kovulma riskine rağmen, yöneticiler haksızlık yapıyorsa onu herkesin içinde dile getirebilirim, geri adım atmam. Çünkü o an öfkeliyimdir, sigortalar atmıştır yani! Dolayısıyla gözüm hiçbir şeyi görmez. “Kovarlarsa kovsunlar!” deyip konuşurum. Öfke olumsuz bir duygu olarak düşünülür ama insanı cesur yapan bir yanı var. Bu açıdan öfkemi makul bir cesarete kanalize ederek onu pozitife çevirmeye gayret ediyorum. Çünkü bazen insanları sarsmak, kendilerine getirmek gerekiyor.

İdealist olduğumu düşünüyorum. İdealizmden kastım, insanın bir hedefi olması gerektiği. Zaman içinde değişse de daima hedeflerim vardır. Rüzgarda savrulan bir yaprak olmak benim için rahatsız edici.

Elimi taşın altına koymaktan çekinmem ve bir anda kendimi bir şeylere öncülük ederken buluveririm. Ortada bir sorun varsa şikayet etmek vakit kaybıdır bence, çözüme odaklanırım. “Böyle gelmiş böyle gider, sen mi değiştireceksin?” kafasına da tahammül edemem, çünkü değiştirilebildiğine defalarca şahit oldum.

İşini yaparken nelere dikkat ediyorsun?

Sistem kurmak bence çok önemli. Başlangıcı, sürecin işleyişini ve bitişi belirlerim. Mizacım da destekliyor bunu çünkü net olmayı severim ve önümü görmek isterim. Yaptığım işe mutlaka kendimden bir şeyler katarım, eksik bulduğum ya da yanlış olduğunu düşündüğüm yerleri hemen değiştiririm. Ayrıca yapılmış bir şeyi aynen alıp uygulamayı etik olarak doğru bulmuyorum. O yüzden kendi metodumu oluştururum.

Şu da var: Metot mutlaka olmalı evet ama esneklik de olmalı. O toplumun ya da o bireyin ihtiyacına cevap verecek biçimde düzenlemeler yapmak gerektiğine inanıyorum. Her metot birebir herkese uymuyor. Bazen vites düşürmek, bazen durmak gerekiyor.

Seni neler öfkelendirir?

Belirsizlik. “Yarın olsun bakarız”, “hallederiz” gibi yaklaşımlardan hoşlanmıyorum. Evet mi hayır mı, bilmek isterim ki ona göre ben de kendimi ayarlayayım. Bir de sınırlarımın ihlal edilmesi… Yani bana saygı duyulmayıp işime müdahale edilmesi ve beni tanımadan bana akıl vermeye kalkışılması. Deliye dönerim o an! Önce sorular sor, beni tanı biraz, sonra baktın ki ihtiyaç duyabileceğim bir bilgi sende var, o zaman düşüncelerini paylaşırsın. Toplum olarak bayılıyoruz akıl dağıtmaya. Hele ki karşımızdakinden yaşça büyüksek (ya da öyle zannediyorsak) hemen oracıkta ona öğüt vermesek olmaz!

İşini yaparken sana kolaylık sağlayan özelliklerin neler?

Her şeyin nedenini didik didik sorgulayan biri olduğum için insanlara da türlü türlü sorular sorarak kendi cevaplarını bulmalarını kolaylaştırıyorum. Böylece onların kafalarındaki resmin netleşmesine yardım edebiliyorum. Kişileri kısa sürede analiz edip, onların özelliklerine göre esneklik sağlıyorum. Bir de sıcakkanlı olmam da onların benim yanımda rahat hareket etmesini, evlerinin her köşesini kolayca açabilmelerini sağlıyor. Bazen de idealist yönümün yardımına ihtiyacım oluyor ve sahibine zarar verdiğini fark ettiğim bazı eşyalar hakkında “burada durmasındansa muhtaç birine gitmesi” yönünde telkinlerde bulunuyorum.

Kişisel hayatında ve iş hayatında seni zorlayan özelliklerin neler?

Mükemmeliyetçiliğim. Zorluyor çünkü hazırladığım içerikleri en iyi şekilde yapmak istediğim için gözümde büyütebiliyor ve harekete geçmekte zorlanıyorum. Harekete geçemeyince de bu kez eleştirel yanım kendime öfkelenmeme sebep oluyor.

Aceleciliğim. Hemen olsun, hemen anlasınlar, hemen değişsinler. Elbette bu mümkün değil. Zamana bırakmayı, bazı şeylerin aylar hatta yıllar alabildiğini öğrendim ve bu nedenle sınırları gözetmeye gayret ediyorum.

Bir de kontrolcüyüm. Her soruna müdahale etme arzusu taşıyor içimden. Önceleri sorun yaşayan herkesin çözüm aradığını sanıyordum. Şimdi anladım ki bazı insanlar sorunların sorun olarak kalmasını istiyorlar. Ya da değişime, adım atmaya henüz hazır olmuyorlar. Hatta bazen de o dert onların dermanı oluyor. Bu yüzden ben de artık zihnimi onlardan uzaklaştırarak, herkesin farklı bir serüveni olduğunu kendime telkin ederek sakinleşmeyi öğreniyorum. “Bu benim işim değil” demek gerekiyor sık sık.

Yaptığın işte seni ne motive ediyor?

İnsanların hafiflemeleri, kendilerini daha iyi tanımaları, ne isteyip neyi istemediklerini fark etmeleri, geçmişi şükranla uğurlayıp geleceğe kucak açmaları ve hayatlarının kontrolünü ellerine almaları beni çok mutlu ediyor. Sonuç olarak ben bir insanın değişimine ve huzuruna yardım ediyorum ve bu muhteşem bir duygu. Danışanlarımdan da çok güzel geri dönüşler alıyorum, bu da benim işime daha çok sarılmamı sağlıyor.

Bir de ben insanlara yardım ediyorum ama onlar da bana yardım ediyorlar aslında farkında olmadan. Sivri yanlarımı törpülüyorlar. Beni bilgi ve tecrübe bakımından zenginleştiriyorlar. Bu nedenle birebir danışmanlığın beni pozitif yönde değiştirmesinin de benim için bir motivasyon kaynağı olduğunu söyleyebilirim.

Sosyal medya hesabında paylaşımlar yaparken nelere dikkat ediyorsun?

Düzenli paylaşım yapmaya dikkat ediyorum. Yazdığım içeriğe uygun ve kaliteli görsel seçmeye çalışıyorum. Bulabilirsem görselin sahibini de belirtiyorum. En önemlisi, minimalizm odaklı ve takip edenler için fayda sağlayacak içerikler üretiyorum. Sonuçta hesabımı takip edenlerin bir amacı var. Ben de o amacın dışında kişisel paylaşımlar yapmamaya özen gösteriyorum. Yalnız, zaman zaman story’de hoş fotoğraflar ve dünya müziklerinin yanı sıra sergi ve eğitim haberleri de paylaşıyorum. Sanatsal olarak kaliteli çalışmalarla insanları tanıştırmaktan keyif alıyorum. Kendilerine sunulan popüler kültürün dışına çıkıp, farklı dünyaları keşfetmelerini istiyorum.

 

İlginizi çekebilir:

Enneagram ile kendini tanı ve potansiyelinin farkına var

Enneagrama göre farklı karakterlerin stres ve güven noktası nedir? Enneagrama göre farklı karakterlerin stres ve güven noktası nedir? 

Psikolog Zeynep Ozgen: Gözlemlemek mesleğimin, deneyimlemek mizacımın yapı taşı. Hazır zihnim çalışır, dilim iki kelimeyi bir araya getirir, ellerim yazarken, öğrenebildiğim kadar öğrenmek; anlatabildiğim kadar anlatmak istiyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale