Ağustos ayıydı Alara ile tanıştığımızda. Önce bir sesti benim için, söylenen yaşının çok ötesinde, olgun ve bilge birinin konuşmalarının sesi…
Birkaç gün sonra ise ilk yoga dersimizi yapmak için buluştuk. Sayısız sertifikasyon sürecinden, yüzlerce kitabın üzerinden, saatlerce tefekkürün çemberinden ve 15 senelik bir yoga yolculuğunun içinden geçmiş ve kendinden pek emin bir yoga eğitmeni olarak ders vermeyi bekliyordum.
Kısa bir sohbetin ardından Alara sandalyesinden yere inip, iki güçlü kolunun yardımıyla matın üzerine oturdu ve o hiç unutmayacağım soruyu sordu: ‘Evet, ne yapıyoruz?’
Bir an için donakaldı sinir sistemim, evet, ne yapacaktık?
Kimseyi incitmeden farklı stillerde yoga yaptırabiliyordum; fakat bedeninin bir kısmını kullanamayan birisi ile nasıl ilerlemek en doğrusu olurdu? Zihnimde tam tüm dalgalar yükselip birbirine karışmaya başlayacaktı ki; yanıt hızlı belirdi:
‘Birlikte hareket edin!’
Kısa freeze modundan sonra Alara’nın çocuk pozuna geçmesine yardımcı oldum ve yoga yolculuğumuz başladı. Ders boyu yin ağırlıklı bir çalışma yaptık. Birbirimizin hareket biçimini tanırken, ben Alara’nın bedeninden, kaslarından ve kemiklerinden daha fazlasını hissetmeye başladım. Ruhunun güzelliğini, kalbinin gerçekliğini net bir biçimde görebiliyordum, büyüleyiciydi. 1,5 saatin sonunda yerde yan yana oturup yarım saat sarıldık, çok az kelime fakat pek çok duygu ve biliş geçti o dakikalarda birbirimize.
Sonraki haftalarda düzenli olarak buluştuk; artık hareket, asana, yaptığımız yoganın gerçekten kısa bir bölümünü oluşturuyordu. En az 4-5 saat çay içip sohbet ediyor, sonra 1 saat kadar pratik yapıyorduk. Her konudan konuşmaya başladık; aile, farkındalık, evrensel düzen, yaşam, doğru ve yanlış, özgürlük, hayaller… Çocuk pozuyla başlayan hikayemize halasana, frog, butterfly ve dahası dahil oldu. Hiç planlamadığımız dersler, tüm doğallığıyla akıyordu.
Bıraktıkça derinleşti Alara taşıdıklarını, korkularını, kabuğunu… Ve derinleştikçe dönüştü. Dönüştükçe “yol”u fark etti, yoluna hizalandı ve bu yolda yürümeye başladı.
İşin güzel yanı, o dönüştükçe beni de dönüştürdü. Hem bir yoga eğitmeni, hem bir abla, hem de bir hemcins olarak sınırlarım, önceden belirlediğim alanım ve hiç olmadığını sandığım duvarlarım unufak olmaya ve anlamsızlaşmaya başladı. Alara benim içimdeki formsuz alanla daha da yakınlaşmama alan tutmuş meğer, kimin aklına gelirdi?
İlginizi çekebilir: Farkındalık: Anlamlı ve dolu bir yaşam için odağı geliştirme zamanı Farkındalık: Anlamlı ve dolu bir yaşam için odağı geliştirme zamanı
Tanıştığımızdan beri birbirimize sayısız hediye verdik, bunların çoğu sevgi, umut ve inanç hediyeleri oldu; bu engin dostluk, kardeşlik ve birlikte büyüme yolunda…
Konuşmalarımız, buluşmalarımız devam etti, ediyor. Her seferinde zaman hızla akıp geçiyor ve bize sevginin içine dalıp bir olduğumuz bir alan açıyor. Geçtiğimiz haftalardaki bir sohbetimizde Alara; ‘ben engelli hissetmiyorum, engel bedende değil gönülde olur’ dediğinde gerçekten dünyaya sunabileceklerinin ve dünyanın ona sunabileceklerinin, açacak sonsuz çiçeklerden oluşacak bahçenin ihtişamını fark ettim.
Ne muhteşem bir ruh!
Alara, bugün 18 yaşına basıyor. Gözlerinde pırıl pırıl bir gelecek, kalbinin her vuruşunda tüm dünyaya sunmayı arzuladığı güzellikler ve kaleminin her darbesinde bilge bir sevgi gizli. Hayatına dair ifadelerini içerisinde topladığı kitabı basılmayı bekliyor; hikayesi duyulmayı, cesareti ve azmi takdir edilmeyi, tüm benliği ile sevmeyi ve sevilmeyi…
Eğer sen de Alara’nın hikayesini merak ettiysen, engellerin ve sınırların ötesinde bir yaşama inanıyorsan; videomuzu izlemeye davetlisin!