Geçen sene kardeşimin hayatında yoğun bir dönemiydi. Evlilik hazırlıkları, düğün organizasyonu, ev kurma, iş, dans, kitap, seanslar, ürettiği projeler derken bir ara oldukça kafası karışmıştı, çünkü hepsine aynı anda yetişmeye çalışıyordu.
Bir tanesini bile sonraya bırakmak istemiyordu. Hepsinin aynı anda güzelce, yolunda gitmesini ve hepsine rahatça yetişebilmek istiyordu. Fakat pratikte öyle olmadı. Bir yere odaklansa, diğer tarafı kaçırıyordu. Bir türlü yetişemiyordu ve zamanla kendini eksik ve başarısız hissetmeye başlamıştı. Bir süre sonra kafasını toparlayamamaya başladı. Yapabileceği şeyleri de yapamamaya başladı ve benden yardım rica etti.
Oturduk beraber, bütün yapmak istediklerini döktük kağıda. Her bir noktayı iyice detaylandırdık. Daha sonra ise en önemli nokta olan öncelik sırasına koyduk. Her şey gözünün önüne serilince, olayın tam ortasından değil, biraz daha uzaktan bakmaya başlayınca taşlar onun için daha çok yerine oturmuştu ve yaptığımız planla hem huzurla, hem aksiyon olarak daha rahat devam etti.
Ona o süre boyunca hep aynı şeyi söyledim: “Sen robot değilsin. Düğmelerin yok; şimdi başla, şimdi bitir, üçünü aynı anda hallet düğmeleri. Sen insansın. İnsan olduğunu unutma. Her şeye aynı anda yetişemezsin. Kaldı ki yetişsen ne olacak? Sonuca giden yolda keyif almazsan, sadece görev gibi görürsen yaptığından hayır gelir mi? Bu şekilde devam edersen zaten tüm yapmak istediklerinden çok sıkılacak ve hiçbir şey yapmak istemeyeceksin. Kendi potansiyelini bu şekilde öldürme. Her şeyi yapayım derken hepsi yarım yamalak kalmaya başlayacak ve yine tatmin olmayacaksın. Bırak, unut hepsini. Önceliğin ne ise ilk önce tüm zamanını ve konsantrasyonunu ona ver ki tüm kalbinle yaptığında hem yaptığından keyif al, neden yaptığını unutma, hem de sonucundan tatmin ol. Sırasıyla devam et hayatına.
Koşma. Nereye koşuyorsun? Neden koşuyorsun? Koşma isteğinin nedenlerine bak. Her şeye aynı anda yetişmek sana başarılı mı hissettiriyor? Peki başarı ne demek ki? Kime ve neye göre başarı? Yaptığın işten tüm kalbinle tatmin olmaktır bana göre en büyük başarı. Tüm varlığınla o işin içinde yer almak ve oradan her defasında yeniden doğmak. Zaman? Zaman mı geçiyor? Peki zaman ne demek? Neye göre geçiyor o zaman? Kimin zaman kuralları bunlar? Hayatta herkesin kendi kişisel zamanlaması var. Her şey tam da olması gerektiği gibi ve tam da olması gerektiği zamanda gerçekleşiyor. Kıyaslama kendini dünya üzerindeki tek bir kişiyle dahi. Hepimiz bambaşkayız. Kimseye hiçbir şey ispatlamak zorunda da değilsin. Kendine de hiçbir şey ispatlamak zorunda değilsin. Sadece yap. Sadece tüm benliğini vererek yap yapmak istediklerini. Hayat bundan ibaret. İnan daha fazlası değil.”
Üzerinden bir sene geçti bu konuşmalarımın. Şimdi ise ben kendi hayatımda yapmak istediğim onca şeyin ortasında buldum kendimi. Hepsine yetişmeye çalışan, kafası karışan, yetişemediği için kendisine öfkelenen, kendisini başarısız diye etiketleyen Gamze olarak buldum kendimi.
Unutmuştum. Boğuluyordum. Bugün hatırladım. Geçen sene kardeşime söylediklerimi şimdi kendime söylüyorum. Size bunları yazarken, aslında şu anda kendime yazıyorum.
“Yavaşla Gamze. Sakin ol. Hiçbir şeye acelen yok. Nereye koşuyorsun? Neden koşuyorsun? Her şeyi bırak ve en önce yapmak istediğin şeye odaklan. Tüm varlığını oraya koy. Öncelikli yapmak istediğin şeyi büyüt. O büyüttüğün, yarattığın şeyin sana bambaşka kapılar açmayacağını nereden biliyorsun? Ya o açılan kapılar senin bütün yapmış olduğun planları rafa kaldırırsa? Enerjin çok kıymetli. Doğru yerlere akıt. Kalbinin doğru dediği yerlere akıt ve büyü. Sen şu an tam olduğun halinle çok yeterlisin. Tek odağın kendin olsun. Gerisi çiçekler gibi açılacaktır.”
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Kendimize karşı bu kadar acımasız olmak zorunda değiliz: Beklentilerimiz ne kadar gerçekçi?